28 Ekim 2022 04:55

99’uncu yılında cumhuriyet

Fotoğraf: Alparslan Çınar/DHA

Paylaş

Yarın cumhuriyetin ilan edilişinin 99’uncu yılı. Geçen 99 yılda cumhuriyetin katettiği mesafe ne oldu sorusuna yanıt arayanlar, ülkeyi cumhuriyete düşman bir iktidarın yönettiği gerçeğine bakarak bu soruya yanıt verebilirler. Tek adam tarafından yönetilen, laiklik konusunda eksik ve yanlış da olsa atılan adımları ve bu adımların kazanımlarını çöpe atmaya kararlı, bağımsızlık tutkusunu aşırı bağımlılığa dönüştüren, borçsuzluktan borç batağına saplanmış, kendi halkının yarısından fazlasını düşman gören, baştan beri Kürt vatandaşlarını iki kat fazla ezen, varlıklarını ve en doğal haklarını inkar eden bir cumhuriyet. İlan edilişinden 99 yıl sonra hâlâ “demokrasi ile taçlanmayı” bekleyen bir cumhuriyet.

Kuşkusuz buraya sadece AKP iktidarı ve tek adam diktatörlüğü ile gelinmedi. Peş peşe yapılan askeri darbeler, gericilikte ve şovenizmde birbiri ile yarışan siyasi partiler, beslenip büyütülen tarikatların darbe girişimleri, tarikatlara açılan devlet kapıları, çoğu devletçilik uygulamaları sırasında yapılmış fabrikaların özelleştirme furyası ile satılıp, savrulması, cumhuriyetin 10'uncu yılında ödenmesi biten dış borçların yerini alan 500 milyar dolar civarındaki dış borç, borç ödemelerinde ana para ödemelerini geçen faiz ödemeleri, bağımsızlıktan vazgeçilip, onlarca Amerikan ve NATO üssüne toprakların açılması 99 yıllık hikayenin sadece bir bölümüdür.

Kurucu lider cumhuriyeti gençlere emanet etmişti, şimdilerde gençlik işsiz, mesleksiz, yoksul ve gelecekten umutsuz. Bugünkü iktidar ise bir fırsatını bulursa başka ülkelere gidecek gençlerini “süfli” (aşağılık) amaçlar peşinde koşmakla suçlayan bir zihniyete sahip. Gençleri “süfli” olmakla, kadınlarını “sürtüklükle” suçlayan, işçilerinin ölümünü “kader ve fıtrat” arasına sıkıştıran da bu iktidar. Gazetecileri, meslek odalarının Fincancı gibi onurlu başkanlarını “teröristlikle”, hainlikle suçlayıp, gözaltına alan da bu iktidar. Evet cumhuriyet sınıflı bir toplum temelinde, sermayenin ve zengin üst sınıfların egemenliği üzerine kurulmuştu. Demokrasi değil, diktatörlük yönetimine sahipti. Ama buna karşın bağımsızlıkçı, ekonomisini kendi ayakları üzerinde dikmeye gayret eden, eksik de olsa laiklikliği uygulamaya çalışan, kendine gelecek için hedefler koymaya çalışan bir anlayışa sahipti.

Bütün bu idealler yavaş yavaş sönümlendi, burjuvazi semirip iş birlikçiliğin yolunu tuttukça her türlü gericilikle halvet olundu. Kürt sorunu baştan beri çözüm bekleyen bir sorundu, hâlâ kah inkar ediliyor, kah sorun yoktur parantezine hapsediliyor, kah çocukları bile düşman ilan ediliyor. Son Diyarbakır “seferi” iktidarın artık bu konuda söyleyebilecek tek sözünün, içi boşta olsa verebileceği tek vaadin olmadığını açıkça tescilledi.

Sermayenin egemenliğindeki cumhuriyetin gidecek yolu, atacak adımı kalmadı. Bundan sonrası daha fazla baskı, terör ve zorbalıktır. “Eski cumhuriyeti” yeniden restore etme yolu da bir çıkmaz sokaktır. Cumhuriyeti ayakları üzerine yeniden ancak işçi ve emekçi halk, bir halk cumhuriyeti olarak dikebilir. Bu cumhuriyet sınıf farklılıklarını tasfiye ederek ulus, din, mezhep farkı tanımadan tüm halka demokrasi ve özgürlüğü verebilir, cumhuriyet hak eşitliğine sahip vatandaşların kendi kendilerini yönettikleri bir sistem olarak yeniden inşa edilebilir.

Ama tüm bunları başarabilmek için iktidarı fethetmek gerekiyor. Çünkü iktidar kendiliğinden kimseye verilmiyor. İktidar için mücadele etmek, eskiyi gömmek, yeniyi hak etmek gerekiyor. Bunun yolu ise işçi ve emekçi halkın birleşik mücadelesinden geçiyor. Kimse bu mücadelenin kolay olacağını ileri süremez. Ama bu mücadele için nesnel koşulların bugün çok uygun olduğunu, her geçen gün bu mücadeleyi verecek kitleleri içten içe hazırlayıp, büyüttüğünü de görmek gerekiyor. Eski cumhuriyeti onun besleyip, büyüttüğü güçler yedi, bitirdi. Yenisini kuracak güçler ise sert ve zorlu koşullar içinde büyüyüp, çelikleşiyor.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa