23 Ekim 2022 04:30

Sensin yalan haber

 İletişim Başkanlığının yayınladığı

Fotoğraf: İletişim Başkanlığının yayınladığı "Dezenformasyon Bülteni"nden ekran görüntüsü alınmıştır

Paylaş

Alex Jones’u belki duymuşsunuzdur. ABD’li Trump yanlısı bir komplo teorisyeni. Infowars diye bir sitesi vardı. 2018 yılında sitesi ve sosyal medya hesapları kapatıldı. Bizim burada bazı iktidar yanlısı gazeteciler kendisini pek eğlenceli buluyorlardı. Hesapları kapatıldığında ‘hani ABD’de ifade özgürlüğü vardı’ diye üzülenler oldu. Hatta Akit, Sabah, Türkiye, Cumhuriyet gibi gazetelerin kendisini “Pulitzer ödüllü Amerikalı gazeteci Alex Jones” olarak anmışlığı (ya da sanmışlığı diyelim) var. Jones, Suriye operasyonuna kızıp Trump’a küfür edince heyecanlanmışlar. Jones’u bitiren, ABD’de 2012 yılında Sandy Hook İlkokulu’na düzenlenen ve 20’si çocuk 26 kişinin öldüğü silahlı saldırının hiç gerçekleşmediğini, silahlanmaya karşı olanların düzenlediği sahte bir saldırı olduğunu iddia etmesi oldu. Ona inananlar kurbanların ailelerine hakaret ettiler, tehditler yüzünden bazıları şehir değiştirdi. Sonunda aileler Jones’a hakaret davası açtı. Komplo teorisyeni, davalar sırasında çark edip özür dilese de, Teksas’da görülen davada 49,3 milyon dolar, geçen hafta Connecticut’ta sonuçlanan davada ise 965 milyon dolar tazminat ödemeye mahkum edildi. Geçen Nisan iflasını açıklayan Jones’un bu paraları ödemesi pek mümkün görünmüyor, çünkü sitesinde satıştan elde ettiği gelirlerin büyük kısmını özel uçakla geldiği davalara ve avukatlara harcamış durumda.

Şimdi durduk yere nerden çıktı Alex Jones derseniz şöyle açıklayayım: Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı sansür yasasının neden gerekli olduğunu anlatmak için bir video yayınlamış. Bu tür düzenlemeler dünyada da var deyip ABD’den başlıyor: “O ülkelerden biri olan Amerika Birleşik Devletleri’nde İç Güvenlik Bakanlığı’na bağlı olarak Dezenformasyon Yönetim Kurulu oluşturuldu.” Hani düzenlemelerden konuşuyorduk? Bahsettiği The Disinformation Governance Board (DGB) ve bakanlığa bağlı bir danışma kurulu niteliğinde, herhangi bir yaptırım gücü yok. Devam ediyor video, “Ülkede açılan bir davada sahte hesaplarla yürütülen sosyal medya faaliyetlerinin yasa dışı olduğuna hükmedildi. Bir okul saldırısının gerçekte yaşanmadığını iddia eden kişi için de dava açıldı. Dava sonucu iddia sahibi yaklaşık 50 milyon dolar tazminat ödemeye mahkûm edildi.” Neden bahsediyor, hangi dava diye merak edersiniz diye girişte anlattım. Yukarıda okuduğunuz gibi Jones ikinci kez, bu sefer yaklaşık bir milyon dolar, tazminat ödemeye mahkum edildi. Fakat videoda bahsedildiği gibi bir hüküm yok, çünkü konu bir dezenformasyon davası değil, hakaret davası. Jones ve taraftarları da ölenlere ve ailelerine hakaret ettiği için ceza aldı. Niye yazmıyorsunuz davalının adını? İktidar medyası birkaç sene önce Alex Jones’un ifade özgürlüğünü savunup ABD’yi riyakarlıkla suçladığı için mi?

Bildiğiniz üzere AKP Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, Meclis Genel Kurulu’nda tasarıyı ABD Büyükelçiliğinden bir yetkili ile görüştüklerini ve kendilerine “Bizim dezenformasyon yasamızla sizin yasanız birebir örtüşüyor” dediklerini söylemiş, ABD Dışişleri bunu yalanlamış, üstüne yasaya dair kaygılarını da iletmişti. Esas derdi sansür olan dezenformasyon yasasını savunurken bile dezenformasyon yapılıyor.

Fransa ve Almanya’daki yasalar yüzünden kimsenin cezaevine girmediğini, bu yasaların çok tepki çektiğini ve dezenformasyonu önleyemediğini ben ve bu konuda görüş bildiren hemen herkes söyledi, tekrara gerek yok. Ancak olumlu örnek diye Fransa’da seçimler öncesi Twitter’ın 30 bin hesabı askıya alması verilince insan merak ediyor, aynı Twitter 2020’de Türkiye’de yedi bin hesabı askıya alınca neden kıyameti kopardınız? Twitter’ın “ideolojik kara propaganda makinası”na dönüştüğünü bizzat Fahrettin Altun söylemedi mi?

Gelelim en can alıcı kısma, videoda bu yasanın Türkiye için neden gerekli olduğunu anlatırken “Türkiye ise uluslararası anlaşmalara göre dezenformasyona en fazla maruz kalan ülke. Neredeyse her iki haberden birisi yanıltıcı içerik taşıyor” deniyor. Canım bu kadar önemli bir bilgi kaynak göstermeden verilir mi sayın Prof. Dr. Fahrettin Altun? Hangi uluslararası anlaşmalar acaba diye merak edene, neyse ki, İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi Başkanı İdris Kardaş Twitter’dan cevap vermiş, Oxford Üniversitesi raporuymuş. Yahu yazsanıza tam adını, günlerce iktidar medyası gazeteleri raporun haberini zaten yaptı: Oxford Üniversitesi Reuters Enstütüsü. Bu çekingenliğin sebebi, Ağustos sonunda Altun’un Reuters’ı “Türkiye karşıtı algı operasyonlarının ve sistematik manipülasyonların bir aparatı olduğunu" ilan etmesi mi? Niye bu kadar sinirlendiğini de hatırlatalım, Reuters’ın yayınladığı haberde, Altun'un gazetelerin yazı işlerine talimatlar gönderdiği, hatta bizzat aradığı, Whatsapp üzerinden iletişime geçtiği söyleniyordu, hatta haberi yazan bu mesajları gördüğünü de yazmıştı. İşinize gelmeyince “Eyy Reuters!”, gelince uluslararası raporlar…

Ben metodolojisini sorunlu bulduğum için Reuters Enstitüsü raporlarını kaynak olarak kullanmamayı tercih ediyorum. Sorunlu nokta şu, araştırmacılar dezenformasyonu okuyucu, izleyici ya da kullanıcıya soruyor ve onların cevabına göre bir yorum yapıyor. “Geçen hafta yalan haberle karşılaştınız mı?​” “Evet, karşılaştım”. Peki, o gerçekten yalan haber miydi, yoksa muhatabın hoşuna gitmeyen bir haber miydi acaba? Türkiye gibi siyasi gerilimin yüksek olduğu ülkelerde ‘yalan haberle karşılaştım’ diyenlerin sayısı elbette çok olur. Ancak madem İletişim Başkanlığı önem veriyor, 2021 raporundan şöyle bir alıntı yapayım, tam da konumuzla ilgili: “Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın yakın zamanda 'Doğru mu?' adlı kendi doğrulama platformu için hazırlıkları duyurması nedeniyle, doğrulatma giderek daha fazla tartışılan bir konu haline geliyor.” Ben demiyorum, uluslararası raporlar diyor.

İletişim Başkanlığı o platformu kuramadı ama iki haftadır Dezenformasyon Bülteni yayınlamaya başladı. Yine kaynak yok, nasıl doğrulandığı belli değil. Amasra Maden Katliamı ile ilgili şöyle bir cümle var mesela: “Dolasıyla iddiaların aksine, söz konusu Sayıştay raporlarındaki öneriler dikkate alınmış, hatta mevzuatın gerektirdiğinden daha fazla tedbir alınmıştır.” Bu cümlenin öznesi kim? İdris Kardaş mı yapmış denetimi? Kaynağı Enerji Bakanı Fatih Dönmez ise, o zaten kendisini savundu Meclis’te, size ne gerek var? Medyanın görevi iktidarı denetlemek değil mi, siz ‘doğrusu bu’ deyince doğrulanmış mı oluyor? Ya yarın soruşturma sonucunda gerekli tedbirlerin alınmadığı ortaya çıkarsa? Kusura bakmayın ama artık aklımızla alay eder hale geldi bu dezenformasyon konusu, bu derece aptal yerine konmak insanı öfkelendiriyor.

ABD’de oy verme makinalarının sahibi Dominion Voting System, seçimlere hile karıştırdığı iddialarını yayan Trump yanlısı Fox News’e hakaretten 1,6 milyon dolarlık tazminat davası açtı. Hedefteki isim Fox News’in CEO’su Suzanne Scott, dava sürecinde görevden alınacağı tahmin ediliyor. Mahkeme Scott’ın özel yazışmalarına erişim izni verdi. New York Times’da yayınlanan haberde konuşan gazeteciler Scott’ın toplantılarda seçimlere hile karıştırıldığına dair iddialara inanmadığını hatta küçümsediğini söylüyor. Ne yalan söyleyeyim ben de Fahrettin Altun’un akademisyenken ifade özgürlüğünü tutkuyla savunan makalelerine rastlayınca şu süfliliklere anlam veremiyorum.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa