"Başlangıç" önemli peki ya sonrası?
Fotoğraf: Onur Kavak / Evrensel
‘Emek ve Özgürlük İttifakı’ kitlesel bir buluşma ile yola çıktığını ilan etti. İttifak bileşenlerinin başkan ve sözcülerinin konuşmalarında, birlikte siyaset yapmanın önemine vurgu yapıldı. ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’ tarafından açıklanan deklarasyonun Türkiye ve dünyadaki gelişmelere emek-sermaye çelişkisi açısından yaklaşması, Kürt meselesi konusunda içerdiği ileri tutum ile siyasal egemenlik ilişkilerini kapitalizm ve emperyalizm bağlamında tartışması, ittifakın çerçevesinin dikkat çeken unsurları arasındaydı.
İttifak ilanı, içerik ve biçimi genel olarak umutla karşılandı. Ancak olumsuz değerlendirmeler de vardı. Vahap Coşkun eleştirisini şu sözlerle dile getirdi:
“İttifak, geçen hafta sonu keskin bir “sol” dilin damga vurduğu toplantıyla kamuoyuna duyuruldu... Siyasette ittifakları bazı hedefler gözeterek yaparsınız. Misal, ulaşamadığınız büyük toplumsal kesimlere ulaşmak istersiniz. İdeolojik bir dönüşümü daha geniş bir şekilde gerçekleştirmeyi planlarsınız. Seçimlerde oy havuzunuzu büyütmeyi amaçlarsınız... Oysa ittifak “bileşenleri”, HDP’nin Türkiyelileşme siyasetine hizmet etmiyor. Diyalog ve uzlaşma çabalarını öne çıkarmak yerine sert, yargılayıcı, kutuplaştırıcı, buyurgan ve intikamcı bir dile müracaat ediyorlar.”
* * *
Türkiye’de ‘sol’un tarihi aynı zamanda sosyalistlerin kendi aralarında ve demokratlarla sürdürdüğü ittifak arayışlarının da tarihidir. Siyasal tarihimizin değişmeyen bu gündemi, Erdoğan yönetiminin son 10 yılındaki siyasal baskısı ve yaşam tarzlarına yönelik müdahaleleri nedeniyle önceki dönemlerden daha yaşamsal bir hale geldi. Özellikle rejim bileşenlerinin uyguladıkları norm ve hukuk dışı yöntemlerin baskısı altında, ‘sol ittifak’ arayışları daha büyük bir önem kazanmış durumda. Gelinen noktada ya derlenip, toparlanılıp toplumsal, ekonomik ve siyasal gidişe müdahale edilecek ya da yolsuzluğa batmış popülistlerin boyunduruğu altında yaşamaya devam edilecek.
İttifak arayışlarının seçim odaklı olmaması gerektiği bileşenlerce başından beri ifade edilmekteydi. İçinden geçilen dönemde, bir bilinç sıçraması yaratacak, toplumun derinleşmiş sorunlarına çözüm bulmayı mümkün kılacak bir siyasal diziliş sağlamak öncelikli amaç olarak görünüyor. Ancak bu bağlamda elde hazır reçeteler mevcut değil. Sosyalist dalganın dünya düzleminde geriye çekilişi ve neoliberal yıkıntıdan payımıza düşenler sonrasında elde kalan, tarih boyunca emekten yana cephe almışların ‘düşünsel birikim’i ve sosyalist siyasal gövdelerin kitleler ile temasından doğmuş ‘deneyim.’
Öte yandan eldeki mirastan kaynaklanan ve süreci zorlaştıran engeller de mevcut. Ülke tarihi boyunca dinmeyen kıyımlardan ve baskı dolu uzun yıllardan geriye kalan kitlesel bağ eksikliği ve zayıflık ancak enerjik deney ve denemelerle aşılabilecek olsa da, bu kez de karşımıza çok parçalı halimiz çıkmakta.
Bir diğer sorun, Türkiye’de merkez sol siyasetin kendi sağından medet umma tercihinin yarattığı tahribat ve bu durumun artçı etkilerinin sadece bu siyasal çizgi ile sınırlı kalmaması durumu. “Bunlar gitsin de ne olursa olsun” yaklaşımının bulanık dalgaları sosyalist kıyıların çok uzağında değil. Vahap Coşkun’un bahsi geçen yazısında, ağır bir küçümseme ile “Toplum nezdinde bir karşılıkları olmayan” yapılar olarak nitelendirdiği sosyalist parti ve gruplar, kimilerince ‘marjinal birer yük’ olarak tanımlanıyor. Sosyalistler, geniş kitlelere seslerini duyurabildikleri muhalif sayılan haber kanallarında bile ‘kenar süsü’ muamelesi görüyor.
* * *
Emek ve Özgürlük İttifakının deklare edildiği törende sıkça yinelenen “Bu Daha Başlangıç, Mücadeleye Devam” sloganının işlevi sadece bir hatırlatma ve çağrı olmakla kalmayıp, Türkiye sosyalist hareketinin içinde bulunduğu nesnel durumu da gösteriyor.
Görünen o ki, sosyalistlerin bu ülkenin başta Kürt meselesi olmak üzere siyasal hayatına ve demokrasinin kalitesinin yükselmesine yaptıkları önemli katkının genç kuşaklara hatırlatılması/öğretilmesi gerekiyor. Demokratik dönüşüm yolunda yapılan siyasal mücadelenin oy sayısının ötesinde kaygıları olması gerektiğinin vurgulanması bir diğer gereklilik. Bir diğer önemli görev, Köle olarak dünyaya gelip, hayatını kölelikle mücadeleye adamış Frederick Douglas’ın cümlelerini akılda tutarak, ezilenlerin tarih içinden süzülmüş dil ve yöntemlerine, hiç bitmeyen marjinallik ve dogmatiklik yaftalarına rağmen sahip çıkmak:
“Özgürlükten yana görünüp de ajitasyonu küçümseyenler, toprağı sürmeden mahsul almak istiyor; gök gürlemeden, yıldırım düşmeden yağmur yağsın istiyor. Dalgasız, fırtınasız bir okyanus hayal ediyorlar.”
* Coşkun, Vahap. “Faydasız İttifak.” Serbestiyet. 27 Eylül 2022.
* Carmichael, Stokely. 2019. Siyah İktidarı. Der. Barış Ünlü. Çev. Galip Doğduaslan. Ankara: Dipnot Yayınları. s. 83.
- Ahmet Özer'in tutuklanması ve Kolombiya barış sürecinden dersler 03 Kasım 2024 04:32
- Fethullah Gülen'den sonra... 27 Ekim 2024 04:02
- ‘Çözüm’ü küçük çıkarlar için heder etmek 20 Ekim 2024 04:47
- ‘İç cephe’ çağrılarını 10 Ekim 2015’te yitirdiklerimizin fotoğraflarına bakarak düşünmek 13 Ekim 2024 04:47
- İsrail devleti terörü neleri örtüyor? 06 Ekim 2024 04:32
- Sağda birlik arayışları ve Kürtler 29 Eylül 2024 04:45
- Günay Kubilay'dan "Bir Kumpas Davasının Anatomisi" 22 Eylül 2024 04:00
- Narin… 15 Eylül 2024 04:51
- Reşit Kibar "Ne" için öldürüldü? 08 Eylül 2024 04:04
- ‘Barış’ emekçinin hayatına nasıl dokunur? 01 Eylül 2024 04:10
- ‘Kolektif Şiddet Siyaseti’ 25 Ağustos 2024 05:07
- Filistin kimin ‘dava’sı? Filistin kimin ‘dava’sı olmalı? 18 Ağustos 2024 04:50