18 Eylül 2022 06:01

Beslenme ve okul

Sırada bekleyen öğrenciler

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Her yıl okullar açıldığında aklıma parlak ve süslü okullar değil, Ankara’daki ilkokulum gelir. Üzerinden neredeyse 50 yıl geçmiş olsa da, aklımda Altındağ ilçesindeki İhsan Sungu İlkokulunda yaşadıklarım belirir. Yoksulluğun ne demek olduğunu kavradığım bu okul, eve yürüme mesafesindeydi. Ama kalabalığı, gürültüsü, görünümü, kokusu ve çocuklara uygulanan şiddet çeşitleri ile bana çok yabancıydı.

Bu okulda çok şey öğrendim. Bir sınıf öğretmeni ne kadar önemlidir, yaşayarak gördüm. Öğrencilerinin yoksul ve belki de aç olduklarını bile bile, hiç çekinmeden sınıfta kaşık kaşık çikolatalı krema yiyen öğretmenin bana yaşattığı derin utancı hiç unutmadım. Neyse ki, babamın Yunanistan’daki bir liseye atanması ile bu sınıf öğretmeninden kurtuldum. İki yıl sonra okuluma geri döndüğümde başka bir sınıfa verildim ve yeni sınıf öğretmenim sayesinde okulu sevdim.

İlkokulumda beslenme ciddi bir sorundu. Öğrencilerin beslenme saati geldiğinde ne yiyecekleri öyle kalori veya besin değeri hesabıyla belirlenmezdi. Beslenme, velilerin sorumluluğundaydı: Her gün bir veli beslenme saatinde yenilecekleri getirmekle yükümlüydü. Beslenme getirme sırası belirlenirken sınıftaki bazı öğrenciler, kendilerine tembih edildiği üzere velilerinin beslenme getiremeyeceğini söylerlerdi. Bazılarının ise bir şey söylemesi gerekmezdi. Öğretmen onların adlarını okur geçerdi. Bu şekilde geçilen öğrencilerin başlarını önlerine eğişlerini hiç unutmam. Onların başlarını eğmeleri, bakışlarını kaçırmaları beni üzerdi. Sınıfımdaki derin yoksulluk bana ağır gelir, sanki boğazımda bir şey düğümlenirdi. Çocuklara dayatılan eşitsizlik bana o zamandan dert olmuştu.

Velisi beslenme getiremeyen öğrencilerin çoğu benden büyüklerdi. Büyük olmaları sınıfta kalmış oldukları anlamına geliyordu. Beşinci sınıfa geldiğimizde aramızdaki yaş farkını daha çok düşünür olmuştum. Benden 3-4 yaş büyük olanlar yanında, neredeyse 18 yaşına yaklaşan bir öğrenci bile vardı.

Çevremdeki çocukların çok yoksul olması bana ağır gelse de, beslenme getirememe, yoksulluk ve öğrenememe arasında bir ilişki olabileceğini henüz düşünememiştim. Beslenme ile öğrenme arasındaki ilişkiyi de yıllar sonra okuduğum araştırmalardan öğrenecektim. Araştırmalar, okula kahvaltı etmeden gelen çocukların diğer çocuklardan geri kaldığını gösteriyordu. İhsan Sungu’da ve diğer okullarda sınıfta kalan öğrencileri geride tutan engellerden biri, hiç kuşkusuz doğru düzgün beslenememeleriydi.

Bütün bunlar geçmişte kalmış, yoksulluk anıları değil. “Yeni Türkiye” derin yoksulluğun ağırlığı altında ezilirken, her dört çocuktan birinin okula aç gittiği biliniyor. Tam da bu nedenle, Ekmek ve Gül tarafından başlatılan, Her Okulda Bir Öğün Ücretsiz, Sağlıklı Yemek Kampanyası beslenme ve öğrenme ilişkisine dikkat çekiyor.

Türkiye’de geçtiğimiz yıl her dört çocuktan biri okula aç gittiyse, bu yalnız Eğitim Bakanlığı veya velileri ilgilendiren bir sorun değil. Bu aslında herkesin sorunu. Yoksulluğun dayanılmaz boyutlara geldiği bir dönemde, okula aç giden çocukların sayısının her gün artacağı da ortada. Bu nedenle, okulların açık olduğu her gün çocuklara bir öğün ücretsiz yemek verilmesi gerekir.

Sağlıklı beslenme her çocuğun hakkıdır. Beslenme çocukların hem bilişsel/zihinsel gelişimlerini, hem okuldaki gelişimlerini, hem de okula devamlarını belirliyor. Ekmek ve Gül kampanyasında belirtildiği üzere, yetersiz beslenme okuldan yeterli kadar faydalanamama, derslerde başarısızlık, okulun erken terki ve çocuk işçiliği, çocuk yoksulluğu, ileri yaşlarda ortaya çıkacak kronik sağlık sorunları gibi uzun erimli ve çok boyutlu sorunlara ve eşitsizliklere yol açıyor.

Çocuklara bir öğün yemek verilmesi bir haktır!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa