Özgürlükler
Fotoğraf: Pixabay
Dün 12 Eylül faşist darbesinin yıl dönümü idi. Her yıl dönümünde yapıldığı gibi; şu kadar devrimci öldürüldü, işkenceden geçirildi, hapsedildi, yargılandı demeyeceğim. Mutlaka bunları yazan olmuştur. Merak eden de internete girdiğinde faşist zulmün niceliğini öğrenebilir.
Ben bugün, 12 Eylül öncesi kullanılabilen bazı hak ve özgürlüklerden söz edeceğim, elli yaşından genç olanlar için.
Üniversitelere polis giremezdi. Çok önemli bir olay olduğunda (cinayet falan gibi) rektörün izni ile girebilirdi. Rektörler de polisin üniversitelerine girmelerine izin vermezdi. Üniversitelerin kapısında polis olmazdı. Kimse girişte kimlik sormazdı. Özel güvenlik diye bir sistem zaten yoktu.
Rektörleri ve dekanları öğretim üyeleri seçerdi. Biz bu seçime öğrenciler ve üniversite çalışanlarının da katılmasını talep ederdik. Tabii anlaşılacağı gibi YÖK yoktu.
İşçiler grev yapabilirdi. Grevler bazen aylarca sürerdi. Grevci işçiler fabrikanın içinde ya da bahçesinde grev boyunca bulunurdu. Grev süresince dışarıdan yabancı işçi getirilemez, fabrika çalışmaz, yani şalter gerçekten inerdi. Patronlar stok mallarını fabrikadan dışarı çıkaramazdı. Dayanışma grevleri yapılırdı. Başka bir fabrikada yapılan grevi desteklemek için siz de fabrikanızda grev yapardınız. Sadece ücret grevi değil, hak grevi de yapabilirdiniz. Siyasi grevler de yapardınız. Örneğin DİSK DGM’ler kurulmak istendiğinde genel grev yapmış ve DGM’lerin kuruluşunu engellemişti. Yine DİSK 16 Mart Katliamı olduğunda faşizmi telin grevi yapmış, DİSK’e üye bütün işçiler greve katılmıştı.
12 Eylül’e gelindiğinde 70 bin işçi grevdeydi.
Bırakın basın açıklaması yasaklamak, miting ve yürüyüşler dahi yasaklanamaz, müdahale edilemezdi. Örneğin Hakan Yurdakuler ve iki arkadaşının cenazesinde Ankara’da on binlerce insan Cebeci’den Karşıyaka Mezarlığına kadar saatler süren bir yürüyüş yapmıştı. İstanbul’da da Kerim Yaman, 16 Mart vb. cenaze törenleri, 1 Mayıs Mitingleri vd. yapılabilirdi.
Düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda açılan davalarda hakimler dosyayı üniversiteye gönderir, ceza hukuk hocalarından bilirkişi olarak rapor isterdi. TCK 141 ve 142. maddelerinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesi ile Anayasa Mahkemesine başvuran hakimler vardı.
Karikatüristler başbakanı dansöz kılığında kalça kıvırırken çizebiliyordu.
Polisler bile derneklerde örgütlenebiliyordu. Solcu polisler Pol-Der, faşist polisler Pol-Bir’ de örgütlenmişti.
Tabii, anlaşılmıştır. 12 Eylül öncesi bir cennetti, özgürlükler dünyasıydı demiyorum. Bu özgürlükler işçi sınıfı, emekçi halk ve devrimcilerin mücadelesi sonucu elde edilmiş hak ve özgürlüklerdi. Yasalara geçmemiş haklar da fiilen kullanılabiliyordu. Yine bu haklar ve özgürlükler kullanılabilir. Daha fazlası da kullanılabilir.
Çözüm, Türkiye’de özgürlükler yok diye yurt dışında yeni hayatlar kurmaya çalışmak değil, Türkiye’yi hak ve özgürlüklerin kullanılabildiği bir ülke yapmak için örgütlenmek ve mücadele etmek.
12 Eylül öncesi hak ve özgürlükler için mücadele ederken yitirdiğimiz bütün yoldaşlarımıza, arkadaşlarımıza saygıyla.
- Kartlar yeniden karılıyor 17 Aralık 2024 04:41
- Suriye'yi bekleyen 10 Aralık 2024 05:01
- Savaşa ve yoksulluğa karşı ittifak 03 Aralık 2024 06:40
- Kayyım 26 Kasım 2024 04:41
- Onların çocukları 19 Kasım 2024 04:42
- Etki ajanlığı 12 Kasım 2024 04:59
- Senaryo belli oldu 05 Kasım 2024 04:52
- Açılım senaryoları 29 Ekim 2024 04:48
- Haklar pazarlık konusu olmaz 22 Ekim 2024 04:13
- Erdoğan'ın dediklerinin meali 15 Ekim 2024 04:37
- Bilinen yalanlar 08 Ekim 2024 04:41
- Barış mücadelesi 01 Ekim 2024 04:48