Amedspor’a karşı milli seferberlik

Amedspor yeni sezon hazırlıklarını sürdürüyor. (Fotoğraf: @amedsporskofficial/Twitter)

Korkunç hadiseleri, krizleri, trajedileri politik hedeflerine ulaşmanın aracı haline getirmek bu iktidara has bir özellik değil. Ancak bunları açıkça “Allah’ın lütfu” olarak tanımlama pişkinliği enteresan bir dürüstlük örneği. Bu noktada Hitler’in Reichstag Yangını’nı Tanrı’nın komünist devrime dair gönderdiği bir uyarı olarak nitelemesinin tesadüfler prizmasının neresine denk geldiği sorusu akıllara düşebilir tabii. E onu da malum propaganda bakanının hayranı “İletişim Başkanı” düşünsün, biz konumuza girelim.

Afyon İl Jandarma Komutanı Yılmaz Kırgel’in Afyonspor-Amedspor maçı öncesi mütebessim bir ifadeyle “Hele hele Mersin’de yaşadığımız terör eyleminden sonra şöyle bir 5-0, eze eze yenerseniz onları buradan göndeririz” demesi iktidarın terör saldırılarını işlevselleştirme biçiminin bir başka deyişle “Allah’ın lütfu” şemasının işleme şeklinin özeti gibiydi. Trajediyi halkı cezalandırma aracına dönüştüren bu şema nasıl ki politik düzlemde esas olarak HDP’yi yani Kürtlerin neredeyse yarısının siyasal partisini hedef alıyorsa spor sahalarında da Amedspor’u sıkıştırıyor. İktidara (Bununla sadece AKP’yi kastetmiyorum) boyun eğmeyen Kürt kimliğini suçlulaştıran, yasa dışılaştıran baskı mekanizması bunun sosyal hayattaki nadir karşılıklarından biri olarak kodladığı Amedspor’a “düşman kulüp” muamelesi yapmaktan hiç çekinmiyor. Özellikle toplumda milliyetçi histerinin yükseldiği anlarda linç rotasına sokulan kulübün rakipleri bir anda milli takım mertebesine çıkartılıyor. Amedspor tıpkı HDP gibi “Kapatılması gereken” bir nefret objesi olarak halkın önüne atılıyor. Her deplasman sefere, her iç saha maçı gövde gösterisine dönüştürülüyor. Afyon’daki “Allah tektir, ordusu Türk’tür” gibi kışladan ödünç alınan pankartlar peydah oluyor. Amedspor’un rakiplerine il protokolü özel ziyaretler düzenliyor, Kırgel’inkiler gibi inciler dökülüveriyor.

Amedspor’a karşı artık neredeyse gerçek milli maçlarda dahi görülmeyen bu birlik ve düşmanlaştırma hali, ABD’de ırk ayrımının ve toplumun her alanındaki segregasyonun güçlü biçimde yaşatıldığı dönemlerin spor müsabakalarını, beyazların siyahlara karşı seferber olduğu o nefret kusma merasimlerini anımsatıyor.* Demokratik kamuoyunun, seçim yaklaştıkça Amedspor’a karşı çok daha tehlikeli bir hale bürünmesi muhtemel bu yaklaşımı boşa düşürmesi büyük önem taşıyor.** Yeşil sahalara düşecek bir “Allah’ın lütfu” şu an en son ihtiyacımız olan şey.

*1908’de Jack Johnson, ilk siyah ağır sıklet boks şampiyonu olduğunda beyaz Amerika grogi olmuş, emekli “büyük beyaz umut” Jim Jeffries, “Beyazların siyahlardan üstün olduğunu kanıtlama amacıyla” ringlere dönmüştü. 1910’da gayet ana akım bir “Zenciyi öldür” sloganı altında oynanan maçta Johnson, Jeffries’i ezip geçmişti. ABD’de ırkçılar bu “üstünlük” hülyasını Nazilerin Max Schmelling’i Joe Louis’e kaybedene kadar diri tuttular, sonrası hüsran tabii.

** Tabii burada Amedspor’un da büyük sorumluluğu var. YouTube kanalından rakibe edilen küfür ve atılan pet şişelerin videosunun yayımlanması kulüp başkanının bahsettiği “eşitlik ve kardeşliğe” uygun düşmediği gibi bunların “normalleştirilmesi” de bu fikre hizmet etmiyor.

Evrensel'i Takip Et