28 Eylül 2022 04:55

Şimdi Philip Morris işçileriyle her biçimde dayanışma zamanı

Marlboro işçileri

Fotoğraf: Eda Aktaş / Evrensel

Paylaş

İzmir-Torbalı’da bulunan Philip Morris (Marlboro) sigara fabrikasında taşeron firma Euroserve Hizmetleri AŞ işçilerinin direnişi 8 günü geride bıraktı. Son birkaç gündür ise, fabrikada üretim düşük oranda yapılıyor. Çünkü, taşeron firma sadece üretim dışındaki işleri yapmıyor aynı zamanda doğrudan üretim yapan makinelerde de“taşeron firmaya” bağlı olan çok sayıda işçi çalışıyor.

Evrensel okurları eylül ayının başından beri Euroserve işçilerinin direnişinin nedenlerini, gelişen mücadeleyi yakından izliyorlar. Ama, sürekli olmayan okurlarımız için olup biteni kısaca özetleyelim.

DİSK/Gıda-İş Sendikası uzun zamandan beri Philip Morris’te örgütlenme çalışmalarını sürdürüyordu. Eylül ayının başında da sendikanın Torbalı Temsilciliğinde yapılan toplantı ile Euroserve’ye bağlı çalışan 700 taşeron işçinin büyük çoğunluğunun Gıda-İş’e üye olduğu açıklanarak patrona sözleşme yapılması için çağrı yapıldı. Böylece Gıda-İş’in örgütlenmesi aleniyet kazandı.

Daha önce 4 işçinin işten atıldığı fabrikada, 19 Eylül’de bir işçinin daha işten atılması karşısında işçiler iş bıraktı. Euroserve patronu işçiyi geri almak zorunda kaldı. Ama ertesi gün 11 işçiyi, 100 kilometre ötedeki bir işyerine sürgün etti. İşçiler sürgünü kabul etmeyince 11 işçinin “kod 46’dan” (İşyerinin disiplinine uymamak, hırsızlık, ahlaksızlık suçlarını içeren maddeye dayanılarak ihbar ve kıdem tazminatı olmadan işten atma) işlerine son verildiği açıklandı. Patronun bu hamlesine işçilerin yanıtı iş bırakarak direnişe geçmek oldu. Son birkaç gündür Philip Morris’te sadece depo nakliye, temizlik… hizmetlerinin yanında üretim de büyük oranda durmuş bulunuyor. Çünkü bir yandan “kadrolu” ve “sözleşmeli” işçilerin de sendikaya üye olmaya başlaması öte yandan da iş yasasına aykırı olarak üretimde de taşeron işçilerin çalıştırılıyor olması, dolayısıyla iş bırakmaların sonucu olarak fabrikada üretim ciddi derecede aksamış bulunuyor.

Öte yandan Euroserve patronunun işçilerin direnişi karşısında “kod 46”dan işçi atmayı sürdürdüğü, atılan işçi sayısının 100’ü bulduğu belirtiliyor.

İŞÇİLER NE İSTİYOR?

Philip Morris’te işçiler iki ayrı firmaya bağlı olarak çalışıyorlar. 1200 kadar “kadrolu” ve “sözleşmeli” işçi ana firmaya bağlı olarak çalışırken, 700 dolayında işçi ise taşeron firma Euroserve’nin işçisi olarak görünüyor. Ama taşeron dedikse öyle birkaç yıllık da değil. Taşeron işçilerin büyük çoğunluğu 8-18 yıldır bu işyerinde çalışıyor.

Tabii burada “sözleşmeli” ve “kadrolu” işçi ayrımı da tamamen işçileri bölmek üzerine yapılmış bir ayrım. Ki, taşeron işçilerin önemli bir bölümü de yukarıda belirtildiği gibi doğrudan üretimde de çalıştırılıyor.

Aynı işi yapan işçilerin ücret ve sosyal haklar arasında da çok önemli farklıklar var.

Taşeron firmaya bağlı olarak çalışan işçilerin en eskilerinin bile ücreti 6 bin 300 TL’yi geçmezken hiçbir sosyal hakka da sahip değiller. Kadrolu işçiler ise hem daha yüksek ücret alıyor hem de çeşitli sosyal haklara sahipler.

Ancak kadrolu işçilerin ücreti de enflasyon karşısında iyice erimiş durumda. Gazetemize konuşan eski bir işçi, “İlk işe girdiğinde 4 asgari ücrete imza attığını ama bugün ücretinin iki asgari ücretin bile altında olduğunu” belirterek, kadrolu işçilerin de ücret sorunuyla karşı karşıya olduğuna dikkat çekiyor.

Ama taşeron işçilerin şimdilik talepleri;

  1. Atılan işçilerin geri alınması,
  2. Kadrolu işçiler kadar bir ücret ve sosyal haklar verilmesi,
  3. Sendikanın patron tarafından tanınması ve haklarının güvenceye alınması için TİS masasına oturulmasıdır.

İZMİRLİ EMEK GÜÇLERİ PHILIP MORRIS İŞÇİLERİNE GEREKLİ DESTEĞİ VERDİ Mİ?

Philip Morris, dünyanın en büyük sigara ve tütün tekellerinden birisi; belki de birincisidir!

Philip Morris patronu, taşeron işçiler üstünden gelen bu sendikalaşma adımının hızla bütün işçileri kapsayacağını da bildiği için (Nitekim şimdiden kadrolu işçilerin de sendikaya üye olmaya başladığı belirtilmektedir) sendikanın işyerine girmesini engellemek için elinden geleni arkasına koymayacaktır.

Ancak işçiler, son aylarda sendikaya üye olurken gösterdikleri disiplin ve son bir ay içindeki tutumlarıyla kararlılıklarını göstermişlerdir. Ancak gerek ülkemizdeki sendikal mücadelenin deneyimleri gerekse son yıllarda işçilerin sendikalaşmaya gösterdikleri ilginin artması dikkate alındığında; elbette Euroserve ve Philip Morris işçilerinin direnişi ve kararlılıkları belirleyici olacaktır. Ama bu kararlılık ve direnişe gerek İzmir işçilerinin gerekse Türkiye’nin emek güçlerinin dayanışma ve destek vermesi(*) de son derece önemli olacaktır.

Temmuz ayında Emek Partisinin İzmir’de yaptığı bir araştırma ile yaz aylarında sadece İzmir’de 40 işyerinde sendikal örgütlenme ile ilgili girişimler yapıldığını tespit ettiği dikkate alındığında bırakalım genel anlamda sınıf dayanışmasını sendikal mücadele içinde olmaktan dolayı İzmir’de geniş bir destek ve dayanışma imkanı olduğunu göstermektedir.

Öte yandan İzmir’de mücadele eden işçilere İzmirli işçilerin ve emek güçlerinin, önemli ölçüde destek verdiği de sendikal mücadeleyi az çok izleyen herkesin gördüğü bir haldir.

Gıda-İş Sendikası, İzmirli sendikacılara ve emek güçlerine, iş kolu ve konfederasyon farkı gözetmeksizin destek ve dayanışma çağrısı yapmaktadır. Ancak bu çağrıların hak ettiği ölçüde bir destek sağlanmadığı (En azından şimdiye kadar) da bir gerçektir.

TÜM İŞÇİ SINIFIMIZIN MÜCADELESİDİR!

Dahası sendikal mücadelenin hangi işyerinde olursa olsun, sadece o işyerinin değil işçi sınıfının mücadelesinin bir parçası olarak görülmesi gerektiği tartışmasızdır. Bu sadece bir söylem değil pratikte karşılığı olan önemli bir saptamadır. Bu yüzden de sendikalaşma mücadelesi ve sendikal mücadelenin pratik bir mücadele olarak gündeme geldiği her yerde mücadeleyi sınıfın mücadelesi olarak görmek, buna göre dayanışmada bulunmak, destek vermek son derece önemlidir.

Gıda-İş üyesi işçilerin Philip Morris’te, “Direne direne kazanacağız”, “İş ekmek Özgürlük”, “İş ekmek yoksa barış da yok”, “Bize iş yoksa size huzur yok”… sloganları ile sürdürdüğü mücadelenin kazanılması sadece Philip Morris değil tüm işçi sınıfımız için, hatta uluslararası işçi sınıfı mücadelesi için de önemli bir mücadeledir.

İzmirli işçiler, sendikacılar başta olmak üzere ülkemizin tüm sınıf güçleri, bu mücadeleye tüm imkanlarıyla destek verdikleri ölçüde kendi sorumluluklarını yerine getirmiş olacaklar.

Şimdi Philip Morris (Malboro) işçileriyle her biçimde dayanışma zamanı! 

(*) Philip Morris uluslararası bir tütün ve sigara tekelidir de. Bu yüzden Torbalı’daki mücadele aynı zamanda uluslararası bir karaktere de sahip olup, işçi sınıfının uluslararası örgütleriyle de dayanışma içinde olma imkanını da sunmaktadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa