Bozcaada’da belgesel mevsimi
Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Bozcaada’da yapılan Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali’ndeki (BİFED) gözlemlerimi anlatmaya çalıştığım yazımı tam bitirmiştim ki Amasra’daki maden ocağında meydana gelen patlama haberleri düştü gündeme. Onlarca işçinin yaralandığı patlamada şu ana kadar 41 işçinin yaşamını yitirdiği açıklandı. Umarım ölü sayısı artmaz ve umarım işçilerin yaşamının birkaç liralık maskelerden, baretlerden daha değersiz olduğu bu sistemdeki son iş cinayeti olur bu!
TUZLA’DAN AMASRA’YA ÇIĞLIK
Bozcaada’daki belgeseller arasında işçilerin ve üretici köylülerin çalıştığı koşullar, bu koşullar nedeniyle nasıl sağlıklarını yitirdiğine dair de birçok belgesel vardı.
Onlardan birisi Ethem Özgüven, Petra Holzer ve Selçuk Erzurum’lunun ortaklaşa yönetmenliklerini yaptıkları “4857” adlı belgesel. İstanbul Tuzla havzasındaki tersanelerde çalışan işçilerin adeta kölelik olarak nitelendirilebilecek çalışma koşulları ve her gün onların yollarını endişe içinde gözleyen ailelerinin dramlarını anlatan “4857”, ne yazık ki daha dün Amasra’da olduğu gibi sık sık bu endişeli bekleyişlerin acı bir çığlık ile son bulduğu iş cinayetleri gerçeğiyle yüzleştiriyor izleyiciyi. Adını Türkiye’deki İş Kanunu’nun numarasından almış belgesel bir izleyicinin dediği gibi “çapaksız” bir anlatımla, işçilerin çalışma koşullarını ve iş cinayetine kurban gitmelerini cansız bedenleri izleyenin gözüne sokmadan anlatmayı tercih etmiş. Tabii bu bir tercih meselesi. Bazı yönetmenler somut gerçeği, ne kadar acı olursa olsun, tahammül sınırlarını da zorlayarak izleyiciye göstermeyi tercih ederler. Böylesini daha etkili olduğunu düşünürler ki hakikaten daha etkilidir belki ama doğru mudur? Yıllardır tartışılan konulardan biridir bu.
İki günde birçok belgesel izleme şansım oldu BİFED’de. Dokuzuncusu yapılan Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali, pandemi nedeniyle online yapılan iki yılın ardından bu yıl yüz yüze yapıldı. 12-16 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen festivalde Bozcaadalılar kadar Çanakkale ve civar il-ilçelerden gelenler belgesele, söyleşi ve çeşitli atölyelere doydular. Turizm mevsiminin bittiği, yaz tatili için adayı hınca hınç dolduran turistlerin el ayak çektiği, Arnavut kaldırımlı daracık sokakların sert sonbahar rüzgarlarına, adanın esas sahipleri olan kediler, köpekler ve mavi gözlü kargalara kaldığı güz günlerine hakikaten çok yakışıyor bu festival.
ZEHİRLEDİĞİNE İLAÇ SATMAK!..
Şu ana kadar izlediğim belgeseller içinde en beğendiklerim arasına Ethem Hocaların 2008 yılında yaptıkları ve “özel gösterim” bölümünde gösterilen “4857”nin yanına bir Fransız belgeseli olan “Nöbetçiler”i de eklemem gerekiyor. Asbeste maruz kalan işçilerin ve tarım zehirleri nedeniyle hasta olan çiftçilerin sağlıklarının bozulması sürecini, hak arama mücadelelerini anlatan bir buçuk saati aşan belgesel gerçekten meselenin birçok yönüne ışık tutuyor. Fransa’da, çeşitli sanayi kollarında çalışan işçiler, daha 1930’larda sağlığa geri dönüşümsüz zararlar verdiği bilinen asbest üretiminde çalıştırılıyorlar. Patronlar, bu gerçeği bilmelerine rağmen işçileri gerekli önlemleri almadan çalıştırıyorlar ve hasta olduklarında da işten çıkarıyorlar. Sonrasında işçinin yıllar süren hak mücadelesi, hukuk savaşımı başlıyor. Hakkını arayan işçiyi “deli” diye hastaneye bile attırıyor bu patronlar. Tarım zehirlerine maruz kaldıkları için zehirlenen çiftçilerin uzun soluklu ve son derece yıpratıcı olan hak arama mücadelesini de çok iyi anlatmış belgesel. Monsanto’nun ürettiği tarım zehirden etkilenip bayılan bir çiftçinin gözünü hastane odasında açtığında gördüğü ilk şeyle ilgili sözleri neyle karşı karşıya olunduğunu çok güzel anlatıyor: “Gözümü açtığımda tepemde bana verdikleri serum şişesini gördüm. Üzerinde Bayer yazıyordu. Beni zehirleyen tarım ilacını da bu şirket üretiyordu. O zaman anladım ki bu şirketler bize sağlığımızı kaybettirme pahasına tarım zehri satarak kasalarını dolduruyorlar, bu zehirlerden biz hastalanınca bu sefer de ilaç diye sattıkları maddelerle bizi soyuyorlar”!
ÇORBA
“Nöbetçiler” meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını yitiren, sağlıkları bozulan işçilerin ve ailelerin dramını ortaya koyarken belgeselde bu sürecin içinde avukat ve aktivist olarak yer alan Annei Thebeud Mony’nin, gösterim sonrası gerçekleştirilen söyleşideki emek ve ekoloji mücadelelerinin nasıl ortaklaşabileceğine dair değerlendirmeleri de son derece önemliydi. Bozcaada’nın önemli konuklarından birisi olan Annie’nin yanı sıra söyleşide Dr. Aslı Odman’ın ve iş cinayetleri nedeniyle hakkını arayan ailelerin davalarına yoğunlaşan Av. Berrin Demir’in katkıları da son derece öğreticiydi. “Çalışmak sağlığa zararlıdır” Kitabının Yazarı Annei Thebeud Mony’nin Fransa devleti tarafından işçi sağlığı konusundaki çabaları nedeniyle kendisine verilen Legion De Honore nişanını “İşçi sağlığına yönelik çabalar kolektif bir süreçtir, bireylere ödül verilemez. Ayrıca Fransa devleti bu meselede samimi ise işçi sağlığını hiçe sayan şirketlere engel olsun” diyerek reddettiğini de yeri gelmişken belirtelim. Annei “Nöbetçiler” belgeselini dağınık işçi mücadelesinin hafızasına ışık tutmak için yaptıklarını belirtti. Emek ve ekolojik mücadelenin başarılı olması ile ilgili görüşlerini ise “çorba yapma” metoforu ile anlatmayı tercih etti: “Mücadelenin ana malzemesi sanayi suçlarına bedenen maruz kalanlar işçiler, çiftçiler ve yerellerde yaşayan insanlar olmalı. Onlar harekete geçmedikçe, yapılabilecek çok birşey yok. En önemli maya unsurlarından biri bilgiyi üretenlerin işyeri hekimleri, halk sağlıkçıları, kimyacılar gibi uzmanların bu mücadele sürecinde işçi-çiftçilerle bir araya gelmeleri ve bir frekansta buluşmaları. Sorunu yaşayanların bilgisi ile uzmanların bilgisi yarışmamalı, birleşmeli. İki bilgi türünün birleşmesinden bahsediyoruz. Bileşimin üçüncü öznesi ise hukukçular. Vaka vaka gitmek çok önemli. Tekil vakaları bireysel hukuktan çıkarıp kamu hukukuna çekmek çok önemli. Son aktör, taammüden işlenen bu kırımların, işlenen suçların görünmezlik duvarını yıkan gazetecilere, belgeselcilere ihtiyaç var. İdeolojik perdelemeyi yıkmak gerekiyor.”
ÇALINMIŞ ÜLKELER
“Benim Bu Çalınmış Ülkem” yönetmenliğini Marc Wiese’in yaptığı Almanya-Ekvador yapımı bir belgesel. Bu yıl tamamlanan belgesel Çin’in iş birlikçi hükümetler eliyle Ekvador’un doğal kaynaklarını sömürmesini ve bu sömürüye karşı köylülerin kora kor direnişini anlatıyor.
Belgeselde, Yerli Lider Paúl Jarrín Mosquera ve Araştırmacı Gazeteci Fernando Villavicencio, Çin’in ülkelerini “gayriresmi” işgaline ve yozlaşmış hükümete karşı verilen savaşa öncülük ediyorlar. Köylülerin direnişi, polis güçlerinin saldırıları, yağmayı araştıran gazetecinin evinin basılması ve ölüm, hapis tehditleri...
Türkiye’deki bir ekoloji mücadelesinden kesitler gibi de izleyebilirsiniz belgeseli. Dünyanın her yerinde kapitalist sömürü çarkı aynı işliyor. Bu sömürüye karşı verilen emek-ekoloji mücadelelerinin güçleri ve güçsüzlükleri de aynı aşağı yukarı; örgütlü mücadele edildikçe başarı gelebiliyor. Aksi durumda yerel, bireysel çabaların başarıya ulaşması son derece güç...
SEYFE İLK GÖSTERİMİNİ YAPTI
Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali’nde, geçtiğimiz mayıs ayında tamamladığımız Kırşehir’e bağlı Mucur ilçesi yakınında kuruyan Seyfe Gölü’nü anlattığımız Seyfe belgeselinin de ilk gösterimi yapıldı. Ülkemizdeki yanlış su ve tarım politikalarının yanı sıra küresel ısınmanın da etkisiyle gittikçe yok olan, yok edilen göllere, sulak alanlara bir saygı duruşu olsun istedik Seyfe’nin.
Festivalde gözümüze çarpan birkaç belgeseli de şöyle sıralayabiliriz;
Çöl Cenneti, Ike Bertels, Hollanda, 2022, 88 dk.
Namibya çölündeki ıssız ve yakın zamana kadar kapalı bir elmas kasabasının cevherin bitmesinin ardından hayalet kasaba olmaya doğru gitmesi ve bazı sakinlerinin yaklaşan felaketi kabul etmeyi reddederek kasabayı çürüme ve yıkımdan kurtarma mücadeleleri.
Sonuçsuz Kalma Sanatı, Friedrich von Borries, Jakob Brossmann, Almanya, Avusturya 2021, 67 dk.
Sanatın bize iklim felaketinden çıkış yollarını gösterme gücü hakkında bir film.
Sağılmış, Amy Taylor, Yeni Zelanda, 2021, 89 dk.
Genç bir aktivist, Yeni Zelanda’nın en güçlü endüstrisinin devleriyle mücadele ettiği mandıra arazisinin derinliklerine iner ve kutsal inek endüstrisinin nasıl sağıldığını ortaya çıkarır.
Kuzey Akıntısı, Steffen Krones, Almanya, 2022, 94 dk.
Arktik Okyanusu’ndaki Lofoten Takımadalarındaki Norveç’in en uzak adalarından birinde bir Alman bira şişesi karaya vurdu. Bu buraya nasıl geldi? Film bizi Elbe Nehri boyunca Kuzey Denizi üzerinden Norveç’e kadar uzanan bilimsel bir maceraya çıkarıyor ve her birimizin değişiklik yapma gücüne sahip olduğumuz bir döngünün parçası olduğumuzu gösteriyor.
Görünmez Ada, Keiko Courdy, Fransa, Japonya, 2021, 85 dk.
Film, Fukushima Daiichi’nin tsunamiden sağ kurtulan ve tahliye edilmeye zorlanan insanların ve çok uzaklardan işe gelen insanların, dekontaminasyon işçilerinin hikayelerini anlatıyor.
İstilacılar, Mert Gökalp,Türkiye, 2022, 60 dk.
Yapım bir yandan aslan balığı, balon balığı gibi diğer istilacı türleri tanıyarak, sularımızda yarattıkları tahribatın boyutlarını inceleyerek, çeşitli çözüm yollarını araştırıyor. Bir yandan da, kıyılarımızı korumaya çalışan, istilacı canlıları araştıran, kıyılarımızdaki deniz canlısı türlerinin zenginliğini kitaplaştıran, dört farklı bilim insanı rehberliğinde konuya yaklaşıyor.
Umut Her Zaman Var: İkizköy’ün Hikayesi, Selen Çatalyürekli, Türkiye, 13 dakika, 2022.
Akbelen Ormanı’nın koruyucularının kömür üretimine karşı savaşının hikayesi.
Denizde Kalan, Mustafa Dermanlı, Türkiye, 2022, 59 dk.’
Bozcaadalı balıkçıların anlatıları ve türlü kişisel arşiv malzemesi ile şekillenen bu belgesel aynı zamanda Bozcaada’nın muhtemelen bu son balıkçılarına bir saygı duruşu niteliğinde.
- COP29 toplantıları ya da "Bir şey yapılıyor tiyatrosu": Tam bir zaman kaybı 18 Kasım 2024 04:20
- Kaz Dağları kardeşliği... 11 Kasım 2024 04:44
- Namlunun ucunda yaşamı savunanlar: Kırılırız ama eğilmeyiz!.. 04 Kasım 2024 04:51
- ‘Etki ajanı yasası’ ve Bergama köylüleri için kaynatılan cadı kazanı 28 Ekim 2024 04:51
- Bilimle dalga geçmenin bedeli 21 Ekim 2024 04:40
- Kapadokya'da balon turizminin görünmeyen yüzü ve balon emekçileri 14 Ekim 2024 04:32
- Mor çiçekli garganlar, arılar, mezarlar... 07 Ekim 2024 04:48
- Gediz bitti!.. 30 Eylül 2024 04:34
- Göreme'yi neden göremedik? 23 Eylül 2024 04:25
- Latmos'a sahip çıkmak 16 Eylül 2024 05:07
- Kazan Gölü küstü bize! 09 Eylül 2024 04:56
- Göl kurudu RES'ler kuruldu! 02 Eylül 2024 05:18