‘Olan oldu’ değil, hamle sırası bizde
Fotoğraf: AA
AKP ve MHP milletvekilleri ülkenin ağzına kilit vurmayı hedefleyen sansür yasasını Meclis’ten geçirip, üstüne büyük bir mutlulukla hep birlikte fotoğraf çektirdiler. O fotoğrafı hiç unutmayacağız. Şimdi sıra ne zaman çıkacak bu yasa diye el ovuşturan trollerde. Zaten o yalancı, bu yalancı diye hedef göstermeye başladılar, yasanın şimdilik kendilerine dokunmayacağına eminler. Sulh ceza hâkimlikleri artık daha rahat, ‘kişilik haklarının ihlali’ diye basacaklar içerik kaldırma kararlarını, avukatlar tekzip metinleri için ek mesai yapacak. Kolay değil metinler haber sitelerinde en az bir hafta kalacak, kendini gösterme vakti. Serhat Albayrak’ın Evrensel ve diğer gazetelere gönderdiği tekzip metnini okudunuz mu? Diyor ki avukatı Fatih Savaş “Evrensel gazetesi, gazetecilik etik değerlerini ayaklar altına almış bulunmaktadır”. Ne yapmış Evrensel gazetesi? Bir iddiayı ‘iddia’ olarak vermiş, daha önce de Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat Erdoğan ailesi ile ilgili iddialara hiç yorum yapmadan “muhatapları ne diyor?” diye sorduğu için yargılanmıştı, neyse ki beraat etti. İddialara cevap verilmiyor, sormak suç, iddiayı haber yapmak etik dışı. Hatta bundan sonra o da suç. Gazetecilik etiği derslerini de iktidarın avukatları versin.
Nasıl geldik buralara… Sansür yasasının hazırlıkları en az bir yıldır sürüyor. Gazeteciler, gazeteci örgütleri uyardı, eylemler yaptı. Haziran ayında yasa geri çekildiğinde bir rahatlama oldu. Komisyon görüşmeleri sırasında küçük düzeltmeler yapıldı. Ekim ayında geleceği belliydi, muhalefet yazı rahat geçirdi. İki haftalık mesai (arada kendi içlerinde rahatsızlık olduğunun sinyallerini veren duraklamalar dışında) sorunsuz geçti. Muhalefetin sayısal olarak yasayı engelleme imkânı yoktu ama Kılıçdaroğlu’nun böylesi önemli bir yasa görüşülürken Amerika’ya gitmesi talihsizlikti. Kılıçdaroğlu, bilim ve teknolojinin önemini dilinden düşürmezken, Muğla Milletvekili Burak Erbay, ki kendisini çevre hareketine verdiği destekle biliriz, tanırız, Meclis kürsüsünde cep telefonunu çekiçle kırıp, gençlere de bunu yapmalarını tavsiye etti. Kitap almaya, kültürel etkinliklere katılmaya parası yetmeyen nesle, dünyayla bağlantı kurabildikleri tek aracı, korkmadan kullanmaları yerine kırmalarını tavsiye etmek politik bir tavır mıdır? Bundan sonra Anayasa Mahkemesi’nin yasayı iptal etmesini ummak topluma umut vaat eder mi? AYM, Kılıçdaroğlu’nun 2015’te yaptığı konuşmada geçen “Hırsızların Hamisi” ifadesinin (Bilal Uçar’ın 2019’da yaptığı başvuru sonrasında) eleştiri hakkı kapsamında olduğuna daha geçen Cuma karar verdi. Yine de umalım ki karar bu kadar uzun sürmesin ve AYM son kararın gerekçesinde yaptığı gibi “Devletin, bireylerin maddi ve manevi varlığının korunması ile ilgili pozitif yükümlülükleri çerçevesinde şeref ve itibarın korunması hakkı ile ... Anayasa’da güvence altına alınmış olan ifade özgürlüğünden yararlanma hakkı arasında adil bir denge” kursun.
İnsan ister istemez geçmiş deneyimlere başvuruyor. Nisan 1991, gündemde tecil ve terörle mücadele yasa tasarısı var. Meclis’te sabaha kadar görüşmeler sürüyor, düşünce özgürlüğünün önündeki en önemli engeller TCK 141, 142 ve 163. Maddelerin kalkması, Kürtçenin serbest hale gelmesi arasında, Terörle Mücadele Kanunu muhalefetin etkili bir karşı çıkış sergilememesi nedeniyle kaynıyor. Bugün pek çok gazeteci, sivil toplum örgütü üyesi ve akademisyenin mağduru olduğu bu yasa, o günün tek kanallı ortamında ne TRT’nin ne de basının pek fazla ilgisini çekiyor. Cumhuriyet gazetesinin 12 Nisan 1991 tarihli nüshasında beşinci sayfada küçük bir haber olarak yer bulmuş. Oysa TMK, terörü önlemediği gibi düşünce özgürlüğü ile onunla bağlantılı toplanma ve örgütlenme özgürlüğüne 141, 142’den çok daha fazla zarar verecek, düşünce suçları bundan sonra uzun yıllar terör suçu olarak cezalandırılacak, iktidarın hoşuna gitmeyen her düşünce “terör” çerçevesine girecek.
Kanun AKP’nin iktidara gelmesinin ardından 2002’de kısmen, 2003’te epey değiştirildi. Ancak 2016’da “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzaladığımız için yargılanırken, bu değişikliklere vurgu yapsak da ceza almaktan kurtulamadık. Bizim yargılanmamızın, işten atılmamızın yeteri kadar korku yarattığına kanaat getirildiğinde, yani amaç hâsıl olduğunda, tekrar yargılandık ve beraat ettik. Bugün gazeteciler hala TMK 7/2 yani terör propagandası yapmak suçundan yargılanmaya devam ediyor.
91’de medyanın ve muhalefetin (solun bir kısmı bile geç uyanıyor, yasaya direniş yaz aylarında alevleniyor) olacakları öngörememesi, etkili bir şekilde karşı çıkmamasının bedelini 30 yıldan fazladır ödüyoruz. Bu perşembe Meclis’ten geçen sansür yasasının bedelini kim bilir kaç sene ödeyeceğiz. Yakın vadede önümüzde bir seçim var. ‘Olan oldu’ diye bakmamak gerekiyor, muhalefetin AYM’ye iptal başvurusunun ötesinde, acilen bu yasayı uygulatmayacak, uygulanmasını etkisiz bırakacak taktikler, direnişlerin örgütlenmesi elzem.
Deneyimli gazeteci Faruk Eren ve genç yaşında çok başarılı haberlere imza atmış Furkan Karabay, Gerçek Gündem haber sitesinde Antalya’daki savcı atamaları hakkındaki haberleri gerekçesiyle iki yıl üç ay hapis cezası aldı. Yargılama sadece dokuz gün sürdü, daha önce verilmiş benzer kararlar dikkate bile alınmadı. Temyiz süreci aleyhlerinde işlerse memleketin yüz akı iki gazeteci cezaevine girecek. İktidarın acelesi var, biz neyi bekliyoruz?
- Haberin telifi meselesi 03 Aralık 2024 06:30
- Marx’ın vampirleri ve medyanın yeni sermayedarları 26 Kasım 2024 06:48
- Gazetecileri yargıdan kim koruyacak? 18 Kasım 2024 04:30
- Etki ajanlığı: Muhalefet 'casusluk' sayılacak 12 Kasım 2024 05:00
- Etki ajanlığı: Tek yasayla çok yasak 05 Kasım 2024 05:02
- ‘Cesur Yeni Dünya’nın çocukları 13 Ekim 2024 04:22
- “Sınır hattı çok sıcak” 06 Ekim 2024 04:42
- Medya bir çocuğa kanat takıp ağladı, diğerini çöpe attı 29 Eylül 2024 05:05
- Narin’in kanatlarından melek olmaya çabalamak 15 Eylül 2024 04:53
- Özak Direnişi bitmedi 13 Eylül 2024 05:20
- Gazeteciliği S-400’lerle aynı kutuya mı koyalım, ayrı mı saralım? 01 Eylül 2024 04:52
- Kâr-zarar hesabıyla ‘dijital faşizm’ 10 Ağustos 2024 06:50