17 Eylül 2022

Beyler sosyal konut yaparmış

İhale dosyasında proje görsellerinden konutların sosyal konut değil, çevre düzeni planından belirtilen
“ Nitelikli Nüfusa Uygun“ konut tipi olduğu anlaşılıyor.|Görsel: Çevre Bakanlığı Çevre Bakanlığı

Sosyal konut Sovyetik bir buluştur. 1. Dünya Savaşı sürerken işçilerin devrim yaptığı Rusya’da konut kıtlığı yüzünden, bir evin odalarını hatta odaların köşelerini paylaşarak yaşayan ailelerin varlığı yıllarca sosyalizmin aleyhine kullanıldı. Oysa Sovyetler Birliği bu ağır barınma sorununu süreç içinde hızla çözdü. Çok sayıda sosyal konut inşa edildi.

Sovyetler’de sosyal konutlar milyonlarca işçi ve emekçi ailesinin çok düşük bedeller karşılığında oturabileceği evlerdi. Maliyetin yüzde şu kadarının peşin alındığı, banka kredisine yüklenildiği, ‘eşten dosttan’ borç alarak, fazla mesaiye kalınarak ödenen evler değildi bunlar. Ev sahibi doğrudan doğruya devlet ya da yerel yönetimdi. Elektrik, su, ısıtma giderlerinin de düşük olduğu bu konutlara yerleşebilmek için kimsenin emekçi olmaktan başka bir ayrıcalığa sahip olması gerekmiyordu. Ancak çocuklu annelere, çalışma kapasitesi azalmış engellilere elbette öncelikler tanınmıştı.

Sosyal konut barınma sorununun bir çözümü değil, bir yaşam biçimidir; daha doğrusu yaşam biçiminin önemli ögesidir. Konutun ucuz olması kadar havadar, sağlıklı, aydınlık olması önemlidir tabii, fakat en az bunun kadar önemli olan işyeri-okul arasında uygun ve ucuz ulaşımın, yeşil alanlara yakınlığın da planlanmasıdır. Çocuk oyun sahaları, spor alanları, ortak çamaşırhaneler, sosyalleşme mekanları ve kreşler bu yaşam biçiminin parçalarıdır.

Bunlar olmadan inşa edilen barınağa sosyal konut denmez.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda Avrupa’da da çok sayıda sosyal konut inşa edildi. Çünkü kıtadaki emekçilerin de bir talebi haline gelmişti bu konutlar. ’80’li-90’lı yıllarda her şeyin özelleştirilmeye başlandığı zamanlarda satışa çıkarılıncaya kadar birçok emekçi ailesi bu evlerden yararlandılar. Kimse onlara ‘çıkın’ demedi, yaşam boyu oturabildiler, isterlerse değiştirdiler. Site ya da apartman biçiminde yapılanların içinde yine toplu çamaşırhaneler bulunmaktaydı. Çöp torbalarının bedava verildiği, bahçe, bina ve yol bakımının yerel yönetim tarafından üstlenildiği zamanlardı bunlar.

Türkiye’de ise sosyal konut geleneği oluşmadı. Bir zamanlar kamu çalışanları için inşa edilen, dönüşümlü kullanılan lojmanlardan bile vaz geçildi.

Bugün seçimlere az bir zaman kala TOKİ eliyle yapılacak olan, hiçbir sosyal vasfı olmadığı halde sosyal konut diye pazarlanan evler bir müjde olarak ilan edildi. Bedelinin yüzde 10’unun peşin alınacağı, tamamının yirmi yılda ödeneceği hesaplanan konutlar nüfusun büyük çoğunluğu asgari ücretli olan bir toplumda pek bir şey ifade etmiyor. Asgari ücret 5 bin TL civarındayken hane gelirinin 16-18 bin TL olduğu aileler hedefleniyor. İki artı bir evler için aylık taksitler 2 bin 280’den, üç artı bir’ler içinse 3 bin 187 liradan başlayacak. Yılda kaç kere zam yapılacağı, TOKİ’nin hangi oranda zam talep edeceği şimdilik sır. TOKİ’zedelerin deneyimi, uzak durmak için yeterli.

Penceresiz, daracık, tek yatağın sığdığı, sağlıksız odaların 2 bin 500 TL’den kiraya verildiği ve TÜİK istatistiğine göre konut satışlarının gerilediği şu koşullarda TOKİ’ye, ihaleci şirketlere, inşaat tedarikçilerine sürümden kazanmayı kolaylaştırmaktan, yandaşa kaynak aktarımı için bir fırsattan fazlası değil sosyal konut açılımı.

Bir yandan kentsel dönüşüm bahanesiyle merkeze yakın emekçi semtleri ama güzellikle, ama şiddetle boşaltılırken yağmurdan kaçanın yakalandığı TOKİ de borçlandırarak bağlamanın yeni kartlarını açıyor.

Kentin emekçi sakinleri olarak şöyle bir hayali kurmak gerekir; okula, üniversiteye, hastaneye ve oradan eve doğru, zamanın çoğunu çalmayan kısa ve ucuz yolculukların sonucunda varılabilen kaliteli malzemeden yapılmış sağlıklı evler olsun. Bunlar hane üyelerinin yaş ve cinsiyetine uygun bireysel ve sosyalleşme alanlarını gözetsin. Oyun alanları, engellilere hayatı zorlaştırmayan çevre düzenlemesi, ışıklandırılmış sokaklar, temiz parklar yapılsın. Faturalar dahil evin giderleri ücretin onda birini geçmesin.

Hayaller böyle ama gerçekler fazla mesai, ek iş, faiz kapatmaktan ödemeye sıranın gelmediği ana para borcu. Bugün mutfak, okul ve yol masrafları için bile fazla mesai yapmak zorunda olan emekçiler için yasadaki çalışma saati bir norm olarak çıktı. Hal böyleyken Çevre ve Şehircilik bakanı şöyle diyor: “5 bin 500 lira alıyor. Hem ev kirası ödeyecek, hem burada taksit ödeyecek, hem de evini geçindirecek. 5 bin 500 lirayla bunu yapabilmesi için ilave mesai ve kazanç sağlaması gerekiyor ki 1 yıl siz de takdir edersiniz ki vatandaşımız biraz dişini sıkarak, biraz eşinden, dostundan borç alarak, biraz belki ek mesai yaparak bu bedeli karşılayabilir…”

Asgari ücretli bir emekçi TOKİ sosyal konutlarını satın almaya niye özendirilir peki? Özendirilir, yurttaşın borcuna bile göz konulmuşsa olur bu. Emekçi hafta tatili masal olsun, ‘8 saat iş, 8 saat uyku, 8 saat canımız ne isterse’den gönüllü vazgeçsin, patrona kul köle olsun diye yapılır.

Fazla mesaiymiş, bir yılmış! Beyler sosyal konut yapacakmış!

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et