Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/217441.jpg)
Fotoğraf: DHA
Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığı için şimdiye kadar çok şey söylendi. Kendisine hiç oy vermeyecek olanlardan tutun da başka partilerin particilerine kadar, parti içi muhalefetten, kullandıkları araştırma yöntemi çok tartışmalı anket şirketlerinin kamuoyu yoklama sonuçlarına kadar… En son rastladığım bir anket sonucu “Erdoğan karşısında Kılıçdaroğlu kaybediyor, Yavaş ve İmamoğlu kazanıyor” diyordu mesela. “İmamoğlu aday olursa seçim kazanma umudu daha fazla”, “Mutlaka Mansur Yavaş aday olmalı”, “Meral Akşener stratejik açıdan doğru aday”, vs. minvalinde sözler sürekli havalarda uçuşuyor ve başka isimler üzerinden kamuoyu yaratılmaya çalışılıyor. Öne çıkan isimler de genelde sağ siyasetin isimleri.
Ülke normal koşullarda olsaydı, seçmenlerin en azından yarısı varlık koşullarını olası bir iktidar değişikliğine bağlayıp seçime kilitlenmeseydi, böyle bir durumda Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı sadece partisini ve partinin yetkili organlarını, tabanını, vs. bağlardı ve muhtemelen bu konu o kadar da çok tartışılmazdı. Ancak durum böyle değil ve birçoğumuzun geleceği seçim sonuçlarına bağlı durumda. Bu nedenle de cumhurbaşkanı adayının kim olacağı Cumhuriyet Halk Partisi seçmeninin dışındaki kesimleri de yakından ilgilendiriyor.
Bu tartışmalar ışığında şu son günlerde de özellikle Mansur Yavaş’ın ismi çok öne çıkmış durumda. Kendisinden bu konuda ses çıkmasa da bazı çevreler sürekli onun adını servis ediyor. Bu çevrelerin başında da İyi Parti geliyor. Bugün bir siyasal parti olarak siyaset sahnesinde ayakta kalabilmesini Kılıçdaroğlu’nun “ödünç” vekil vermesine borçlu olan İyi Parti, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını baltalamak için adeta atağa geçmiş durumda. Particilerin birbirinin kurdu olduğunu, siyasal partilerin de bir güçler ve mücadeleler alanı olduğunu biliyoruz tamam da vefa diye bir şey olduğunu da arada hatırlamak ve biraz da had bilmek gerekmez mi? Zira, anahtar parti olmaya soyunup kendini dev aynasında görmenin topluma sadece zararı var. Altılı masanın bir arada kalması sadece CHP’nin sorumluluğunda mı? CHP dayatmalara karşı çıkarsa, masayı dağıtan dayatan mı, dayatmalara karşı duran mı olur?
Görüşlerine katılalım ya da katılmayalım, oyumuz kendisine olsun ya da olmasın, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığı başka birçok nedenin yanında iki sebeple demokrasi mücadelesinin bir parçasıdır. Bunlardan ilki, “kadınların”, “Kürtlerin”, “Alevilerin” ve diğer ezilenlerin siyasi partiler için birer vitrin malzemesi olamayacağını göstermek adına önemlidir. Oğuz Topak ile yaptığımız araştırmanın sonuçları siyasi partilerin söz konusu bu toplumsal kesimleri birer vitrin malzemesi olarak gördüğünü ortaya koymuştu (Particiler, İletişim Yayınları, 2012 (2010), İstanbul). “Parti yönetiminde Alevi de olsun diye harıl harıl Alevi arıyoruz, ama yok” demişti AKP’li bir ilçe başkanı mesela. “Vitrinde olsunlar, Alevi nüfusun yoğun olduğu kentlerde bir vekillik de veririz, ama ötesi olunca da orada dursunlar ama canım” mantığı partilerin bir ikisi hariç çoğunda hakim olan anlayış. Bu ülkede ayrımcılığa vurgu yapıldığında hemen, “Her şey olabiliyorlar, daha ne istiyorlar” yanıtı ile karşılaşılır. Öyle herkesin her şey olabildiği falan yok oysa. Kılıçdaroğlu da Alevi olduğu için kimileri -ki sayıları hiç de az değil- adaylığının önüne set çekme hakkını kendinde görebiliyor. Bazıları açık açık bazıları da sinsi sinsi…
Kılıçdaroğlu’nun adaylığı demokrasi mücadelesinin bir parçasıdır. Çünkü, Barış Ünlü’ye atıfla, “Türklük Sözleşmesini” dayatanlara bir arada yaşama sözleşmesi ile yanıt vermek için gereklidir. Bir Alevi olarak Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkanlar sadece güç kazanma derdinde değiller, onlar aynı zamanda egemen olanın -Sünni Türk- egemenliğini daim kılma ve pekiştirme derdindeler. Bu güç ilişkilerini değiştiremediğimiz sürece Türkiye’de demokrasi hayaldir, AKP gider, ama mevcut sözleşme devam eder.
Yıllardır “Bağrınıza taş basın” diyerek önümüze sağ adayları çare olarak sürdüler. O adaylara oy verdik ya da vermedik, vermek zorunda kaldık ya da kalmadık. Kemal Kılıçdaroğlu adaylıktan geri adım atmamalı ve altılı masanın diğer bileşenlerine “Eğer Alevi aday o kadar da gücünüze gidiyorsa, bu sefer de bir zahmet bağrınıza taşı siz basın” diyebilmelidir. Demokrasi mücadelesi bunu gerektirir.
Evrensel'i Takip Et