18 Eylül 2022 02:53

Türkiye’de sinemayı sinema yapanlar: Cemil Filmer (5)

Cemil Filmer ve Sabahat Filmer. Yıl 1921. (Fotoğraf: Cemil Filmer arşivi)

Paylaş

Cemil Filmer İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşu sonrası sinemaların boş olduğunu, salonların filmsizlik nedeniyle iş yapamadığını öğrendiğinde önüne büyük bir fırsatın çıktığını, orada bir sinema işletmeye kalksa iyi kazanacağını düşünür.

O günlerde İzmir’e öyle herkesi sokmuyorlardır, şehre giriş izne bağlanmıştır. Karargahını Divanyolu’ya kuran Refet Paşa’nın kardeşi ve Paşa’nın yaverliğini yapan Rıfat Bey Kuleli’den arkadaşıdır Cemil Filmer’in. Refet Paşa’nın mührünü taşıyan bir izin kağıdı alabilmek için görüştüğü Rıfat Bey’e İzmir’e gideceğini, yapmak istediklerini anlatır, izin kağıdını alır. Fuat (Uzkınay) Bey’e de uğrayıp konuyu anlatır. “Binnaz” ile “Mürebbiye”nin birer kopyasını ve Kemal Bey’den de Refet Paşa’nın İstanbul’a girişi filmini alır. Artık İzmir’de gösterecek filmleri de vardır. Eve gider, evdekilere meseleyi anlatır, iki bavul hazırlar. Birine filmleri, diğerine elbise ve çamaşırlarımı koyar. Ağabeyi Tevfik’i de alarak Galata Rıhtımından Beserabya Vapuru’na biner. Yolculuk boyunca İzmir’de neler yapacağını düşünür.

İzmir harap haldedir. Yanan binaların dumanları kesilmemiştir. Kordon boyu mezbelelik gibidir, ikinci kordonda akan kanlar henüz kuramamıştır. Vapuru karşılamaya gelenler arasında 14. Depo Alayı bölük kumandanı arkadaşlarından İzmir’de “Yeni Asır” gazetesini çıkaran İsmail Hakkı’yı görür. Kucaklaşıp, konuşurlar. Sinema işletmek düşüncesi ile geldiğini, bazı filmler getirdiğimi söyler arkadaşına. İsmail Hakkı yanındaki Maarif Vekili Vâsıf Çınar’la tanıştırır Cemil Bey’i.

İstanbul’da İzmir’le ilgili bilgi aldığı kişi Filmer’in İzmir’de film göstereceği haberini duyurduğu İzmir’li sinemacılar hep birlikte Cemil Bey’i karşılamaya gelmişler, ayak üstü tanışırlar. Tanıştıklarından biri de Eczacıbaşı Ferit Bey’in kardeşi İzmir’in tanınmış insanlarından “Asri Sinema”nın sahibi Sait Bey’dir. Önce Milli Kütüphane yararına olmak üzere kütüphanenin salonunda vali ve diğer zevatı da davet ederek bir gösteri yapmayı kararlaştırırlar. Daha sonraki günlerde de “Asri Sinema”da filmler gösterilecek, Sait Bey’le hasılatı yarı yarıya bölüşeceklerdir.

Kütüphane salonunda yapılan gösteri şahane olur. İşgal yaşamış halk Refet Paşa’nın filminin daha ilk sahnesinde göklerde süzülen ay yıldızlı bayrağı görünce büyük bir tezahürata başlamıştır. İzmir’de duymayan kalmamıştır film gösterimini.

İkiçeşmelik’de Köse’nin Oteline yerleşir. Ertesi gün Asrî Sinemada Refet Paşa’nın filmi ile “Binnaz”ın gösterimi öncesi sinemanın önü, sokaklar hınca hınç dolmuştur. Salon ağzına kadar dolduktan sonra dışarıda kalanları güç bela uzaklaştırabilirler. Bu izdiham aylarca devam eder.

İzmir’de o yıllarda beş altı sinema vardır, en büyüğü Sahibi Pierre de Paul adında bir İtalyan olan ve Türkiye’nin en eski sinemalarından Kordon Boyu’ndaki “Tayyare Sineması”dır. Onun yanında “Sakarya Sineması” vardır. Karşıyaka’da Kulüp Sineması, eskiden adı “Kokaryalı” olan sonradan “Güzelyalı” olarak değiştirilen bir sinema daha vardır. Millî Kütüphane kendi salonundan başka “Elhamra Sineması”nı da işletiyordur. İkiçeşmelik’le Asri Sinema arasında bir de “Tan Sineması bulunmaktadır.

TAN SİNEMASI - ANKARA SİNEMASI

Asri Sinema ile Köse’nin Oteli arasında, kapısında kilit asılı bir sinema gelip gittikçe dikkatini çeker Cemil Filmer’in. “Bu sinemayı tutup işletemez miyim?​” diye düşünür. Sahibi İzmir’in en büyük tüccarlarından Girit muhaciri Şerbetçizâde Galip Bey isminde biridir. Şerbetçizâde Galip Bey’in yazıhanesine gider, sinemasını kiralayıp işletmek istediğini söyler. Seneliğine peşin olarak 2 bin lira isteyen Galip Bey’e “film temini ve işletme benden, gaz motoru ve masraflar sizden, Belediye gideri çıktıktan sonra kalan hasılatı yarı yarıya bölüşürüz” der. Teklifi kabul edilir ve sinemayı teslim alır Cemil Filmer.

Sinemaya Ankara adını verir. Eşini de İstanbul’dan yanına alarak otelin karşısında iki odalı bir eve taşınırlar. Yıl sonunda Galip Bey ile hesap gördüklerinde hisselerine 2 bin yerine 18 bin lira düşmüştür.

İşi büyütmeyi, diğer sinemaları da kiralamayı kafasına koymuştur. Önce Kordon’daki “Sakarya Sineması”ndan işe başlar, daha sonra Karşıyaka’da “Kulüp”, Göztepe’de, “Köşk”, Güzelyalı’da “Halk” sinemalarını kiralar.  Bu sinemalar kışlıktır, yazın 40 derece sıcakta müşteri kapalı sinemaya gelmiyordur. Bir de bahçe sineması açmayı düşünür. Ağabeyiyle “Cemil-Tevfik Kardeşler Şirketi”ni kurarlar. Ağabeyinin eşini Sakarya Sinemasının idarecisi yapar. Ne kadar kazanırlarsa kazansınlar Cemil Bey ayda 1000 lira, ağabeyi ayda 600 lira alabilecekti. Geride kalan para şirketin olacak, sinema yaptırmak, dükkan, ev, gayrimenkul almak için kullanılacaktı.

LÂLE-BAHÇE SİNEMASI VE ALAMETİ FARİKA

Seneliği 600 liraya kiraladığı, bahçe haline getirirken çiçekler, laleler diktiği arsaya yaptığı sinemaya “Lâle - Bahçe Sineması” adını koyar. O günden itibaren Lâle kurduğu “müesseselerin amblemi haline” gelir, daha sonraki kuruluşlarında da bu ismi kullanır. Bir yıl sonra arsayı sahibinden satın alır. “Ankara-Tan Sineması”nın sahibi Galip Bey de sinemayı Cemil Filmer’e sinemayı 25 bin liraya satar.

ATATÜRK’LE İKİNCİ GÖRÜŞME

O günlerde Atatürk’ün İzmir’e geleceği söyleniyor, bir yandan havada suikast haberleri dolaşıyordur. Sıcak bir günde Lâle Sinemasının önünde oturuyorken alkış sesleri, bağırışmalar duyar Cemil Bey. Mustafa Kemal’in arabasının geçtiğini fark eder. O geçtikten bir müddet sonra, Kuleli’den sınıf arkadaşı Atatürk’ün küçük yaveri Muzaffer Kılıç gelir yanına. “Atatürk seni görmüş, köşke çağırıyor” der, bir kart verir. Şaşırır Cemil Bey. “Beni nereden gördü, görmedi ise burada olduğumu nereden bildi? Neyse hemen kalktım, yıkandım, giyindim ve hazırlandım.”(1)

Atatürk Göztepe’de Uşakizâde Muammer Bey’in bir tepe üzerinde bulunan köşkünde kalıyordur. Muzaffer’in verdiği kartı göstererek köşke girer. “Büyük bir içki masası kurulmuştu. Etrafında generaller, vekiller, ricalden adamlar vardı. Atatürk’ün sağ tarafında Latife Hanım oturuyordu. Beni çağırdı, sol tarafına oturttu. Ne yapıp ettiğimi sordu. Ben de kendisine İzmir’de sinemacılık yaptığımı, elimde kendilerinin Halide Edib ‘Hanım’la birlikte cephe teftişleri sırasında çekilmiş filmleri olduğunu, arzu ederlerse hemen buraya bir perde kurarak gösterebileceğimi söyledim.

Çok memnun oldular ve arzu ettiklerini bildirdiler. Atatürk bana da içki ikram etti. Kendi eli ile bir zeytin tanesini verdi.” (a.g.e.)

Haftaya devam edeceğiz.

(1) Cemil Filmer, Hatıralar. İstanbul -1984

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa