Karanlıklar, ışıklar ve iyileşebileceğimiz yarınlar

Fotoğraf: Sarkhat / Ekmek ve Gül
Gün geçmiyor ki kara haberler gelmesin, dünyayı zifiri karanlığa çevirmeye çalışan iktidarların umudumuzu körelten politikaları bir haberle önümüze düşmesin…
İtalya’da pazar günü yapılan seçimleri faşist Fratelli d’Italia partisi kazandı. Yüzyıl sonra İtalyan faşizminin yeniden hortlamasında göçmen düşmanlığının büyük rolü oldu. En “beyazından” bir İtalyan, Giorgia Meloni AB’nin korkulu bakışları altında iktidara geldi. Aslında AB bu korkuyu Avusturya’dan, İsveç’ten, Fransa’da Le Pen’in yükselişinden ve daha nicelerinden biliyor. Biliyor bilmesine, ancak yine de faşizmi besleyen göçmen aleyhtarı politikalarını sürdürmekten imtina etmiyor.
İtalya’da faşizm “esmer” göçmene karşı bir “beyazı” vitrinine koydu. Seçime katılanların da çoğunluğu da tercihini “beyazdan” yana kullandı. Faşizmin bu “beyaz” yüzü Fransa’da ve İtalya’da birbirine ne kadar da benziyor. Giorgia Meloni’ye bakıyorsun Marine Le Pen’i görüyorsun, Le Pen’e bakıyorsun, Meloni’yi görüyorsun…
Diğer tarafta ise, Putin gemi iyice azıya aldı. Kısmi seferberlik ilan etti. Savaşa karşı olan, savaşmak istemeyen Rusların bir bölümü ya konvoylar halinde sınırlara aktı ya ilk uçakla soluğu İstanbul’da aldı. Bir diktatör nasıl da insanı yerinden yurdundan eder! Bu arada onu da yapabilen, zira Moskova-İstanbul tek yön uçak biletleri 9 bin avrodan başlıyormuş! Gidemeyenlerden bir kısmı da sokağa çıkıp itirazını yükseltti. Yükseltmeye çalıştı diyelim, çünkü diktatörlüklerde sesini çıkarmak öyle kolay iş değildir. Rejimin güvenlik güçleri ümüğüne çöküverir. Eylemin sonu ya ölüm ya da cezaevidir. Zaten geçtiğimiz cumartesi günü militarizm karşıtlarının düzenledikleri protesto gösterisinde de sekiz yüz civarında eylemci gözaltına alındı ve on yıl hapis cezası tehdidi ile karşı karşıyalar.
Rusya göstericilerin hayatını tehdit etmekte yalnız değil, İran’da da Rusya’yı aratmayan görüntüler mevcut. Mahsa Amini’nin güvenlik güçleri tarafından saçını tam kapatmadığı gerekçesiyle işkence edilerek öldürülmesinin ardından başlayan protestolarda onlarca kişi hayatını kaybetti. Bazı şehirlerde güvenlik güçleri protestocuların üzerine gerçek mermi ile ateş etti. Yakaladıkları protestocuları kaldırım taşlarına çarptılar. Kadına, muhalif olana ve özgürlüklere karşı nasıl bir nefret ekmişse artık bu İslam Devrimi!
Tam da o nefretin ve zifiri karanlığın içinden bir ışık ve umut da doğdu. İran halkı günlerdir umudumuzu yeşertiyor. “Baskıcı iktidarlara karşı direnme” hakkını kullanıyor. Ülkenin dört bir yanında kadınlar artık yeter diyor. Kadınlar özgürlükleri için, Amini için, aylardır çalışma odasında misafiri olduğum, 1211 gündür Tahran zindanlarında esir alınmış meslektaşım Fariba Adelkhah ve daha niceleri için başkaldırıyor. Fariba’nın yazdığı onlarca, okuduğu yüzlerce kitap karşımda. İran’da Modern Olmak kitabı (Metis Yayınları) tam karşıdan bana bakıyor ve bir siyasal rejimin hoyratlığını, merhametsizliğini, başta kendi vatandaşları olmak üzere insanlara neler yapabileceğini her gün tekrar tekrar hatırlatıyor.
Katran karasının içinden sızan ışıklar sonra giderek çoğalıyor. Rusya’da savaşa karşı çıkanlar aydınlatıyor günümüzü. Bir ışık da Haliç Kongre Merkezinden yayılıyor. Emeğin, özgürlüğün ve mücadelenin ışığı bu. Ardından sosyal medyada bir fotoğraf düşüyor önümüze. Bir sonbahar gününün dinginliğinde Kemal ve Selvi Kılıçdaroğlu sahilde el ele tutuşmuş yürüyor. O dinginliği ne kadar da özlemişiz! “İyileşeceğiz” diyor Kılıçdaroğlu. Evet, olmak istediğimiz yerde, her gün kötülüklerle boğuşmak zorunda kalmadan, yaşamımızı yeniden inşa ederek iyi olmak istiyoruz. Hayatımızı çalanlara, yıllarımızı heba edenlere inat yaşama sahip çıkmak için…
Evrensel'i Takip Et