Erdoğan’ın şaşkınlığı ve kullanışlı aptallık!
Fotoğraf: AA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bartın Amasra’daki işçi katliamı sonrasında gelişebilecek tepkilerin önüne geçmek amacıyla bir hafta ertelemek zorunda kaldığı Diyarbakır mitingini gerçekleştirdi.
Her ne kadar Abdülkadir Selvi, daha Erdoğan Diyarbakır’a gitmeden köşesinden gereğini yapmaya çalışsa da miting iktidar destekçilerinde bile heyecan yaratmaktan uzaktı.
Yine de Selvi’nin hakkını yemeyelim!
Mesela Diyarbakır izlenimlerini anlatırken “Artık bir yüzünü kalkınmaya, büyümeye, istihdama, ihracata, yatırıma çevirmiş bir Diyarbakır var” diyerek yüzü kızarmadan yalan söylerken Erdoğan’ın istediği gibi bir “görev adamı” olduğunu da kanıtlıyordu. Çünkü TÜİK’in resmi rakamları bile Diyarbakır’ın Türkiye’nin iş gücüne katılım oranı en düşük ili (2021 verilerine göre yüzde 40.6) olduğunu söylüyordu.
Miting için en çok çalışanlar AKP’liler değildi. Vali başta artık devletin değil, iktidarın memuru olarak hizmet gören mülki amirlerdi. Mesela HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’ın hakkında soru önergesi verdiği İl Milli Eğitim Müdürü Murat Küçükali, ilçe milli eğitim müdürleriyle mitinge katılım konusunda okul okul planlama yapmış ve her okuldan katılımı zorunlu kılmıştı. Buna rağmen mitinge katılımın Erdoğan’ın önceki mitinglerine göre oldukça düşük olması, bölgedeki havayı özetliyordu.
Erdoğan’ın Diyarbakır mitingi öncesinde şu noktaya da işaret etmek gerekiyor. Sosyo-Politik Saha Araştırmaları Merkezinin eylül ayında 16 Kürt ilinde yaptığı ankete göre, 2018 genel seçimlerinden bugüne AKP’nin bölgedeki oyu 5 puan düşmüş görünüyor (2018’de yüzde 25.5 ve son ankette yüzde 20.1). Ancak devlet partisi olarak AKP’nin; bölgede aşiretler ve koruculuk sistemi, ihaleler üzerinden kendisine bağladığı Kürt burjuva çevreleri, cemaatler ve tarikatlar, sınırlı da olsa iş ve sosyal yardımlar üzerinden beklenti yarattığı yoksullardan oluşan belli bir kitle desteği olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Erdoğan’ın miting konuşmasını tek cümle ile özetlemek gerekirse, bu konuşma Erdoğan iktidarının Kürtlere artık vaat bile veremeyecek noktaya geldiğini gösteriyordu.
Erdoğan, “Şu anda Edirne Cezaevinde olan zatın Kürtlük ile alakası var mı? Yok. Bu adam Kürt değil. Ama Kürt kardeşlerimi sömürüyor (…) Şu anda bir tane eş başkanları var. Kürt mü? Değil. Ama o da yine aynı şekilde benim Kürt kardeşlerimi sömürüyor” sözleriyle Selahattin Demirtaş ve Mithat Sancar’ı hedefe koyuyordu. Fakat her fırsatta “Kürtlerin gerçek temsilcisi biziz” diyen Erdoğan, bu sözleriyle farkında olmadan HDP’yi Kürtlerin temsilcisi olarak gördüğünü itiraf ediyordu. Dahası Erdoğan, Kürtlerin sömürülmesinden, sömürülecek bir sorunun varlığından söz ederek aslında daha önce çözdüğünü iddia ettiği Kürt sorununu da kabul etmiş oluyordu.
Erdoğan’ın konuşma metnini hazırlayanlar, eş başkanı Kürt değil diye HDP’ye oy verilmemesini isterken acaba Erdoğan’ın da Kürt olmadığını ve Kürtlerin “O zaman size niye oy verelim?” diye sorabileceklerini düşünmediler mi!
Mitingin en ilginç olayı ise, Diyarbakır Cezaevinin kapatıldığını ve müze olacağı “müjde”sini verirken kalabalıktan istediği tepkiyi alamayan Erdoğan’ın şaşkınlığını “Pek memnun değiller galiba?” sözleriyle ortaya koymasıydı. Erdoğan’ın şaşkınlığı alana doldurulmuş kitlenin gerçek niteliğini ve Kürtlerin ulusal-demokratik talep ve mücadelesine taraf olan kesimlerinin alanda olmadığını gösteriyordu. Çünkü devletin zulmünün ve buna karşı direnişin sembolü olan Diyarbakır Cezaevinin kapatılıp müze yapılması onlar için bir müjde olabilirdi ama işte onlar da Erdoğan’dan hiçbir beklentileri kalmadığı için mitinge katılmamıştı.
Peki, Diyarbakır mitingi Erdoğan iktidarının bölgedeki güç kaybını gözler önüne sererken muhalefetin ne yapması beklenir?
Kürtlerin ulusal-demokratik istemlerini sahiplenmeyi geçtik ama ülke en kritik seçim süreçlerinden birine girmişken ve bu süreçte Kürt oylarının kilit bir önem taşıdığı ortadayken İyi Parti sözcülerinden Aytun Çıray, muhalefetin ne yapmaması gerektiğini çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor.
Halk TV’de bir programa katılan Çıray’ın, Erdoğan’ın Diyarbakır mitingiyle ilgili değerlendirmeleri şovenizmin nasıl bir akıl tutulmasına yol açtığının ibretlik bir örneğini veriyor. Şöyle diyor Çıray: “Bakın Sayın Cumhurbaşkanının Diyarbakır ziyareti Abdullah Öcalan ile görüşüldüğünün delilidir (…) Duyumlarımıza göre ‘Artık beni dinlemiyorlar, siz gidin biraz halkı ikna edin demiş terörist başı... Ondan sonra gelin konuşalım’ demiş diye önemli duyumlara sahibiz.”
Ulusalcı-milliyetçi muhalefetin, yıllardır demokrasi mücadelesinde en ağır bedelleri ödeyen Kürtler hakkında her fırsatta güvensizlik yaratma amaçlı açıklamaları en çok Erdoğan’ın sorunu istismar etmesine alan açıyor ve bu nedenle kullanışlı aptallık tanımına uyuyor. Öcalan, Erdoğan’a “Artık beni dinlemiyorlar, siz gidin halkı ikna edin. Sonra konuşalım” demişmiş!
Öyle bir akıl tutulması ki bu, Çıray’ın aklına “Eğer Erdoğan Kürt halkını kendisi ikna edebilecekse o zaman Öcalan’a neden ihtiyaç duysun? Onunla neyi, niye konuşsun?” sorusu bile gelmiyor.
Böylesi bir siyasi tabloda Erdoğan’ın Diyarbakır mitinginde hedefe koyduğu ‘Emek ve Özgürlük İttifakının demokrasi, barış ve insanca yaşam mücadelesi bakımından önemi daha anlaşılır hale geliyor.
- Ankara'da Rojava pazarlığı 13 Aralık 2024 10:10
- Esad rejimi sonrası Suriye ve Ortadoğu’yu ne bekliyor? 10 Aralık 2024 05:30
- Adı konulmamış ‘süreç’te Rojava çıkmazı! 06 Aralık 2024 06:45
- Cihatçı saldırının yol işaretleri ve Halep'te kesişen yollar 03 Aralık 2024 06:55
- HTŞ’nin Halep saldırısının arkasındaki güçler ve hesaplar 30 Kasım 2024 06:50
- Bahçeli neden ısrarla Öcalan’ı işaret ediyor? 29 Kasım 2024 06:20
- Selefi Ebu Hanzala in, demokrasi ve laiklik out! 26 Kasım 2024 06:45
- ‘İşgalci ülke’ açıklaması ve Erdoğan iktidarının Suriye’de alarm veren politikası 19 Kasım 2024 05:00
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04
- Yeni ‘süreç’: Demokratik siyasete kurt kapanı 01 Kasım 2024 05:03
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34