08 Ekim 2022 04:50

Başörtüsü; yine yeniden…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu

Fotoğraf: Hande Nayman/DHA

Paylaş

CHP, ‘Kadınların Yürüttükleri Mesleğin İcrası Kapsamındaki Kılık ve Kıyafeti Giymek Dışında Herhangi Bir Zorlamaya Tabi Tutulamaması Hakkında Kanun Teklifi’ni TBMM Başkanlığına sundu. Kılıçdaroğlu’nun ilk imzacısı olduğu üç maddelik yasa teklifinin amacı, kendisi tarafından yayımlanan bir çekimde “Kadınlaragiyim kuşamını siyasetin tekelinden çıkartıyoruz. Bu hakkı yasal güvenceye alacağız. Bunu bir tartışma konusu olmaktan tümüyle çıkartacağız.” sözleriyle özetlenmişti.

Teklif hem içeriği hem de zamanlaması nedeniyle çok boyutlu tartışmalara neden oldu. Bu sürpriz manevrayı, kadın bedeni üzerindeki baskının kalkmasına katkı sunması, CHP’nin kimliğiyle özdeşleşmiş bir yanlıştan dönülmesi, yasa önerisinin laik kesim için de dolaylı garantiler getirmesi anlamını taşıması, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan ‘eşit ve devredilemez haklar’a sahiplik üzerinden tarif ediliyor olması nedeniyle destekleyen ve savunanlar oldu.

Kanun teklifine karşı çıkanlar ise, tepkilerini farklı boyutları öne çıkararak dile getirdi: Açlık ve yoksulluk içindeki bir ülkede, uzun bir süredir gündeme gelmeyen bu konuyu öne çıkarmanın anlamsızlığı, ortak tepkiydi. Türkiye’nin asıl gündeminin bu konu olmadığını söyleyenlerin yanında, zamanlamanın yanlışlığını vurgulayanlar da vardı. Kanun teklifinin, İran’da üç haftadır devam eden ve Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney tarafından bir ‘isyan’ olarak nitelenen örtünme eksenli protestolara ve sansür yasasının Mecliste tartışıldığı haftaya denk getirilişindeki acemilik sorgulandı.

Kanun teklifine ‘destek’ veya ‘tepki’ içeren değerlendirmelerin bir bölümü, konuya bütünüyle hakim olanların acı acı gülümsemesine neden oldu. İlkelerden çok esen rüzgarlara göre tutum alanların, önceden söyledikleriyle şimdi yazdıkları arasındaki çelişkiler, gören gözlere battı.

İçerik ve zamanlama üzerinden yürütülen tartışmaların bir diğer ortak özelliği güncel siyasetin dar sınırlarını aşamama haliydi. 1980 ve 1990’lar boyunca en çok tartışılan ve sonradan Adalet ve Kalkınma Partisi olarak şekillenecek siyasal oluşumun enerji kaynaklarının başında gelmiş olan bu konu, birkaç istisna dışında, ‘kısa vadeli’ sonuçları üzerinden tartışıldı.

* * *

Siyaset bilimcilerin ortak değerlendirmesi, bu çıkışın 2023 seçimlerine yaklaşılırken, CHP’nin muhafazakar kesime ulaşma kapasitesini artırmak ve tarihsel hatalarının kabulünü ilan etmek amacıyla gerçekleştirildiği yönünde. Ancak bu siyasal manevrada iki önemli hata mevcut. Bunlardan ilki yasanın kadınlara daraltılmış içeriğine ilişkin. Yasa teklifiyle yaşam tarzı ve giyim kuşam özgürlüğü, bir kez daha kadın bedeni üzerinden çerçeve içine alınmış oldu. Evrensel Yazarları Nuray Sancar ve Sevda Karaca’nın da belirttikleri üzere, siyasal rekabetin hoyrat tarafları yine kadın bedeni üzerinden icat edilmiş göstergeler üzerinden kendilerini ifade etti. Yasa teklifinin başlığına övgü yağdıranlar, iffetin kadın bedeni üzerinden ölçüldüğü, namusun kadın cinayetleriyle “temizlendiği”bir ülkede, yasa teklifinin erkek egemen dilini ve yeniden üretilen cinsiyet eksenli hiyerarşiyi göremedi. Yasa teklifini verenlerin kadını tali ve tabi konumda görenlerle saf tutuşları anlaşılmadı.

Bir diğer önemli sorun, solun kapsayıcılık adına kendi değerlerinden ve kitleler için ikna edici olmaktan uzaklaşması bağlamında ortaya çıktı. Kendisinden başka duruşlara sahip çizgilerin kitle tabanlarına sesleneyim derken yitirilen siyasal masumiyet ve berraklık gözardı edildi. CHP’nin manevrası, güneyinden kuzeyine Amerika kıtasında ve Avrupa’da uzunca bir süredir şekillenen ve son örneğini 2022 nisanında Fransa’da başkanlık seçimlerde gördüğümüz örnekleri akla getirdi. Gücünü yitirmeye başladığında çözümü merkeze yaklaşmakta arayan sol siyaset yapma biçimlerinin, Fransa örneğinde görüldüğü gibi, sosyalistleri/komünistleri nasıl iyice güçsüzleştirip, siyasal alanı Macron ve Le Pen gibi iki figüre bırakmasından, gereken dersin çıkarılmadığı görüldü.

* * *

CHP yasa teklifinin, bu manevrayı planlayıp hayata geçirenler tarafından öngörülemeyen sonuçları da oldu. Başörtüsüyle ilgili olan ve başörtüsü kelimesi içermeyen yasa teklifine cevaben Erdoğan’ın yaptığı el yükselten hamle yasa tasarısına ilişkin tartışmaları daha da derinleştirdi. Hatta bu zamansız adımı boşa çıkardı.

Hafta içinde Türkiye’ye Libya’nın tüm petrol sahasını ve milli parayla ticaret yolunu açan anlaşma imzalanmıştı. Bu imza törenine İletişim Başkanı Fahrettin Altun’u götürecek kadar algı yönetiminde uzmanlaşmış bir zihniyetin, başörtüsü meselesi gibi uzmanı olduğu bir konudaki yüksek kapasitesi daha iyi hesap edilebilirdi. En azından zamanlamayı doğru yapabilmek mümkündü.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa