13 Eylül 2022 04:30

Kimiz biz, nereden geliyor, nereye gidiyoruz?

Paylaş

 

Büyük Ekim sosyalist devrimine örgütsüz katıldık. Anadolu’da gruplaşırken başlıca Osmanlı savaş tutsakları içinde örgütlenip ilerleyişine partileşerek katıldık. Devrimi yaymak için Anadolu’ya dönerken kurucularımız Karadeniz’de boğduruldu.

Yetmedi, ardından Hüsnüler partimize el koyup, bağımsız siyaset ve örgütlenmemizi engellediler. Önce sosyal kurtuluşu da sağlayacak dediler, sonra beklenticiliği sürdürüp, demokratik devrim yapıyor, antiemperyalisttir deyip burjuvazinin destekçiliğini yaptılar. O ticaret burjuvazisi ki, başlıca padişahlık ve hilafetle aşar denen toprak haracını kaldırmakla yetinmiş, ama toprak devrimine yönelmemiş, toprak beyleriyle ittifakını korumuştu. “Memleketin efendisidir” diyecek ama köylünün ürününe el koymaya devam edecekti. İzmir İktisat Kongresinde bizim karşımızda yürüyeceği yolu netleştirmişti. Sömürecek, adını kalkınma takacaktı. Kurtuluş Savaşı içinde serbestçe kutladığımız 1 Mayıs bile yasaktı artık. Sendika kurmak da. Çok uluslu ülkemizde “Ulus inşa etme” deyip Türkçü tekçiliğin örgütlenmesine girişerek hak eşitliğini tanımayınca karşısına dikilen Kürt isyanlarını kanla bastırmaktan kaçınmamıştı. Haklarımıza dair mıy mıy etmekle yetinen Hüsnülerin çaldığı TKP, kaderini tayin hakkı falan dememiş, “İngiliz oyunu” ve “feodal başkaldırı” yaftası asıp tenkilleri açıktan desteklemişti.

İkinci büyük emperyalist kapışmanın dışında kalıp kurşunlanıp bombalanmaktan kurtulmuş, ama neredeyse aç kalmıştık. Karneyle çoğu kez katıksız çeyrek ekmeğe talim etmiş, yamalı çullar ve kara lastikle dolaşmıştık. Sorun saymayıp katlandık, ama üstüne jandarma zulmü de eklenmekteydi. Yarı-açık komiteler kurup sendikalaşmaya yöneldik.

Sonra dünyayla birlikte “hür dünya” ve “demokratikleşme” masalıyla “Karnımızı doyurmaya” sıkıştırıldık. Kısa sürede beylerin sadece at değiştirdiklerine tanık olduk. Sırtımızdan inmemişlerdi. Zulüm bu kez Bayar-Menderes faşist diktatörlüğüyle sürmekteydi. Üstelik din siyaseti yeniden piyasadaydı. Başta gençlerimiz olmak üzere en duyarlılarımız mücadele etmeye başladık. Başka fraksiyonlarıyla burjuvazi de uyanıktı, bize bırakmadı; ulusal kalıntıların yeni Amerikalı efendilerinden icazetli darbesiyle bizi yine dışladılar.

Biz de yaşadıklarımızdan öğrenmekteydik ama. Uygun fırsatı da yakalamış gibiydik. Uzun yıllar sonra ilk kez birimiz üçümüz beşimiz değil, yığınlarımızla grev boylarına ve sokaklara dökülmeye başladık. 1963’te 600 kadar madenci satışçı sendika yöneticilerine tepkiyle başladık. Gelik ve ardından Karadon ve Kilimli ocaklarından hareketle Çaydamar’a ve Kozlu’ya yaydık. Valiyi tanımadık. Jandarma ikimizi vurup öldürdü. ’65’ yine aynı ocaklarda bu kez Büyük Zonguldak grevine çıktık. Sıkıyönetim ilan ettiler, içişleri bakanı gelip söz verdi, ama sonunda bıraksalar da yine yargılanan biz olduk. ’66, ’69, ’70’te sürdürdük. Sadece Zonguldak’ta ayağa kalkmakla kalkmadık; ’63’te “Grev yasallaşsın” talebiyle Kavel’de 80 gün grevdeydik. Ardından Sungurlar, Demirdöküm, Otosan sökün etti. Grevler ve fabrika işgalleriyle yürüdük. Köylere yayıldı etkimiz; toprak işgalleri, küçük üretici gösteri ve eylemleri büyüdü. Gençlerimiz ayaktaydı, içlerinden en iyilerinin hatta ardı sıra yürür olduk. Sendikalarımızda grevlerimizdeydiler. Devrimcilerimizi ürettik aramızdan.

En ileri olanlarımız bugünkü değil eski TİP’te örgütlendi. Ama Hüsnülerin soyundandılar; bizi parlamentoya hapsetmeye uğraştılar. Kendi başlarına bırakıp terk ettik. Çok genç ve tecrübesizdik, ama kapitalist düzene olduğu kadar uzun yıllar bizi gemleyen düzen solculuğuna yeni başkaldırıyorduk. Bu kez yine Hüsnülerin geleneğini bu kez “Kemalist zinde güçler”in “sol darbesi”ne bel bağlayarak sürdüren MDD’ciliğin etkisinde kaldık. Ama onu da kırdık. ’68, var ettiği devrimci örgütleriyle, Türkiye’de düzen solculuğunun ketlerini pratikte kırarak yürüdü. Sonra, pratiğin yanı sıra, sınıfımızın devrimci partisinin örgütlenmesiyle taçlandırdığımız süreçte yalnızca ulusal değil uluslararası ölçekte de modern revizyonizmin teorik temellerine karşı açılan mücadeleyle ilerledik.

Halkın egemenliğinin örgütlenmesine ve sosyalizme yürüyoruz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa