18 Eylül 2022 06:14

‘İt’ demek serbest ‘kurt’ demek suç

Fotoğraf: MA

Paylaş

Hayvanların hangi özellikleri ya da daha doğrusu birisine hangi hayvanın nitelikleri atfedildiğinde hakaret oluyor, hangisi övgüye giriyor, son derece göreceli. Köpek sever birine “it” deyince, birincil anlamda aynı şeye tekabül ediyor, ama hakaret olarak kabul ediliyor; aslansın, kaplansın denilince övgüye giriyor. ‘Bülbül gibi şakıyor’ övgü, ‘karga gibi sesin var’ hakaret. Hadi, orada ‘beğeni’ devreye girsin, “vay tilki!” demek övgü de olabilir, hakaret de. Burada Saussure’ün dil göstergesinin nedensizliğine de girebiliriz, Barthes’ın düz anlam ve yan anlam çerçevesi üzerinden anlamı üreten toplumsal nedenlere de. Lakin Demirtaş’ın Efsun’unun bitirim karakteri Caner’in dediği gibi: “Gerek yok”.

Derdimiz başka. Kapsül, geçen haftalarda epey ses getiren “Coğrafya Haberdir” (başlığını çok beğendiğimi itiraf ederek) başlıklı iki bölümlük bir video serisi yayınladı. İlk dozunda Kürt gazetecilerin yaşadıkları anlatılıyor, cezaevindeki arkadaşlarımızın yakınları var, nedenini bilmeden salıverenlerin ifadeleri var, üç ayı geçkin süredir neden tutuklu oldukları belirsiz gazetecilerin hikâyeleri var… İçimden geçeni en iyi Ender Öndeş ifade etti: “Kürt gazeteciler kadar bu haberleri yapmaktan nefret eden kimse yok dünyada. Salsan hepsi kendini çiçeklere böceklere vuracak. İnanın buna.” İlki bu satırların okurlarının bildiği süregelen bir adaletsizlik hali; lakin ikinci dozu vurucuydu. Sedef Kabaş, Gökhan Durmuş ve Faruk Bildirici'nin ilk doza verdikleri tepkiye ve gerekçelendirmelerine odaklanan ikinci video, basın tarihi açısından yıllarca tartışılabilecek bir örnek olay niteliğinde. Sedef Kabaş tutuklandığında, politik farklılıklara rağmen, çok doğru olarak, hızlıca kotarılan dayanışma, 16 Haziran’da tutuklanan Kürt gazeteciler söz konusu olduğunda ayak sürdü. Sedat Peker’i ‘fahri gazeteciler cemiyeti başkanı’ ilan eden Yılmaz Özdil etik tartışmalardan ari, lakin Kürt gazeteciler “milliyetçi” olmakla eleştiriliyor. Eleştirilsin, zaten yüz yüzeyiz, yeri geldiğinde biz onları, onlar bizi yerden yere vuruyor. Ancak bir tarafın fonunda Bodrum koyları, öbüründe her an basılabilecek bir ajans ofisi olunca tartışma boşa düşüyor. Kimliğe dair haklar baki, lakin ikinci videoda görünen ayrım kimlikten ziyade sınıfsal.

Sedat Peker, Özdil’in kendisine ‘bahşettiği’ başkanlıktan çok memnun, geçen haftalarda bunu neredeyse her tweet zincirinde vurguladı. Peki, yolsuzluk haberleri Sedat Peker’in ifşaatından mı ibaret ya da onun yörüngesindeki gazetecilerin ‘sınırlı-sorumlu vekilliği’ ile mi tartılacak?

Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sinan Aygül,  geçen hafta bir günlüğüne cezaevine girdi. Bunca gazeteci hapisteyken buna mı takıldın derseniz cevabım: “Evet”. Aygül’ü tanımıyorum, bir yerde karşılaştıysak (kendisinden özür dileyerek) hatırlamıyorum. Cezaevine girme sebebi ve buna yol açan eylemi çok önemli.

Aygül, 2014’te yapılan 450 milyon dolarlık Jeotermal Enerji Projesi’ne dair bir yazı yazıyor. Aydın’da örneğin, yarattığı tarım ve çevre felaketlerini düşününce, yazının geneline, yani Aygül’ün jeotermal yatırımdan beklediği faydaların kamusal yararına katılmadığımı belirtmek isterim. Lakin konumuz bu değil. Aygül, devlet, hatta valilik eliyle organize edilen bu yatırımın engellendiğini söylüyor, şu cümleleri kullanıyor:

Ben adım gibi eminim ki bu 450 milyon dolarlık işin iptal edilmesinin bir tek sebebi var;

Renkli kişiliğinin yanı sıra, ‘enerji’ sektörüne de elini sokmuş olan sevgili Vahit Kiler’in, böyle büyük bir pastayı yedirmeyecek kadar kurt bir ‘siyasetçi-tüccar’ olduğunu bilmeyen olmadığını biliyorum.

Aygül’ün, Kiler için kullandığı “kurt bir ‘siyasetçi-tüccar” ifadesi, doğru bir yer ve zamanda övgü olarak kabul edilebilir. Lakin edilmiyor. Aygül’e “hakaret suçundan” bin 500 TL cezaya mal oluyor. Hükmün açıklanması geri bırakılıyor. Temmuz 2019’da, Aygül hakkında Bitlis’in Tatvan ilçesinde bir çocuğa yönelik cinsel istismar olayını haberleştirdiği için “Soruşturmanın gizliliğini ihlal etmek” iddiasıyla başka bir dava daha açılıyor ve Aygül, 10 ay hapis cezası alıyor. Kararda, “Sanığın suçlu kişilik özellikleri, suç işleme konusundaki ısrarı göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği yönünde mahkememizde olumlu kanaat oluşmadığı…” gerekçesi ileri sürülerek herhangi bir indirime gidilmediği belirtiliyor. Aygül’ün ‘ısrarlı suçlu’ olmasının gerekçesi az önce bahsettiğimiz yolsuzluk şüphesine dair yazısı.  Neticede, bir önceki davada aldığı bin 500 liralık para cezasını ödemeyi reddettiği için, 13 Eylül’de Bitlis Adliyesi girişinde tutuklanarak cezaevine gönderiliyor. Bir gün sonra “Salgın Hastalık (Kovid-19) İzni” kapsamında tahliye oluyor. İzinler 30 Eylül’de bitecek. Uzatılırsa 75 günlük cezanın infazı dışarda tamamlanmış olacak. Ancak 30 Eylül’de izinler uzatılmaz ve Aygül cezayı ödememekte ısrar ederse tekrar cezaevine girecek.

Bu arada 2021 Haziran’ında, aynı zamanda AKP milletvekili olan, Vahit Kiler, Bitlis’te 700 dükkânın yıkım kararının ardından, Meclis’te çıkan tartışmalarda "Bitlis'te kadrolu olan fitneci birini basına saldırtıyorsunuz, o iti orada havlatıyorsunuz" diyor. CHP ve HDP milletvekilleri itiraz ediyor ama Kiler geri adım atmıyor, özür dilemiyor. Kiler’i ayrıca 14 Şubat 2022’de (sonradan torpil değil, rica diye kendini savunduğu) Van İl Müftüsüne, adına antetli, altında ıslak imzası bulunan “Aşağıda isimleri yazılan Hemşerilerimin kurumunuzda girecekleri mülakatlarda yardımlarınızı bekler, çalışmalarınızda başarılar dilerim. Ak Parti Bitlis Milletvekili Vahit Kiler” (dilbilgisi hataları Kiler’e ait) resmi yazısından hatırlıyoruz.

Sedat Peker ifşaatı sonrası ‘nerde bu savcılar, nerde bu medya!’ diyenler; gazeteciler yolsuzluğu, tacizi, tecavüzü, istismarı haberleştirdiği için ceza alınca sus-pus. Memlekette gazeteciliğe sahip çıkma ölçütü Sedat Peker’in bahşettiği unvanlara, “Lan maaşı namusu kadar olan gazeteciler (namuslular baş tacı), muhalif olup seyirci kalan bazı gazeteciler” payesine mi kaldı?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa