17 Ekim 2022 04:50

Sermayenin sözcüleri görevlerini yapıyor asıl önemli olan işçilerin ne yaptığı

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Amasra'daki maden ocağında yaşanan patlamada hayatını kaybeden Rahman Özçelik’in tabutu başında

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Amasra'daki maden ocağında yaşanan patlamada hayatını kaybeden Rahman Özçelik’in tabutu başında | Fotoğraf: AA

Paylaş

Bartın’ın Amasra ilçesindeki maden ocağında meydana gelen patlamada 41 maden işçisi hayatını kaybetti. 11 işçinin ise hastanelerde tedavi gördüğü açıklandı.

Cuma günü akşam saatlerinde “grizu patlaması”nın hemen arkasından başlayan ve bakanından belediye başkanına AFAD’dan sendikacısına her kafadan bir ses çıkma hali ancak 20 saat sonra facianın boyutlarının ortaya çıkmasıyla açıklığa kavuşabildi!

Gelişmenin duyulmasıyla birlikte yanlarında koruma ordularıyla bakanlar bölgeye hücum etti. Soma’da 301 işçinin katlini “Madenciliğin fıtratında (doğasında) bu var” diyerek açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan Amasra’daki işçi katliamını da, “…birileri dalgasını geçebilir ama önemli değil biz kader planına inanmış insanlarız. Kader planında da inandığımız için bunlar her zaman olacaktır, bunu da bilmemiz lazım” diyerek “madenciliğin doğası” olarak gördüğü iş cinayetini “kader planı” olarak yineledi. Ve tabii Erdoğan bu sözlerini, “İlk etapta bir karar daha aldık o da 500+500 olmak üzere devlet ve ilgili bakanlığımız, bunun yanında sendikamız 200, bunun yanında yine Çalışma Bakanlığımız 100, Aile Bakanlığımızla 50 bin olmak üzere; ilk etapta alilere desteğimizi inşallah vermiş olacağız” diyerek faciaya parasal bir fiyat biçmeyi de ihmal etmedi!

YİNE AYNI SONUÇ: FACİA GELİYORUM DEDİ!

Daha öncekilerde olduğu gibi Amasra’daki işçi katliamı için de iş güvenliği uzmanları ve bu alanda deneyimli maden mühendisleri Türkiye’nin madencilik alanındaki bilgi birikimi ve teknolojik gelişmeler kullanılsaydı, önceki iş cinayetleri gibi Amasra’daki iş cinayetinin de yaşanmayacağını belirttiler, belirtiyorlar. Dahası az çok gelişmiş ülkelerde bu tür “iş kazaları”nın artık yaşanmadığına özellikle dikkat çekiyorlar.

Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamı olarak tarihe geçen, 301 madencinin hayatını kaybettiği Soma Katliamı’nın derslerinin hiç umursanmadığı, tersine katliamın sorumlularının servetleri ve alabilecekleri cezalardan kurtarma başlıca amaç edinildiği için Soma’dan sonra da maden facialarının sürmesi olup bitenin farkında olanlar için bir rastlantı olmadı. Bu yüzden hemen her iş cinayetinden sonra bu alanın uzmanları gibi gelişmeleri az çok yakından izleyen her vatandaş da aynı değerlendirmede birleşti: Facia geliyorum demiş!

HER ŞEY SAYIŞTAY RAPORUNDA SAPTANDIĞI GİBİ GERÇEKLEŞMİŞ!

Nitekim gerek maden mühendisleri gerekse Amasra’daki madende daha önce çalışmış işçiler aynı değerlendirmeyi yapıyorlar: Facia geliyorum diyerek geldi!

Üstelik bu sefer fazlası da var!

Bu son iş cinayetinin yaşandığı maden Türkiye Taşkömürü Kurumuna (TTK) bağlı. Yani bir kamu işletmesi. Üstelik de Türkiye’nin en eski, en çok bilgi birikimine ve teknolojik imkanlarına sahip işletmesi.

Bu işçi katliamının arkasındaki gerçekler, facianın bir teknik ekipman eksikliğinden olmadığını gösteriyor. Ama Sayıştayın “TTK 2019 Yılı Denetim Raporu” Amasra faciasının nedeni konusunda son derece önemli uyarılarda bulunuyor. “…Üretim derinliğinin eksi 300 metreye ulaştığı, çalışılan damarlarda gaz içeriklerinin yüksek olduğu, ani gaz degajı ve grizu patlama riskinin artması” ve “İşçi sayısının tehlike doğuracak boyutta azaltıldığını (İşçi sayısı 6 binden 400’e kadar indirilmiş), arızaların giderilmediği”ni belirten Sayıştay raporunun dikkate alınmamasının belirleyici olduğu anlaşılmaktadır.

Nitekim 20 gün önce Enerji Bakanının madeni denetlemesi ama “her şeyin yolunda” olduğu biçimindeki açıklaması, 10 gün kadar önce ise Sayıştayın yetkilileri ve TTK Genel Müdürünün patlamaların gerçekleştiği “eksi 300-350 kod”unda incelemeler yapmaları Sayıştayın uyarılarının yerine getirilmediği için yapıldığını göstermektedir.

Patlamanın tam da Sayıştayın üç yıl önce uyardığı gibi gerçekleşmesi dikkate alındığında, işletme yönetiminin “Daha az işçiyle daha çok üretim” yapmayı tercih ettiği ve teknolojik bakımdan mümkün olan çalışmaları ‘gereksiz masraf’ olarak gördüğü yani ‘daha çok kâr’ için bu işçi katliamının yaşandığı açıkça anlaşılamaktadır. Ki, önümüzdeki günlerde yapılacak teknik incelmelerin, eğer engellenmezse bu gerçeği daha ayrıntılı olarak ortaya koyacağını şimdiden söyleyebiliriz.

SENDİKA BÜROKRASİSİNİN AĞIR SORUMLULUĞU

Sermaye sözcüleri ve sermaye iktidarının sözcülerinin sorunu “kadere”, “fıtrata”, “ilahi planlar”a bağlamaları anlaşılırdır! Çünkü bunun için o mevkilerde bulunuyorlar. Ama işçinin temsilcisi olması gereken, hayatını kaybeden 41 işçinin üyesi oluğu GMİS’in Amasra ve merkez yöneticilerinin gelip giden Cumhurbaşkanından bakanlara “heyetleri” karşılayıp uğurlayan teşrifat görevlisi olarak hizmet veremenin ötesinde ağızlarını açmamaları sendika bürokrasisinin utanç verici görüntüsünü yansıtmıştır. Soma faciasında bu uğursuz rolü Türkiye Maden-İş Sendikasının yöneticileri hiç ortada görünmeyerek oynamıştı.

Sadece GİMİS yöneticileri de değil Türk-İş’in Genel Başkanı Atalay’ın da işçi sınıfının temsilcisi gibi değil Cumhurbaşkanını yanında, onun yaveri gibi poz vermesi, sendika bürokrasisinin yerini çok açık biçimde göstermiştir.

Ki, facia sonrasında sendika bürokrasisinin verdiği fotoğraf bu işçi katliamındaki ağır sorumluluğunun fotoğrafıdır.

İŞ GÜVENLİĞİNE İLİŞKİN TALEPLERİN YENİLENMESİ VE KURULLARIN İŞLETİLMESİ ÖNEMLİ

Bu köşede çok yazılmıştır ama böyle bir günde yeniden hatırlatma bir fazlalık olmayacaktır. Çünkü iş cinayetlerindeki artışlara ve gerçekleşen onca facia düzeyindeki işçi katliamlarına karşın TİS’lerdeki işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin maddeler tartışılmadan geçirilmektedir.

Son yıllarda iş güvenliği ve işçi sağlığına ilişkin taleplerin “işçinin can güvenliği” taleplerine dönüşmüş olmasına karşın sendika bürokrasisi bu geleneği bozmadan sürdürmektedir.

Burada sorumluluk da ileri işçilere ve mücadeleci sendikacılara düşmektedir. Atılacak ilk adımlar şunlar olmalı:

İşçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin taleplerin işçiler arasında tartışmaya açılması, taleplerin güncellenerek TİS taslaklarına sokulması ve görüşmeler sırasında bu taleplerin özenle takip edilmesi,İşçi sınıfının işçi sağlığı ve iş güvenliği konusundaki uluslararası kazanımlarının dikkate alınarak işçilerin bu taleplerinin yenilenip güncellenmesi,Yasal olarak sendikasız işyerlerinde de kurulması zorunlu olan resmiyette kurulu görünen ama işletilmeyen “işçi sağlığı ve iş güvenliği kurulları”nın işletilmesi, iş yerlerinde özgün durumları da dikkate alınarak çalıştırılması için inisiyatif alınması hayati önem kazanmış bulunmaktadır.

Amasra faciası eğer bu alanda adımlar atılmasına vesile olursa 41 işçi hayatını boş yere kaybetmemiş olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa