Seçim propagandası ve devrimcilerin tutumu

Fotoğraf: DHA
Seçim sorunu neredeyse iki senedir, yani olağan bir seçim için yaklaşık olarak daha üç yıl varken, süreklilik gösterecek şekilde toplumun gündemine getirilen ve politik tartışmaların merkezine oturtulan bir sorundur.
Bunun nedenlerinden biri, burjuva devlet yönetim sisteminin askeri diktatörlük biçimleriyle benzer bir işleyişi; burjuva yasal gerekliliklerin, yasaları ve anayasasının, parlamentosu ve yargı aygıtının “tek adam yönetimi“ne bağlanması nedeniyle oluşan sorun yığınağının büyüttüğü açmazların tekelci kesimleri dahil olmak üzere burjuva sınıfların kendi içinde yarattığı sorun birikimidir.
Diğer en önemli etken, sömürülen ve ezilen sınıf ve kesimler başta olmak üzere toplumun çok geniş kesimleri üzerindeki çok ağır baskı nedeniyle yönetim politikalarının burjuva sınırları içindeki değişiminin dahi bir rahatlama ve nefes alma olanağı sayılması anlayışının güç kazanmış olmasıdır.
Kaba hatlarıyla bu durum seçim üzerine tartışmaların ilgi görmesine yol açmaktadır. Gelgelelim sorun bundan ibaret değildir. Bu bunalmışlık ve yaşam koşullarını iyileştirme arayışının, burjuva kapitalist sistem ve kurumlarına güvensizlik doğrultusunda artarak bağımsızlıkçı politik yönelişe dönüşmemesi burjuva devlet kurumlarıyla sermaye partilerinin ortak hedefidir. Devasa ekonomik ve siyasal-sosyal sorunlar yumağı altında bunalan emekçi kitleleri başta olmak üzere mevcut durumun değişiminden yana olan, buna ihtiyaç duyan kesimlerin az da olsa daha iyi koşullarda yaşamayı dahi önemli sayma tutumu, seçim tartışmaları yoğunluğuyla karşılanmaya çalışılırken, iktidar cephesiyle burjuva muhalefeti bütün güçleriyle “sabredin-yapacağız" diyerek sistem karşıtı yönelişlerin güç bulmasına set çekmeye çalışmaktadırlar.
Aktüel durum ve dönemsel koşullar, bütün yönetim yetkilerinin ve devlet aygıtının tüm kurumlarıyla “tek adam“a bağlandığı “rejim“in değiştirilmesini acil ihtiyaç haline getirmiştir. Bu değişimin burjuva sistem sınırları içinde ve genel oy hakkı kullanımına dayalı olarak gerçekleştirilmesi bile, baskı-yasak zincirinin kısmen gevşetilmesini ve çalışma ve yaşam koşullarının nispeten iyileştirilmesini sağladığı oranda önem taşımaktadır. Baskı ve entrikalara rağmen bunun gerçekleşmesi, yani bu kadarı da işçi ve emekçilerin yararınadır.
Ne var ki resmi takvime uygun hareket edilmesi durumunda da seçimlere dokuz ay gibi bir zaman vardır. Bu süreç, Erdoğan yönetiminin ordu, polis, istihbarat güçleri sözcülerinin açıklamaları ve paramiliter kuvvetlerin provokasyon ve saldırılarıyla kanıtlandığı üzere normal seyredecek bir süreç olmayacaktır. Siyasal baskıların daha da yoğunlaştırılacağını, yasakların kapsamının genişletileceğini gösterir yüzlerce veri sılanabilir. Devlet kurumlarıyla dolaysız ilişkili veya kullanışlı provokasyonların artma olasılığı güç kazanmıştır. Devlet iktidarını kullananların öyle demokratik bir seçim yapma gibi bir politikalarının olmadığı, iktidarı devretmemek için her yol ve araca başvurmaktan geri durmayacakları kanıtlanmış bulunuyor.
Böylesi durumlarda işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin, kent-kır yoksullarının, gençliğin ve emekçi kadınların siyasal, sosyal, ekonomik talepleri için güçlerini birleştirerek mücadeleyi ilertletmeleri, sermaye partilerinden beklentilerinin hiç değilse bir kısmının gerçekleştirilmesi açısından bile şarttır. Ki, emekçiler bununla yetindikleri sürece, ne sömürü nesnesi olmaktan kurtulurlar ne de baskıdan. Bu mücadele büyütüldüğü oranda seçimlerde Erdoğan yönetiminin yenilgiye uğratılması da kolaylaşacaktır.
Devrimci ve sosyalist parti ve örgütlerin ister ayrı ayrı ister güç ve eylem birlikleri oluşturarak daha ileri mevziler kazanması için çaba gösterdikleri mücadelenin genişleyip ilerlemesi hem genel olarak hareketin güç kazanmasına hem de bu mücadelenin bir alanı olarak seçimlerde başarı elde etmeye hizmet edecektir.
Burjuva devletinin akıbeti ise, bu parti ve örgütlerin sorunu ya da derdi olmamak gerekir ve değildir. Devlet biçimleri ve yönetim politikaları kuşkusuz teklik göstermez ve örneğin faşizme karşı mücadele cephesinin örülmesi çok sayıdaki ülkede emekçilerin önemli bir sorunu olagelmiştir. Ancak, sosyalistler açısından bu politika izlenirken de amaç burjuva devletlerinin devamını sağlamak olmamıştır. Geniş halk kitlelerinin sermaye partileri ve devlet sistemi etrafında ve yönetimi altında tutulmasına yönelik propagandanın da etkisiyle “laik, sosyal hukuk devleti"nin sahiplenilmesi ve savunulması anlayışı bizim ülkemiz toplumu ve halk kitleleri içinde bir hayli güçlüdür. Bundandır ki siyasal teşhir ve propagandada, bu yaygın görüş ve etkinin devamına güç verecek tutumlardan uzak durmak da büyük önem taşır. Sömürü ve baskı sistemi olan kapitalizmin ve onun burjuva yönetim aygıtının son bulması hedefiyle mücadele eden sosyalistler, bu mücadele sürecinde, emekçilerin daha ileri mevziler edinmelerini, dayanaklarını güçlendirmelerini, güç biriktirip olanaklarını genişletmelerini, “halkın her kademesinde etkin olacağı halk egemenliğine dayanan bir demokratik yönetim biçimi“ ve işçi sınıfı iktidarı için önemli görürler. Seçimleri de bu mücadelenin güç kazanmasına hizmet edecek bir anlayışla değerlendirirler. Yani ne genel oy hakkı ve seçim sistemini yok sayıp bütünüyle önemsiz görürler ne de burjuva parlamenter sistem ve seçimler aracıyla sömürü ve baskı sisteminde emekçiler yararına temelli bir değişimi öngörürler. Halihazırda ise “seçim sathı maili“ne girilmesi propagandası değil, irili-ufaklı emekçi mücadelelerinin büyütülmesi çabası öncelik taşımaktadır.
Evrensel'i Takip Et