Molla rejimi: ‘Devrim ihracı’ndan halk korkusuna!
Fotoğraf: Sarkhat / Ekmek ve Gül
İran’da Masha (Jina) Amini’nin ‘ahlak polisi’ tarafından öldürülmesi sonrasında başlayan yaygın ve kitlesel protestolar, toplumdaki derin hoşnutsuzluk ve tepkiyi bir kez daha görünür kıldı. Bir kez daha diyoruz, çünkü İran’da öncesi bir yana 2017, 2019 ve 2021’de de aslında birbirinin devamı olarak değerlendirilebilecek kitlesel protesto eylemleri gerçekleştirilmişti. Ancak henüz 22 yaşındaki Kürt kadını Amini’nin başörtüsünü kurallara göre takmadığı gerekçesiyle öldürülmesi sonrasında patlak veren protestoların önceki eylemleri aşan bir karakteri olduğunu şimdiden söyleyebiliriz. Bu eylemler özellikle kadınların öncülüğünde gerçekleştirilmeleri ve molla rejiminin kurumlarına doğrudan meydan okumaları bakımından mücadelenin yeni bir evreye doğru ilerlediğini gösteriyor.
Ülke geneline yayılan eylemlere saçlarını kesen, başörtülerini çıkaran kadınların cesaretle öncülük etmesi rastlantı değil. Çünkü İran’daki molla rejimi de diğer İslamcı rejimler gibi kadınlara yönelik baskı ve dayatmaları kendi ideolojik dayanaklarından/harçlarından biri olarak görüyor. Kadınların başörtülerini kontrol adı altında 2006’dan sonra sokaklarda devriye görevine başlayan ve Amini’nin de ölümüne neden olan Gaşte Erşad da bu ideolojik dayatmaları baskı ve şiddet üzerinden kurumsallaştırmanın araçlarından biri olarak görev yapıyor.
İran’ın ABD ve Batılı emperyalistlerin ekonomik yaptırımları (ambargo) ile karşı karşıya olması ve yine ABD, İsrail ve körfezdeki Arap rejimlerinin hedefinde olması nedeniyle molla rejimi, ülke içinde halktan yükselen her demokratik talep ve tepkiyi “dış güçlerin oyunu/kışkırtması” olarak kodlayıp hedefe koyuyor.
Erdoğan yönetiminin S. Arabistan ve Katar’la birlikte öncülüğüne soyunduğu ve ABD ile Fransa tarafından desteklenen Suriye’ye müdahale politikasının hedeflerinden biri de İran’ın kuşatılması ve bölgesel gücünün sınırlanması idi. Ancak Suriye savaşı, bu hesap ve beklentilerin tersi biçimde İran’ın sadece Suriye’de değil; Irak, Lübnan, Yemen ve Bahreyn başta olmak üzere bölge genelinde güç ve etkisini arttırmasına neden oldu. Bu etkinin oluşmasında komutanı Kasım Süleymani 2020’de ABD tarafından suikast ile öldürülen İran Devrim Muhafızlarının Lübnan Hizbullah’ı, Irak’taki Haşdi Şabi, Suriye’deki Şii milisler ve Yemen’deki Husilerle kurduğu ilişkiler önemli bir rol oynadı. Molla rejimi, kendi bölgesel gücünü arttırmak amacıyla sürdürdüğü bu politikayı ‘devrim ihracı’ olarak tanımlıyor.
Ancak rejimin ‘devrim ihracı’ adı altında sürdürdüğü politikanın giderek kabaran faturası, yaşam koşulları giderek kötüleşen halktaki hoşnutsuzluğun ve tepkinin artmasına neden oluyor. Molla rejimi, halkın talep ve beklentilerini karşılamak yerine bu tepkileri bizim de yabancısı olmadığımız gibi “dış güçlere” bağlayıp bu eylemleri bastırmak için daha fazla baskı ve şiddete sarılıyor.
Yüksek enflasyon ve zamlar, elektrik kesintileri, kuraklık ve halkın temel ihtiyaçlarının karşılanmasındaki kötü yönetim, artan yolsuzluklar halkın hoşnutsuzluğunu giderek büyütüyor. Devletin bu hoşnutsuzluğu bastırmak amacıyla şiddet aygıtını devreye sokması, halkın tepki ve öfkesini daha da büyütüyor ve 2017’den bu yana her fırsatta bu tepki ve öfkenin sokak eylemlerine, ülke geneline yayılan kitlesel gösterilere dönüşmesine yol açıyor. Bu eylemlerin dikkat çekici noktalarından biri de molla rejiminin kaleleri olarak bilinen Şii kentlerine de yayılması, başka bir deyişle rejimin bu eylemlere karşı kullandığı ideolojik söylemlerinin halk kitleleri içindeki etkisini kaybetmeye başlamasıdır.
Burada zaman zaman ilerici güçler arasında tartışma konusu olduğu için şu noktaya da dikkat çekmek gerekiyor: İran’a yönelik ekonomik ambargoya ve ABD emperyalizminin başını çektiği kuşatmaya karşı çıkmakla molla rejimini desteklemek aynı şey değildir. Başka bir deyişle emperyalizme karşı çıkmak adına halkın demokrasi ve insanca yaşam taleplerini “Dış güçlerin kışkırtması” olarak gösterip şiddet yoluyla bastırmaya çalışan molla rejiminin desteklenmesi savunulamaz. İran’da 1951’de başbakanlık görevine geldikten sonra antiemperyalist bir politika izleyip bu nedenle 1953’te CİA destekli bir darbe ile devrilen Musaddık ve 1979 İslam Devrimi öncesinde ciddi bir halk desteğine sahip olan ama Humeyni rejimi tarafından ezilen devrimci-sosyalist güçler, halkın talep ve özlemleri savunularak emperyalizme karşı çıkılabileceğinin İran yakın tarihindeki somut örnekleridir.
Amini’nin öldürülmesi sonrasında kadınların öncülük ettiği eylemlere Kürt, Fars, Azeri farklı milliyetlerden ve mezheplerden halk kesimlerinin katılması ve bu eylemlerin işçi sendikaları tarafından da desteklenmesi, İran’ın yeni bir yola girdiğinin işaretleri olarak okunabilir. Emperyalistlerin ve bölgesel gericiliklerin etnik ve dinsel-mezhepsel ayrımlar üzerine inşa ettikleri ve halklara bir kader gibi dayattıkları ‘müesses nizam’, en önemli kalelerinden birinde ciddi bir sarsıntı yaşıyor. Bu sarsıntının eşit, onurlu, insanca yaşam ve özgürlük talepleri etrafında farklı milliyet ve mezheplerden halk güçlerinin mücadelesiyle molla rejiminde yaratacağı kırılma, bölge ülkelerindeki halk mücadelelerinin de yeni bir hatta ilerlemesi bakımından ön açıcı olacaktır.
- Ankara'da Rojava pazarlığı 13 Aralık 2024 10:10
- Esad rejimi sonrası Suriye ve Ortadoğu’yu ne bekliyor? 10 Aralık 2024 05:30
- Adı konulmamış ‘süreç’te Rojava çıkmazı! 06 Aralık 2024 06:45
- Cihatçı saldırının yol işaretleri ve Halep'te kesişen yollar 03 Aralık 2024 06:55
- HTŞ’nin Halep saldırısının arkasındaki güçler ve hesaplar 30 Kasım 2024 06:50
- Bahçeli neden ısrarla Öcalan’ı işaret ediyor? 29 Kasım 2024 06:20
- Selefi Ebu Hanzala in, demokrasi ve laiklik out! 26 Kasım 2024 06:45
- ‘İşgalci ülke’ açıklaması ve Erdoğan iktidarının Suriye’de alarm veren politikası 19 Kasım 2024 05:00
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04
- Yeni ‘süreç’: Demokratik siyasete kurt kapanı 01 Kasım 2024 05:03
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34