26 Eylül 2022 04:15

Brezilya seçime yaklaşırken

Brezilya'da greve çıkan kamu çalışanları

Fotoğraf: Jornal A Verdade

Paylaş

Brezilya 2 Ekim’de başkanlık seçimlerine hazırlanırken, seçimin sonuçları ve seçimler sonrasında olabilecekler konusunda birçok soru işareti de varlığını sürdürüyor. İşçi Partisi Lideri Lula da Silva şu ana kadar yapılan bütün anketlere göre 8 puandan 16 puana kadar değişen bir fark ile seçimlerin ilk turunu önde bitirecek gibi gözüküyor. İkinci sırada olan aşırı sağcı Başkan Jair Bolsonaro’nun ise ilk turda yüzde 30’lar civarında bir oy alacağı tahmin ediliyor. Hiç şüphesiz, Lula ve destekleyicilerinin en büyük önceliği seçimleri ilk turda kazanmak ve seçimlerden bir ay sonra Bolsonaro ile ikinci turda karşılaşmayı önlemek. Bu sebeple Lula, büyük kentlerin çeperinde bulunan ve gelir dağılımının en korunmasız kesimlerini oluşturan kitleleri hareketlendirmeye ve seçime katılmalarını motive etmeye çabalıyor.

Lula’nın başkanlığının ilk ve ikinci dönemleri, ülkenin en yoksul kesimleri açısından özlemle anılan yıllar. Lula bu dönemde ülkedeki ekonomik büyümeye paralel bir biçimde, bu büyümenin sosyal programlar aracılığıyla toplumun geniş kesimleri tarafından da paylaşılmasını sağlamayı başarmıştı. Bu açıdan Lula, toplumun büyük bir kesimi tarafından büyüme ve toplumsal refahta artışların yaşandığı bir dönem ile anımsanıyor. Özellikle kovid-19 salgını ile birlikte ekonomik sorunların arttığı, İşçi Partisi dönemindeki sosyal programlarla sağlanan kazanımların ortadan kaldırıldığı Bolsonaro yönetimi ile karşılaştırıldığında Lula bu sorunlardan bir çıkışı yolunu simgeliyor.

Buna mukabil Bolsonaro’nun seçimlerde iki temel strateji takip ettiği söylenebilir. Birinci olarak her zamanki İşçi Partisi karşıtlığı ve antikomünizm retoriği ile özellikle Dilma dönemindeki ekonomik sorunlar ve PT’nin karıştığı yolsuzluk iddiaları öne çıkarılmaya çalışılıyor. Kürtaj karşıtlığı, ailenin toplumsal cinsiyet ideolojisi tarafından tehdit altında olduğu gibi artık küresel sağın ortak ezberinde vazgeçilmez olan argümanlar da Bolsonaro’nun sıklıkla gündeme getirdiği konular arasında. Brezilya seçmeninin üçte birinin evanjelik kiliselere üye olduğu ve Bolsonaro’nun bu gruplar arasında güçlü bir desteğe sahip olduğu düşünülürse bu retoriğin bir karşılığı olduğu muhakkak. İkinci strateji ise, seçim sürecine ve meşruiyetine yönelik bazı şüpheler ortaya atılması. Bolsonaro, Donald Trump’ın fikir babalığını yaptığı strateji ile seçimlere küresel bir komplo vasıtasıyla hile karıştırılacağı iddiasını öne sürüyor. Bu iddiaların aslında yönlendirildiği ana adresi ise tahmin edilebileceği üzere seçmen değil silahlı kuvvetler.

Eylül ayı başında kaynağı açıklanmayan bir askeri yetkiliden alınan gizli bir rapora göre ise gerçekten de ordu içerisinde özellikle orta kademe askerler arasında Bolsonaro’ya destek olma ve seçimlerin meşruiyeti üzerine şüphe duyma konusunda güçlü bir eğilim bulunuyor. Ordunun kendi içinde yaptığı bu haritalandırma çalışmasına göre, deniz ve hava kuvvetleri arasında darbeci eğilimler daha kuvvetliyken, kara kuvvetleri ve askeri polis arasında ise bu yöndeki eğilimler daha zayıf olarak tespit edilmiş durumda. Bu bağlamda, seçimleri Lula’nın kazanması durumunda ordunun seçimlerin meşruiyetini tanımama gibi bir ihtimalin düşük olduğu tespiti yapılabilir. Orduda ağırlığı bulunan emekli generaller de benzer yönde fikir belirtiyorlar. Salgının kötü yönetilmiş olmasının ve ekonomik sorunların Bolsonaro yüzünden orduya mal edildiğini düşünen ve hükümete karşı rahatsızlığını belirten askerler de mevcut.

Hiç şüphesiz Brezilya seçimleri sadece Brezilya ve bölge için değil aynı zamanda küresel siyaset için de önemli sonuçlar doğuracak. Her ne şart altında olursa olsun Bolsonaro’ya oy vermeyecek olan kişi sayısının yüzde 50’yi geçtiği göz önünde bulundurulursa seçimlerde belki de en belirleyici olacak olan şey, Lula’yı destekleyen ancak PT’ye mesafeli olan kişilerin sandığa gitmek için ne kadar motive olup olmadıkları ile ortaya çıkacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa