Küfürsüz, şiddetsiz futbol olmaz!
Fotoğrof: Pixabay
Küfrederek, PET şişe fırlatarak rakip oyuncuların moralini bozup maç kazanmanın hâlâ en geçerli yol olduğuna inanan azımsanmayacak bir taraftar kitlesi var. Tuttukları takımlara, akıllarını, mantıklarını devre dışı bırakacak denli fanatikçe duygularla bağlanmaları, oyunun kazanmak dışındaki olgularını, yani insanlara ve hayata sunacağı güzellikleri, yapacağı katkıyı, insanı geliştirici özelliklerini tümüyle ıskalamaları ve sürekli olarak birbirleriyle didişmeleri sonucunu doğuruyor…
Kazanmak dışında hiçbir değer tanımadıkları için kulüpleri ne kadar borçlu olursa olsun, “Kulübün borcu beni ilgilendirmez, ne olursa olsun ben takımımda her zaman kariyerli yabancı yıldız oyuncular izlemek isterim” yaklaşımından asla ödün vermezler. Böyle transferler yapıldığında takımlarının her önüne çıkan rakibi yenip şampiyon olacağına inanırlar. Beklentileri gerçekleşmediğinde ise verecekleri tepki bellidir: Yönetim istifa!
Oyunun ne kültürüyle, ne de teknik bilgisiyle ilgileri vardır. Zaten bunlar umurlarında da değildir. Yöneticiler üzerinde transfer baskısı yaratıp paraların savrulmasına yol açmaları yetmezmiş gibi, maçlardaki koro halinde küfür etme ve sahaya PET şişe fırlatma performanslarıyla da takımlarının sık sık PFDK’ye (Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu) sevk edilip para ceza almasına neden olurlar. Buradaki motivasyonları da, “Biz takımımızın kazanmasını kolaylaştırmak için küfür edip taşkınlık yapıyoruz, artık bunun bedeli neyse kulüp de ödesin bi’zahmet!” şeklindedir…
Böyle düşünmeselerdi, borç içindeki kulüplerinin sürekli olarak para ceza almasına yol açan davranışlarda bulunmaya son verirlerdi.
Yöneticilerin ve medyanın taraftarlara biçtiği “12. adam” rolü de taşkınlıkları tetikliyor. Taraftarlar “12. adam” misyonunun gereğini “hakkıyla” yerine getirebilmek için her türlü çirkinliği pervasızca sergileyebiliyorlar.
Buna karşılık, taraftarı yere göğe sığdıramayan, her koşulda onları baş tacı olarak gördüklerini dile getiren yöneticiler, bir süre sonra kaçınılmaz olarak taraftarın elinde kuklaya dönüşüp, onlara söz geçiremez hale geliyor. Sonuçta ne transfer baskısı bitiyor, ne küfür, ne de taşkınlık.
Yöneticiler istedikleri kadar taraftara taviz versin, onların dediğini yapsın, sonuçta şampiyonluk gelmezse yine de asla yaranamaz. Çünkü futbol bizde her şeyden önce aşağılık komplekslerini tatmin etme aracıdır. Şampiyonluktan başka hiçbir şey de kompleksleri tatmin etmeye yetmez…
İşin daha da tuhaf yanı yöneticilerin bütün bu olup bitene razı görünmesi. Bugüne kadar, “çirkin ve kötü tezahürat” ile “saha olayları” gerekçesiyle alınan para cezalarını bir sorun olarak kabul edip bunu gidermek üzere çalışma başlatan yönetici(ler) duymadık. Dostlar alışverişte görsün misali edilen birkaç cılız laf, hemen her hafta örneği görüldüğü gibi bunların önünü almaya yetmiyor.
Yöneticilerin sadece kendilerine yönelik küfürlere ve taşkınlıklara tepki göstermesi, kendi taraftarlarının ettiği küfürler ve yaptığı taşkınlıklar karşısında sessiz kalması ise riyakarlığın dik alası. Üstelik bu sessizliğin, küfrü teşvik edici etkisinden bile söz edilebilir. Oysa yöneticiler, kendi taraftarları da küfür ettiği zaman ciddi tepki gösterseler belki bir şeyler değişmeye başlayabilir…
Cinsiyetçi küfürler ve şiddet, özellikle doğurduğu sonuçlar açısından ne yazık ki toplumsal hayatımızın en kahredici gerçekleri arasında. Hayatın hemen her alanında fiziksel şiddete giden yolu, ayrımcılığı, ötekileştirmeyi körükleyen nefret dili döşüyor. Ülkemizde stadyumlar, farklı takımları tutanlara olduğu kadar, farklı etnik, dini, cinsiyet kimliğine ve farklı toplumsal, siyasal düşüncelere sahip olanlara doya doya nefret kusmak için ideal mekanlar durumunda. Adeta hepsi heteroseksüel Türk erkeğinin “kendisini rahatlatma” mabedi!..
Her türlü ilkelliğin boy gösterdiği böylesi sefil bir kültürel ortamda oyunun gelişmesi, güzelleşmesi mümkün olabilir mi?
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26