17 Ekim 2022 04:45

“Kalkanın ardındakiler”: Amerikan futbolunun politik hikayesi (1)

Fotoğraf: Beyaz Saray 

Paylaş

ABD’li Komedyen George Carlin, meşhur “Amerikan Futbolu ve Beyzbol” skecine Saturday Night Live sahnesinde önemli bir ek yapmıştı. Carlin, Amerikan futbolunun ülkenin 1 numaralı sporu olma yarışında beyzbolu geride bıraktığını, çünkü sporun ABD’yi kusursuz şekilde temsil ettiğini söylemişti: “Biz genç Avrupa’yız. Avrupa’nın oyununu oynuyoruz, yani ‘Şunların topraklarını ellerinden alalım’ oyununu. Futbol da bir alan ilhakı oyunudur.”

Amerikan futbolu gerçekten de 20. yüzyılın 2. yarısı itibarıyla ülkenin en popüler sporu oldu ve bunda Carlin’in skecinde vurgu yaptığı karakteristikler başrolü oynadı. Öyle ki bugünden bakınca spor, 20. yüzyılı kasıp kavuracak ABD emperyalizmi için laboratuvarda üretilmiş gibi duruyor. Başka hiçbir spor, bu dönemde egemenlerin ihtiyaç duyduğu militarizmi ve erkek egemen kültürü besleyecek ölçüde evrimleşemedi. Amerikan futbolunun bu başarısında oyunun barındırdığı “şiddet-hız-strateji” ögelerinin çağın yükselen yıldızı televizyon için muhteşem bir bileşim olması hayati yere sahip. Ancak ortada en başından itibaren başarılı olan bir toplumsal uyum hesabı da var.

19. yüzyılın 2. yarısında prestijli üniversitelerde gelecekte ülkeye liderlik etmesi beklenen erkek öğrencileri “Adam edecek”, “Sertleştirecek”, “Hayatı öğretecek” uğraş olarak icat edilen spor, “Amerikan futbolunun babası” olarak anılan Walter Camp’in ifadesiyle “Savaş deneyiminin önceki nesillere kazandırdıklarını üniversite mezunu nesle kazandıracaktı.” Camp’e göre “Bir oğlanın zihinsel gelişiminde korku ve çekingenliğe yer yok”tu, Amerikan futbolu tam da bunu engelleyen bir eğitimi sağlıyordu.

Aynı tarihsel dilimde, ABD’de kadın hareketi de yükseliyordu. Kadın işçiler, süfrajetler, üst sınıflardan kadınlar geleneksel kabullere meydan okuyordu ve bu meydan okuma “ABD’nin kılıbıklaşması” olarak karikatürize ediliyor, büyük bir tehlike olarak anılıyordu. Dönemin ABD Başkanı Theodore Roosevelt’e göre “Amerikan futbolu, genç erkekleri etkileyen feminenlik salgınının ilacı” olabilirdi. Eh, Roosevelt de oyunun yaygınlaştığı dönemde bir Harvard öğrencisiydi ve Camp’in övdüğü “Amerikan futbolu” tedrisatından geçmişti! Spor, bu yıllarda korkunç ölüm rakamlarıyla gündem olmaya ve önde gelen üniversiteler tarafından yasaklanmaya başlayınca Beyaz Saray olaya el koydu. 1906’da oyunun ölümcül risklerini azaltan ciddi kural değişiklikleri yapıldı. “İş, kız oyununa dönmediği sürece bazı değişiklikler yapılabilir” diyen Roosevelt’in daha sonra yeni kurallarla devamı gelecek bu inisiyatifi “Amerikan futbolunu yok olmaktan kurtaran” hamle olarak yüceltildi.

Amerikan futbolu bir yandan ABD’nin feminenleşmesine karşı mücadeleye koşulurken diğer yandan hayatta kalabilmek için “Yumuşatılmıştı” ama bu temalar, spor ve ülke gündeminde popüler bir tartışma olmayı sürdürdü. Donald Trump’ın başını çektiği ABD sağı, özellikle son 10 yılda Amerikan futbolcularının ortaya koyduğu güçlü muhalif politik karşı duruşu ABD’nin kadınlar ve solcular eliyle kılıbıklaştırıldığı teziyle birleştirmeyi sevdi. Trump, “Futbol da ülkemiz gibi yumuşaklaştırıldı” ifadesini her seferinde çılgın alkışlar altında dile getirdi. Amerikan Futbolu Ligi NFL, Trump’ın da çok iyi bildiği üzere merkezinde Amerikan sağının olduğu bir değerler dizgesinin taşıyıcısı ve satıcısı. Erkek egemenliği, bu dizgenin önemli bir parçası ama zaman ilerledikçe ırkçılık, militarizm, ABD işgallerini kutsamanın adı olan “Amerikan vatanseverliği” ve hepsinin ötesinde kapitalizm, NFL’nin hegemonik gücüne ihtiyaç duydu. Haftaya hikayeye, meselenin ırkçılık ve emperyalizm boyutlarıyla devam edeceğiz.

NOT: Bu seriye, Dave Zirin’in Media Education Foundation için yaptığı “Behind the Shield: The Power and Politics of the NFL” belgeseli ilham verdi. Ücretli de olsa izlemek isteyenler için.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa