11 Eylül 2022 05:19

Çocuk öldü

Fotoğraf: Pixabay

PAZAR
Paylaş

“Bir savaş kararı almadan önce uyuyan bir bebeğin küçük ellerine bakın” derdi eski bir söz. Savaşı başlamadan engellemesi beklenirdi bir bebeğe duyulan şefkatin.

İki yaşında bir bebek, bir çocuk öldü, istismar yüzünden, tecavüzden. Yanmadı dünya. Tekrar edebiliyor musunuz bu cümleyi içinizden, sesli okuyabiliyor musunuz?

“Çocuk öldü.”

İki kelimelik bir cümle binlerce ton ağırlığında, çocuk daha iki yaşında.

Çocuk öldü, ona tecavüz eden yaşıyor hâlâ. Otopsi yapmayın diyenler, o rapora “düştü yaz” diyenler hayatta, rapor değiştirtmek için araya girenlerin bir siyasi partisi var, hastane önüne yığılan koca bir sülale var, haberi yapan Gazeteci Evrim Kepenek’i tehdit eden demiş ki “Bizim sayımız 12 bin kişi.”

O 12 bin kişi aldığı nefesi kendine hak görüyor, çocuk öldü.

Aladağ’da tarikat yurdundaki yangından sonra bazı gazeteler şöyle yazıyordu: “10’u öğrenci 12 kişi hayatını kaybetti.” Çocuktular oysa, 10 çocuk öldü.

Yanmış bedenleri hââ içerideyken birileri resmi dilekçe yazdı: “Buzdolabında bulunan etlerin bozulma tehlikesi vardır. Buzdolabındaki etlerin derneğe teslim edilmesine karar verilmesini saygı ile dilerim.”

Dilekçeyi yazan avukat hakim oldu, yazdıran tarikat hâlâ var, çocukları tarikat yurduna yönlendiren milli eğitim müdürü hayatta. 35 kilo et sahibine teslim edildi.

Çocukların Avukatı Can Atalay hapiste.

Berkin Elvan 16 kiloydu öldüğünde, 15’inde bir çocuktu.

Onu vuran polise 16 yıl verdiler, ufacık kalan bedeninin her bir kilosuna bir sene ceza.

Tutuklamadılar tetiği çekeni, hayatta, aynı havayı soluyor 80 milyonla.

Berkin’in de avukatıydı Can, 18 yıl ceza aldı, cezaevinde.

Rabia Naz 11 yaşında öldü. 11 yaşında neşe dolu bir kız çocuğunun intiharına inandırmaya çalıştılar, adli tıp raporlarıyla.

Babası yana yakıla haykırıyordu, faili işaret de ediyordu. Akıl sağlığı yoktur diyebildiler acılı babaya.

Aydınlatılamıyor ölümü hâlâ, bu davada adı geçen siyasetçi hayatta hatta aktif de hâlâ.

Bir mafya lideri onun hakkında dosyalar açıklıyor, gazeteciler teyit ediyor, Rabia Naz öldü, çocuk öldü.

Adam herkesle aynı havayı solumaya devam ediyor. Yaşıyor bu hayatı, korkunç bir mal varlığı.

Vail el Suud 9 yaşındaydı, bir mezarlık kapısına kendini astığında. Ayrımcılığa uğramıştı, Suriyeli diye.

Çocuk öldü. Mülteci nefreti üzerinden siyaset yapanın oy oranı yüzde 5’leri gösteriyor anketlerde.

Van’da içi mülteci dolu bir minibüsü taradı jandarma. 4 yaşında çocuk öldü, üzerine bir giysi örttüler sokak ortasında.

Emri veren, tetiği çeken, herkes hep hayatta.

Muş’ta bir çocuk yatılı Kur’an kursunda kapıya asılı halde bulundu.

Çocuk 12 yaşında, kapının kulpunun yüksekliği 1 metre.

Ölmek için bu nasıl bir seçim diye sorgulamadan “intihar teşebbüsü” denilebildi.

Kimse sormadı neden yatılı oluyor Kur’an kursları?

Samsun’da 2.5 aylık Kübra bebek açlıktan öldü. Babası iş kazası yüzünden sakat kalmıştı, sosyal güvenlik kurumu hiçbir maaş bağlamamıştı.

Derin yoksulluk, ekmek bile konamayan sofra, açtılar, çocuk öldü.

Çocuklar ölüyor; açıktan, ayrımcılıktan, tarikat yurtlarında, istismar yüzünden ya da yasal bir mermiyle.

Katilleri koruyan bir madde illa bulunuyor. Çocuk öldüğüyle kaldı.

Ceylan Önkol 12’sindeydi havan mermisiyle öldüğünde, evinin önünde polisin yaylım ateşiyle öldürülen Uğur Kaymaz ile aynı yaşta.

15’inde ölen Berkin’in annesini meydanlardan yuhalatanla 15 yaşında ölen Eren’in annesine binlerin önünde kan parasını nakit öder gibi ev anahtarını göstererek veren de aynı kişiydi.

Ensar’daki çocuk tecavüzüne “Bir kereden bir şey olmaz” diyenin partisi bütçe yapıyor, pek çok bakanlığından çok bütçeyi, yatılı Kur’an kursları ve tarikat yurtlarındaki istismar için “Bir kaç münferit vaka” diyen Diyanet İşlerine veriyor.

Çocuklar ölüyor.

Altılı masada çatı aday tartışması büyüyormuş, İyi Parti son dakika satar mıymış, Davutoğlu yine bir şeylerden alınmış, Babacan ekonomi bakanlığıyla yetinecek miymiş, ‘Kimse merak etmesin’miş HDP o masada kesin yokmuş.

Altında üstüne hiçbir yerinde hiç yokmuş. O kadar yokmuş ki sanki hiç var olmamış.

Herkesin maşallah ne çok derdi varmış, ne çok ajandası, ne çok şartı, ne çok beklentisi...

O beyaz örtü serilmiş yuvarlak masayı üzerindeki yerel yemek dolu tabaklarla birlikte şöyle devirivermek istiyor insan bağırarak:

Çocuk öldü. Çocuklar öldü, çocuklar ölecek.

Herkes lanet okudu 2 yaşındaki çocuğun ölümüne.

Şaşırmadı kimse otopsi raporunun değiştirtilebileceğine, birilerinin bu iş için devreye gireceğine. O kutsal kıldıkları aile kavramı, o eleştirilemez, dokunulmaz inançları çok daha büyük ölü çocuklardan.

Ölümün üzerinin örtülme çabası garip gelmedi kimseye.

Bu kaçıncıdır çocuk öldü, katil aynen hayatına ‘dewamke.’

Hâlâ neyin tartışması akıl almıyor, çocuklar böyle ölürken.

Hakan Gülseven, bu olayı duyururken son cümlesinde şöyle demişti:

“Ne kadar Allah varsa, onlar belanızı vermezse, ben ve arkadaşlarım vereceğiz.”

İşte öyle bir araftayız ki ya arkadaş olunur Hakanlarla ya da seyircisi olunur ölümlerin.

Tüm küçük hesapların belasını vermeli ki bu iş bir an önce bitsin.

Sıkıysa kürsüden sesli söylesinler:

Çocuklar öldü. Herkes yüzünden. Hepimiz yüzünden.

İpleri bu zihniyetin eline verdiğimizden.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa