24 Eylül 2022 04:45

İnsan hakkı ihlali olarak ‘yolsuzluk’

Tokalaşan ve aralarında kağıt para olan iki el.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Derin yoksulluktan açlık aşamasına geçtiğimiz günlerde, gündem her hafta bir yenisi ortalığa saçılan yolsuzluk iddialarıyla sarsılıyor. Bu duruma paralel olarak Cumhur İttifakı bileşenlerinin kamuoyu yoklamalarındaki oy oranları düşüyor, düzenledikleri mitinglerdeki katılım sayısı azalıyor ve politikacıları sokağa çıkmakta zorlanıyor. Buna rağmen belli bir kitle desteğine sahip olmayı sürdürüyor olmaları da gerçekliğin bir diğer yanı.

“Nasıl oluyor da iktidar cephesinin oy oranları belli bir düzeyin altına düşmüyor?”

Umutsuzluğa komşu olan bu soru, özellikle Sedat Peker ifşaatlarının daha etkili olmaya başlamasından bu yana daha sık soruluyor. Bir kesimin sinir uçlarına dokunup, kamusal yaşam algısını altüst eden yolsuzlukların, iktidara desteğini sürdürmeyi sürdüren kesimlerce neden dikkate değer bulunmadığı kafaları kurcalamaya devam ediyor.  

* * *

Yolsuzluk her şeyden önce bir insan hakkı ihlalidir. Yalnızca bir ekonomik kaynağın gaspıyla sınırlı olmayan çok boyutlu sonuçları mevcuttur. Adaletsizliği, eşitsizliği ve yoksulluğu tetikler. Yarattığı belirsizlik ortamında, ülkenin nitelikli evlatlarına yurtdışına gitmek tek çare olarak görünür. Mafyatik ilişkiler yolsuzluk ikliminde serpilir, merkezden yerele, kaba kuvvetin dili egemen olur.

Şehirleri yıkıp yeniden yapmaya yetecek miktarların çalındığı hırsızlıklar, ülke ekonomisini derinden sarsar. Yatırım ve büyüme getirecek hevesi yok eder. Rüşvet ve komisyonlardan doğan açıklar, yüksek ve adaletsiz vergi oranlarını da beraberinde getirir. Sektörel ve teknolojik öncelikler allak bullak olur. Önleyici sağlık hizmetleri, tarımsal destek programları ve eğitimin geliştirilmesine verilen desteğin yerini, rüşvete uygun gereksiz altyapı projeleri, pahalı savunma harcamaları alır. Bu altüst oluş, küçük ve orta ölçekli işletmelerin çökmesine ve tekellerin hâkimiyetine neden olur.

Yolsuzlukların neden olduğu yoksulluk ve tatminsizlik ile buna bitişik olarak gelişen çaresizlik duygusu, faşist eğilimlerin kitle desteği kazanmasına uygun bir ortam sağlar. Hukuk düzenine olan güven sarsılır. Adaletsizliğe çözüm sadece yasanın dışında değil, mantığın yıkıntıları arasında aranmaya başlanır.

* * *

Natalia Melgar ve arkadaşlarınca yolsuzluk algısının şekillenişi üzerine yapılan bir araştırmaya göre, yüksek düzeyde yolsuzluk yaşanan ortamlarda, yolsuzluğu kabulleniş düzeyinde bir artış gözleniyor. Yolsuzluk yaygınlaştıkça “böyle gelmiş, böyle gider” deme eğilimi artıyor. Bu çalışmanın bir başka önemli bulgusu, işsizlerin, boşanmış kadınların, özel sektörde çalışanların, kendi işyeri olanların ve eğitim düzeyi düşük kategorilerin rüşvet vermeye daha kolay ikna olduklarını göstermiş olması. Güvencesizler ve kendisini çaresiz hissedenler ‘yolsuzluk düzeni’ne daha kolay teslim oluyor. Öte yandan, Dünya Bankasınca desteklenen ve 150 ülkeyi kapsayan bir araştırma sonucuna göre, kadınlar erkeklere göre yolsuzluklara daha az bulaşma eğilimindeler. Fernanda Rivas’ın deneysel anket çalışmasının bulguları da, bu bilgiyi doğruladığı gibi, siyaset ve iş ortamında kadın oranının yükselmesinin yolsuzlukla mücadelede sağladığı avantaja işaret ediyor.

* * *

Siyasal otoritenin, sahip olduğu desteği sürdürmek ve artırmak amacıyla kendi oy tabanına sunduğu imkânlar karşılığında yolsuzluğun görmezden gelinmesini sağlama kapasitesi, yolsuzlukla mücadelede yeni yöntemleri kaçınılmaz kılmaktadır.

Her şeyden önce yolsuzluk bir ‘hak gaspı’ olarak kabul edilmelidir. Ardından olan biteni  ‘kamucu’ bir bakış açısıyla kavramsallaştırmak; ‘örgütlü itiraz’ın zorunluluğunu ısrarla tekrarlamak ve mazlumlara güven vermek gerekiyor. Yolsuzluğun panzehiri olan kadın dilini etkili kılacak mekanizmalara kafa yormak; yolsuzluğun kime ne kazandırdığı kadar, üzerine çökülen değerin emekçilere getirdiği yük üzerinde yoğunlaşmak; yolsuzluğun yarattığı tahribatı detaylarıyla gösteren yalın bir dil kurmak, gaspedilen hakkın geri alınması sürecinde dikkat edilmesi gereken diğer unsurlar.  

Belki bunlardan daha da önemlisi, ‘herkesin bildiği sır’ları sosyal medyaya emanet etme alışkanlığından vazgeçip, her türden hak gaspını, fabrika kapılarında, çıkma sebze tezgâhları önünde, İş Kurumu önündeki kuyruklarda ifşa etmektir.   

* Melgar, Natalia ve diğerleri. 2010. “The Perception of Corruption.” International Journal of Public Opinion Research. Sayı 22/1, s. 120-131.
* Dollar, David ve diğerleri. 2001. “Are Women Really the ‘Fairer’ Sex? Corruption and Women in Government.” Journal of Economic Behavior & Organization. Sayı 46/4, s. 423-429.
* Rivas, M. Fernanda. 2013. “An Experiment on Corruption and Gender.” Bulletin of Economic Research. Sayı 65/1, s. 10-42.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa