Tek adam yönetiminin oluşturduğu sosyal-siyasal iklimden teşvik gören cinayet!

Onur Şener | Fotoğraf: DHA
Cumartesi gecesi, Ankara’nın Çankaya ilçesinde, bir eğlence mekanında sahne alan Onur Şener’den ikisi kadın beş kişi, bir şarkı istiyorlar. Onur Şener şarkıyı kendi üslubunca söylüyor ama istekçiler beğenmiyor. “Karoke yapma, bizim istediğimiz gibi söyle” diye itiraz ediyor. Şener; “Ben bildiğim gibi söylerim siz nasıl söylediğime karışamazsınız” yanıtı veriyor… tartışma çıkıyor. Ama araya girenler tartışmayı bitiriyor. Beş kişi bir süre sonra eğlence mekanından çıkıp gidiyor!
Saat 03.00 sıralarında Onur Şener de evine gitmek için kulüpten çıkıyor. Ama beş saldırgan gitmemiş, kulübün yakınında Şener’i bekliyorlar. Saldırganlar otoparka doğru giden Şener’in önüne geçiyor, kırılarak saldırı aletine dönüştürülmüş kırık bardak ve şişelerle Onur Şener’e saldırıyor, yüzünden ve boğazından yaralıyorlar. Ağır yaralanan Onur Şener hastanede yapılan müdahalelere karşın hayatını kaybediyor.
Olay yerine gelen polisler saldırgan beş kişiyi gözaltına alıyor.
Mahkemede “Biz şişeyle saldırmadık o şişe kırıklıklarının üstüne düştüğü için yaralandı” deseler de iki saldırganın şişe ve bardakları kırarken oluşan yaralar ve çelişkili ifadeler, dolaylı da olsa birbirini suçlayan ifadelerin arkasından mahkeme üç erkeği “Kasten öldürmek”ten tutuklayarak cezaevine gönderirken, iki kadın ise “adli kontrol uygulamasıyla” serbest bırakıyor.
ONUR ŞENER CİNAYETİ KRİMİNAL BİR VAKANIN ÖTESİNDEDİR
Buraya kadar olanlara bakıldığında görülen basit bir eğlence yerinde kavganın çeşitli yan kışkırtmalarla bir cinayete dönüşmesi olarak görülebilir. Ancak saldırganların kimlikleri ortaya çıkınca şu görülüyor ki, söz konusu Onur Şener cinayeti; bir bar kavgasında bir ya da birkaç kişinin “kazara”, “Bir anlık öfkesine hakim olamamaları”, “bir cinnet hali”, “şeytana uyması”,… sonucu istemeden gerçekleştirdikleri bir cinayet değildir.
Çünkü saldırganlardan Ali Gündüz ve İlker Karakaş Çalışma Bakanlığında müfettiş, Semih Soyalp ise önemli bir kamu sanayi kuruluşu olan TAİ’de çalışan bir elektrik mühendisidir. Semih Soyalp’in “Taksirle yaralamadan” sabıka kaydının, İlker Karakaş’ın ise “hakaret” ve ‘Görevi yaptırmama’ suçlarından emniyette kaydı olduğu ortaya çıkmıştır.
Ve bu kişiler bir anlık bir öfkeyle bu cinayeti işlemiş değillerdir. Tersine kulüpten çıktıktan sonra dışarıda uzunca bir süre beklemişler. Düşünüp taşınmış, büyük olasılıkla aralarında önünü sonunu da tartışarak pusu kurarak beklemişler, muhtemelen aralarında görev bölümü yaparak, ellerindeki bardak ve şişeleri kırıp birer kesici silaha dönüştürerek pusu kurarak beklemiş görünmektedir.
‘KRİMİNAL VAKADIR’ DİYE GEÇİŞTİRİLEMEZ
Sorunun yukarıda belirtilen yanlarını, eğer bir takım siyasi güçler müdahale ederek engellemezlerse, mahkeme sürecinde savcılık ve avukatlar ortaya bu vahşi cinayetin hukuki boyutunu açıklığa kavuşturacaklardır.
Burada ise bu cinayetin basit bir kriminal vakayı çok aşan sosyal-siyasal iklimle ilişkisini tartışacağız.
Ama öncelikle bir noktaya dikkat çekmek gerekiyor.
“Bar kavgası” türünden kavgaların büyütülmesi, sorunu bir cinayete kadar götürerek çözme, hele de bir insanın anlık öfkesini aşan biçimde, beş kişinin bir araya gerek, pusu kurarak cinayete varan bir şiddeti tasarlayarak uygulamaya sokması, normal bir yaşam süren işçinin, emekçinin tavrı değildir. Hele de yüksek eğitim görmüş, bürokraside belli bir yere ve yaşa gelmiş kişilerin ortaklaşarak gerçekleştirecekleri bir tutum değildir. Bu tutum daha çok mafyanın, yaşama tarzıyla sınıf dışına düşmüş lümpen çevrelerin tutumu olarak tezahür eder. Hele karşı karşıya oldukları sorunu çözmek için şiddet uygulamayı “suç piramidi”nin en üstündeki cinayete kadar götürmek, bu cinayeti, beş kişinin iş birliği içinde pusu kurarak yapması bürokraside önemli yerlere gelmiş kişilerin tutumu olarak, “Normaldir. Kriminal bir vakadır, mahkemeler gerekli cezayı verir” diye geçiştirilemez.
OLANLAR OLACAKLARIN HABERCİSİDİR
Tersine Onur Şener’in vahşice katledilmesi, ülkede uzun zamandan beri tek adam yönetiminin oluşturduğu sosyal-siyasal iklimin yol açtığı çürüme ve yozlaşma, yandaşların pek çok alanda korunmaları ve cezasızlıkla ödüllendirilmeleriyle, sıkı bağlantılıdır.
Nitekim uzunca bir zamandan beri ülkenin sosyal-siyasi iklimini, biat etmeyenlerin en yukarıdan “teröristlik”le, “vatan hainliği” ile, “milli güvenlik sorunu”, “biz ve öteki” olarak ayrıştırılması zehirlenmesiyle sıkı bir biçimde bağlantılı olarak, yaşamın her alanında kendisini yasalardan toplumsal kurallardan azade gören, yasalara karşı suç işlerse kendisine dokunulmayacağını, dokunuluyor görünülse de kendisinin korunup kollanacağını varsayan bir anlayış uzun zamandan beri iktidara yakın çevreler içinde yayılmaktadır.
Örneğin;
- Son günlerde İzmir Karaburun’da MHP’li ilçe başkanını tutuklayan yargıç ve savcının bir gün içinde Suruç’a kadar sürülmesi,
- Ana muhalefet partisinin genel başkanına linç girişiminde bulunanların bir gün bile cezaevinde yatamadan, ödül gibi cezalarla kurtarılması,
- Televizyonlarda karşı görüşteki komşularını katletmek için silahlandıklarını söyleyenlerin “ifade özgürlüğünü” kullandıkları söylenerek ortalığa salınması,
SAĞLIKÇILARA VE KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN BİR VERSİYONU
- Kadına yönelik şiddete çanak tutan, kadınların her türlü özgürlüğüne açıkça karşı çıkan fetvalar verenlerin susuturulması bir yana sırtlarının sıvazlanması,
- Sağlıkçılara yönelik şiddete karşı gerçekte karşılığı olan önlemler alınması için ayak sürünürken, TTB başta olmak üzere sağlıkçı örgütlerinin terörle iş birliği içinde olduğu propagandası eşliğinde itibarsızlaştırılmasının sağlıkçılara karşı şiddetin teşvik edilmesi, bugün cinayete varan şiddetin hayatın her alanına yayılmasının arkasındaki gerçekler olarak akla gelmektedir.
Son aylarda festivallerin yasaklanması, Kovid 19’a karşı mücadele önlemlerinden sadece müzik yasağının sürmesi, iktidar tarafından az çok muhalif görülen sanatçıların konserlerinin yasaklanması, kendi isteklerini yerine getirmeyenlerin her yolla hizaya getirilmesini kendilerinde hak görenler müzisyenleri açık hedef haline getirmişti.
Bu nedenledir ki Onur Şener cinayeti sağlıkçılara ve kadına yönelik şiddetle aynı sosyal-siyasal iklimden beslenmektedir. Dolayısıyla bu cinayet sağlıkçı ve kadına yönelik şiddetin müzisyenlere yönelik versiyonu olarak ortaya çıkmıştır.
Ötesi yaşananları anlamamak olacaktır.
Evrensel'i Takip Et