Top artık yuvarlak değil!
Pazar günü şike ve teşvik primi dağıttığı iddiasıyla bazı futbol takımlarının yöneticileri, şike yaptıkları iddiasıyla bazı futbolcular ve bu “organizasyona” aracılık yaptıkları iddiasıyla bazı menajerler gözaltına alındı. Soruşturmanın nasıl sonuçlanacağını bilmiyoruz ancak basında çok ciddi kanıtların olduğuna dair haberler var.
***
Soruşturma nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın sanırım kimsenin vicdanı rahat etmeyecek. Nasıl rahat etsin ki? Sadece bu soruşturmaya konu olan olaylar dizisi değil; yaşananların tümü topun artık yuvarlak olmadığını, parayı verenin hem düdüğü çaldığını hem de topu istediği kaleye soktuğunu gösteriyor. Devlet eliyle maç tahmini üzerine kumar oynatıldığı, oyuncuların ticari firma sponsorluğuyla “satın alındığı”, futbol kulüplerinin Anonim Şirketlere dönüştürüldüğü, hemen her kulübün başkanının kulübü (Anonim Şirketi) kendisine borçlandırıp yine kendisine mahkum ettiği, taraftarların “müşteri” olarak değerlendirildiği, oyuncuların sadece “oynayabildikleri” sürece güvence ve gelire sahip olduğu, sakatlanan oyuncunun kaderiyle baş başa bırakıldığı, futbol bütçesinin yüz milyon dolarlarla ifade edildiği, alt yapı çalışmalarının durdurulduğu, futbol dışındaki –yeterince kârlı olmayan- profesyonel spor alanlarının hızla tefsiye edildiği, basketbol ve voleybolda kadın oyuncuların ayrıca taciz ve daha şiddetli güvencesizlikle karşı kaşıya bırakıldığı (Hamile kalan oyuncuların sözleşmelerinin feshedilmesi gibi) bir ülkede topun yuvarlak olduğunu söylemek dünyanın düz olduğunu iddia etmek kadar anlamsız!
***
2007 yılında forzalivorno.org grubu olarak düzenlediğimiz endüstriyel futbol konulu panele Galatasaray’ın eski oyuncusu, eski Gerçek dergisi spor yazarı ve şimdi Spor-Sen’in Genel Başkanı olan Metin Kurt’u konuşmacı olarak davet etmiştik. Metin Kurt panelde yaptığı konuşmada, sporun kapitalizmin bir aracı haline dönüştüğüne dikkat çekerek, “Artık sporcular bir oyun oynadıkları için değil, para için oradalar” demişti. Mevcut spor sitemi içerisinde atılan her golün emekçilerin kalesine girdiğini ve tabanı olmayan sporun adeta “emek batakhanesi” olduğunu anlatmıştı. Paneli izlemeye gelenler gerçeğin bu kadar acımasız ve soğuk olduğunu bilseler de kendi “taraftarlık” hallerinden sıyrılmak istememiş ve birçoğu “Ya o kadar da değil” demişti. Sanırım aradan geçen dört yıl Metin Kurt’u haklı çıkardı. Kurt konuşmasında “Futbolu oyun olarak severiz ancak bugün kullanılış şekliyle sevmemiz kendi kalemize gol atmak anlamındadır. Devrimciler hiç bir zaman spora karşı olmadı. Sporun içinde her zaman yer aldılar ama her zaman yanlış tarafta yer aldılar” demişti.
***
Bu soruşturma sonuçlanır. Birileri ceza alır, birileri aklanır. Ancak, spor alanının ticarileştirilmesi adımlarına son verilmedikçe bu soruşturmaya konu olan şike, teşvik ve benzeri organizasyonlar bir “ahlak” sorunu olmasının ötesinde rutine dönüşür. Sporu talim-terbiye mantığıyla ele alan yaklaşım ile onu ticarileştiren yaklaşım bizim olumlu şeyler atfettiğimiz ve çocukluğumuzda iki taşı yan yana koyup bir meşin peşinde koştuğumuz “güzel oyunu” hastalık yaratan bir bataklığa çevirmektedir. Bataklığı görmeden sinek avlasak ne olur!
EVRENSEL'İNMANŞETİ
Padişah yetkisi
Devlet Denetleme Kuruluna verilen sınırsız kayyım yetkisiyle Cumhurbaşkanı, bir talimat vererek kamu kuruluşlarından belediyelere, sendikalardan meslek odalarına ve barolara kadar tüm kurumların yönetimlerini, yargı kararına gerek olmadan görevden alabilecek. Prof. Dr. Metin Günday “Bu bir kayyım yetkisi. Anayasa’ya aykırı” dedi.
Evrensel'i Takip Et