12 Ekim 2022 05:00

İran’da kadınların protestoları halk ayaklanmasına doğru evriliyor

İran'da üniversite öğrencileri

İran'da üniversite öğrencileri | Fotoğraf: Sarkhat

Paylaş

İran’da, 16 Eylül’de Mahsa Amini’nin başörtüsünü “kurallara uygun” biçimde örtmediği iddiasıyla gözaltına alınıp darbedilerek öldürülmesiyle başlayan protestolar dördüncü haftasına girdi.

Kadınların saçlarını kesmeleri ve kadın saçını bayrak yaparak, “Jin Jiyan Azadi (Kadın Yaşam Özgülük)” sloganlarıyla başlayan protestolar için mollalar “birkaç gün sürer sonra tavsayarak söner” beklentisi içerisindeydi. Ama mollaların beklentisi gerçekleşmedi, tersine protestolar yayıldı.

Yayılan protestolar karşısında rejimin tepkisi en bilindik biçimde oldu. Sokağa çıkan kadınlar, gençler, emekçiler, halk; rejimin paramiliter ve çeşitli adlardaki polis güçlerinin (yer yer de askerlerin) çok sert müdahalesiyle karşılaştı.

Norveç’te bulunan İran İnsan Hakları Örgütü, protestolarda 170 sivilin öldürüldüğünü ve binlerce kişinin tutuklandığını duyurdu ancak bölgeden gelen bilgiler öldürülenlerin sayısının 300’ü aştığı yönünde. İran rejimi ise 20 güvenlik görevlisinin öldüğünü açıkladı.

MOLLALARIN ANTİEMPERYALİZMİNE ARTIK KİMSE İNANMIYOR

Giderek büyüyen protestolar karşısında mollalar, bizim ve bütün otokrat rejimlerin vatandaşlarının bildiği gibi çok bilindik silaha sarıldı: İran’daki protestoların arkasında ABD emperyalizmi ve siyonist İsrail’in başında olduğu “dış güçler” varmış!

Yani İran’da her şey güllük gülistanlıkmış, İran mutlu ve özgür vatandaşların ülkesiymiş ama dış güçler gelip insanları sokağa döküyorlarmış! Eylemlere katılanlar da bu dış güçlerin piyonuymuş!

Tıpkı bizdeki gibi!

1979’da faşist Şah rejiminin devrildiği İran özgür ve bölgenin antiemperyalist ülkesi olmasından kısa süre sonra; mollalar, halkın devrimini çalıp kendi Orta Çağ rejimini kurdu ve 40 yıldan beri de Amerikan ve İsrail karşıtlığının çok ekmeğini yedi. Bölge halkları tarafından antiemperyalist bir yönetim olarak görüldüler. Bölge halkları içindeki yaygın Amerikan ve siyonizm karşıtlığını istismar ederek kendi Orta çağcı, gerici rejimlerini şirinlik maskesi olarak kullandılar. Bugün de İran halkının özgürlük, demokrasi ve laik İran talebinin karşısına aynı maskeyi takarak çıkıyorlar.

Elbette ABD ve İsrail bölgede kendilerine karşı gördükleri her ülke ve her güce karşı düşmanca girişimler yapmaktan çekinmiyorlar. Bu tür güçlere ve ülkelere karşı örtülü ve açık operasyonlar da yapıyorlar. Ama ABD ve İsrail tarafından istenmeyen güç ya da ülke olmak, o güç ya da ülkenin gerçekten antiemperyalist ya da siyonizm karşıtı olduğu anlamına gelmiyor.

Nitekim İran’daki molla rejimi de ABD’ye karşı düşmanca tutum almasına karşın Sünni-Şii ayırımı üstünden bölge ülkeleri arasında savaş ve iç savaşları kışkırtırken aynı zamanda Rusya emperyalizmi ile açık iş birliği yapıyor. Bir emperyaliste karşı öteki emperyalistle iş birliğinin antiemperyalizm olmadığını gösteren molla rejimi seçkin bir sahte antiemperyalizm örneğini de sunmuştur.

Ancak son gelişmeler açıkça göstermektedir ki molla rejiminin bu klasik silahı artık İran halkı üstündeki eski etkisini önemli ölçüde yitirmiştir. Nitekim İran halkı molla rejiminin “dış düşman” iddialarını umursamadığını her gün “diktatöre ölüm!” nidalarını daha kitlesel ve daha yüksek sesle haykırarak göstermektedir.

PETROL İŞÇİLERİ DE İŞ BIRAKARAK SOKAĞA ÇIKTI!

Son gelen haberlere göre İran’ın 170 ketine yayılan eylemler, gelinen aşamada bir kadın protestosu olmayı aşarak, üniversite ve lise öğrencilerinin, en yoksul emekçi semtlerinin, esnafın yaygın biçimde katıldıkları, işçilerin grevlerle harekete geçtikleri, taleplerin başörtüsü zorunluluğunun kaldırılması başta olmak üzere kadınların özgürlüğü taleplerinin de ötesine geçerek “İslam cumhuriyeti istemiyoruz”a gelmiştir.

16 Eylül’de başlayan protestolar kadın hareketi başta olarak tüm dünyadan da destek alan bir hareket olarak kentten kente yayılırken, üniversite ve lise öğrencilerinin katımıyla yaygınlaşan mücadelenin safları yoksul emekçi semtlerinin ve esnafların da eylemlere katılmaya başlamasıyla büyümüştür.

16 Eylül’den sonraki günlerden başlayarak çeşitli işletmelerde işçiler sokağa dökülen kadınlara destek veren grevlere varan eylemler yapmışlarsa da işçilerin kitlesel ve kendi örgütleriyle (sendikaları ve konseylerle) mücadeleye katılımları son haftalarda olmuş görünmektedir.

Gazetemizin 10 Ekim tarihli sayısında “İranlı işçiler ‘diktatöre ölüm’ diyerek iş bıraktı” başlığı ile verilen haberde; Buşeher eyaletinin Petrokimya Projesi'nde Abadan, Kengan ve Hengam rafinerilerinde çalışan işçiler de greve gitti… Geçen yılki bağımsız sendika ve konseylerin mücadelelerinde ve yaygın grevlerinde öncülük eden bu işçiler, kendi iletişim ağlarını kurarak birlikte hareket ediyor” deniliyor.

‘KONSEY’LER, ‘ŞÛRA’LAR İRAN HALKININ MÜCADELE ÖRGÜTLERİ

İran sanayiinin en başat sektörü olduğu dikkate alındığında petrol ve petrokimya işçilerinin “diktatöre ölüm” sloganıyla fabrikalarında oluşturdukları konseyler etrafında birleşmiş olmaları mücadeleye “işçi tarzı” damgası vurma olasılığını artırırken aynı zamanda molla düzenini ekonomik olarak da zorlayacak bir etkeni de devreye sokacaktır. Şahın devrilmesinde de petrol işçilerinin önemli rolü dikkate alındığında molla rejimi için de “Korku dağları sarmaya başladı” demek yanlış olmaz.

İran rejimi, gerek İran’da halk kesimlerinin birbirinden haberi olmaması gerekse dünyanın İran’da olanlardan haberdar olmaması için elinden geleni yapmaktadır.

Bu yüzden de İran’da olup bitenler çok dolaylı yollardan dışarıdaki İranlılar ve onların örgütleri ile İran’dan şu ya da bu yolla sızan haber ve görüntülerden alınabilmektedir.

Ancak bu zor koşullarda gelen haber ve görüntüler bile İran’da 16 Eylül’de başlayan kadın protestosunun bir halk ayaklanmasına doğru evrilen bir seyre girdiğini, mücadele içinde “şûra”, “konsey” adını verdikleri kendi ayaklanma örgütlerini oluşturmaya başladıklarını göstermektedir.

Bu adımın nereye ve nasıl evrileceğini de çok geçmeden göreceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa