İran ayaklanmaları

Tanıdığım ilk İranlı ODTÜ’de yurt arkadaşımdı. Güler yüzlü, kibar, saygılı biriydi. Azeri’ydi. Azeri şivesi ile Türkçe konuşuyordu. 1974 yılı ve sonrası İran’da şah diktatörlüğünün en baskıcı dönemi yaşanıyordu. Arkadaşımın ismi Şahap idi. Kuzey yıldızı demekmiş. Şahap, Evin Hapishanesini, işkenceleri, baskıları anlatıyordu. Şah, Brejnev gibi, Devlet Bahçeli gibi araba sevdalısıydı. Bazen araba kullanmak, hız yapmak için Tahran’ın kilometrelerce uzanan en büyük caddesini halka kapatıp arabalarından biriyle hız yaptığını anlatıyordu Şahap. Gerçek isminin Şahap olmadığını çok sonraları öğrendim. Hemen hemen bütün İranlılar takma isim kullanıyordu. Şahın polisi her yerdeydi. Ve Evin Hapishanesini herkes biliyordu. Arkadaşımın gerçek ismi Abdülrezzak Sistanizade idi. Şimdi kim bilir nerede neler yapıyor. Devrimciydi ama namaz da kılıyordu. O zaman İslamcı solcuların sayısının azımsanmayacak kadar çok olduğunu bilmiyordum. Devrim sırasında öğrendim.

Daha sonra da çok sayıda İranlı arkadaşım oldu.

2019 ekiminde de bir turist grubuyla İran’a gittim. On gün İran’ın en önemli kentlerini dolaştık. Devrim öncesinin İran’ına benziyordu. Müthiş bir devlet baskısı ve baskıya karşı direnme her yerde, her an gözle görülebiliyordu. Kadınların başını örtmesi zorunluydu ama bu yasak çok geniş kadın kitleleri tarafından deliniyordu.  Bizim grubumuzdaki kadınlar sokakta dolaşırken saçlarının üzerine eğreti bir şekilde şeffaf ince örtüler iliştirdiler. Kimisi saçlarının yarısını dışarıda bırakan şapkalar taktı. Önceleri bu şekilde örtünme turistler için kabul edilebiliyor, ambargo nedeniyle dolara ve avroya çok ihtiyacı olan İran Hükümeti turistlerden döviz gelsin diye taviz veriyor sandım ama sonra gördüm ki, İranlı kadınların çoğu da saçlarını böyle örtüyordu. Bizdeki türbanlılar gibi örtünenler daha çok kırsal kesimdeki yaşlı kadınlardı. Parklarda, üniversite kantinlerinde, ahlak polisinin olmadığı yerlerde başını tamamen açmış, eşarbını omzuna düşürmüş kadınlar da gördüm. O günlerde başörtüsüz çarşambalar kampanyası vardı. Kadınlar çarşamba günleri sokakta fırsat buldukları anda başörtülerini çıkarıyorlardı.

Başörtüsü yasağı gibi diğer yasakları da deliyor İranlılar. İçki yasak ama evlerde harika içkiler yapılıyor. Müslüman olmayanlara belli bir miktarda içki serbestisi var. Nedim Gürsel, İran seyahati ile ilgili kitabında bir ören yerinde tezgah altında kendine ikram edilen şaraptan övgü ile söz ediyor.

İran halkı çok dinamik. Özellikle gençleri. Sosyal medya aracılığı ile dünyayı izliyorlar. Yurt dışındaki İranlılarla ilişki kuruyor. Yurt dışındaki İranlıların hepsi şah yanlısı oldukları için kaçanlar değil. Onlardan kat kat fazla devrimci, Marksist, ilerici, laik İranlı yurt dışına çıkmak zorunda kalmış. Bilindiği gibi cezalar çok ağır. En basit muhalefet eylemine katılanlara idam cezası ya da on yılları bulan hapis cezaları verilebiliyor. Bu nedenle, muhalifler göze batmaya başladığında, ağır cezalardan kurtulmak için yurt dışına çıkıyor. Devrimci örgütlerin İran içindeki örgütleri zayıf bu nedenle ama İran Kürdistan’ında daha örgütlüler. Güçlü grevler yapan sendikaları da var. Özellikle petrol işçilerinin grevleri hatırlardadır.

1979 Devrimi sırasında Humeyni taraftarları kitlesel olarak kalabalıktı ama İslamcı solcular ve devrimci parti ve örgütlerin de ciddi gücü vardı. O yıllardaki Türkiye gibi elliye yakın sol fraksiyon şah diktatörlüğünü yıkmak için mücadele ediyordu. Devrimden sonra bizdeki AKP’nin iktidara geldiği ilk yıllardaki gibi İslamcıların demokrat olabileceği, birlikte demokratik bir cumhuriyet kurabileceklerini düşünen (Ki bunların başında TUDEH yani İran Komünist Partisi geliyordu) solcuların zafiyeti, Humeynicilerin solcuları tasfiye etmesini kolaylaştırdı. Humeyniciler ve İslam Cumhuriyeti hemen devrimin ertesinde egemen olmadı. Irak-İran Savaşı sırasında Humeyniciler güçlendi. Çünkü en güçlü İslamcı sol örgütlerden Halkın Mücahitleri savaşta İran Ordusuna karşı savaştı ve vatan haini damgasını yedi, ABD başta olmak üzere batı ve Irak’ın saldırısı Humeynicileri güçlendirdi. İslam Cumhuriyetinin ilanı ve Humeynicilerin zaferi bu süreçte pekişti. Ve ondan sonra bütün sol, demokratlar, laikler tasfiye edildi. Şahın kullandığı baskı yöntemlerinin daha beterleriyle.

İran’da bugünkü ayaklanma gibi ayaklanmalar bitmeyecektir. Fakat, İslam Cumhuriyeti’ni demokratik bir cumhuriyete çevirmek de kolay olmayacaktır. Çünkü ülke içinde bu ayaklanmaları yönetecek, halkın tümünü arkasında toplayacak bir örgüt ve önderlik yoktur. Bu ayaklanmaları o nedenle Gezi direnişine benzetebiliriz.

Ama bu direnişleri yapabilen İran halkı, devrimci örgütünü de, önderliğini de oluşturabilecek güçte ve yetenektedir. Zalim mollalar da şah gibi tarihin çöplüğüne er ya da geç gönderilecektir.

Evrensel'i Takip Et