29 Ekim 2022 04:57

29 Ekim ve 100. yılın verimi

Fotoğraf: Alparslan Çınar/DHA

Paylaş

29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci yılı 101 pare top atışı ile kutlanmıştı. 1925 nisanında ise resmi bayram olarak kabul edildi. Bu yılın 29 Ekim’i, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. kuruluş yıl dönümüne girmiş olması nedeniyle farklı bir öneme sahip. Siyasal ve entelektüel düzlemlerde yüzüncü yılın yoğun etkinliklere sahne olacağı çok önceden belli olmuştu. İktidar kontrolündeki yoğunluk yanında, akademik ve/veya muhalif alanda düzenlenen etkinliklere ilişkin haber ve davet metinleri de mesaj kutularına düşmeye devam ediyor.

100. yıl etkinliklerinde, Türkiye Cumhuriyeti deneyimini bir başarı öyküsü olarak sunanlarla, kronik zaaflarına bağlı olarak radikal bir dönüşüm geçirmezse iflah olmayacağını düşünenler arasında geçecek tartışmaların sürece rengini vereceğini tahmin etmek zor değil. Ancak dönemin entelektüel verimliliğini artırmak açısından, şu üç noktanın akılda tutulmasında fayda var.

Bunlardan birincisi; Türkiye’de İslamcı siyasetin cumhuriyet konusundaki dalgalı tutumu. Pragmatik ve popülist siyaset tarzı gereği cumhuriyete ilişkin sözü ve eylemi arasındaki açı, hızla farklılaşabilen İslamcı siyasetin konuya ilişkin değişken söylemi, özellikle içerdiği popülist çelişkiler bakımından, aktif bir biçimde yanıtlanmayı gerektiriyor.

Cumhuriyetçi değerleri sonradan keşfeden sol çizgiler ilgiyi hak eden bir diğer odak. Son derece kutuplaşmış Türkiye siyasal ikliminde Kemalist değerlere bağlı olan kitlelerden destek devşirmek için bu birikime yönelen solların varlığı bu tartışmaları etkileyen bir diğer önemli faktör. Zaten yeterince karmaşık olan cumhuriyet tartışmalarına bir de niyet sorgulatan tezleriyle dahil olan bu pozisyonların yüzüncü yıl dönümü gündemini bulandırma kapasitesi gözden kaçırılmaması gereken bir olgu.

Üçüncü nokta çoğunluğu akademisyen kalemlerden çıkan ve Türkiye’nin cumhuriyet deneyiminin eksikliklerini “literatürdeki doğru” üzerinden tartışan bir yaklaşım biçimine dayanıyor. Yol açıcı tartışmaları geliştirme potansiyeli taşıyan bu öbekteki anlama çabalarıyla, Türkiye deneyiminin özgül boyutları arasına köprülerin kurulmasına katkı sağlamak, verimliliği artırma yolunda bir diğer sorumluluk olarak beliriyor.

* * *

Tarihçi Joe Bodnar, anma etkinliklerinin ülke içinde birlik ve uyumu önceleyen resmi versiyonlarıyla, yerel ve grupsal olanları arasındaki mücadele içinde şekillendiğini yazmıştı. Bodnar’a göre hegemonik resmi hatırlama ile ona itiraz halindeki yerel/grupsal olan arasındaki rekabet ve müzakere kolektif hafızayı şekillendiriyor. Bodnar’ın Amerika’da gerçekleştirilen anmaların ikili yapısı için yaptığı bu gözlem, Türkiye siyasetinin parçalı durumu dikkate alındığında daha çok boyutlu bir hal alıyor. Türkiye’de ‘Resmi hatırlama’ya hakim olmak için devlet aklının fraksiyonları arasında yaşanan rekabetin de mercek altına alınması gerekiyor.

* * *

Cenk Saraçoğlu cumhuriyet üzerine düşünmeye ilişkin yaptığı önemli yöntem önerisinde “Bir fikir olarak Cumhuriyet” ile “bir siyasal proje olarak cumhuriyet”in ayrı biçimde tartışılması gerektiğini vurguladı. Küresel düzlemde “Cumhuriyet” üzerine düşünmenin ve sahiplenmenin gerekliliğinin altını çizdikten sonra akılda tutulması gereken şu hatırlatmayı yaptı:

Türkiye’deki “cumhuriyet” tartışmalarındaki sorun, ikinci düzeydeki, yani Türkiye’deki ulus-devletin inşası ve tahkimi sürecinde sürekli dönüşüm halinde olan cumhuriyete dair çıkarımların çoğunlukla birinci düzeyde bir Cumhuriyet kavrayışına sahip olmadan yapılması ve Kemalizme dair çıkarımların genel olarak Cumhuriyet fikrine mal edilmesidir.”  

Cumhuriyet kavramının Kemalizm ile iç içe geçtiği karmaşık bir düşünsel düzlemde ve bu karmaşadan hegemonya derleme niyetinin hız kesmediği bir ortamda Saraçoğlu’nun yöntem önerisini somutluğa kavuşturacak katkı, Bodnar’ın yukarıda değindiği merkezin dışında kalan ya da kalmayı başarabilmiş konum ve tartışmalarda aranabilir. “Erdoğan rejimi koşullarında, şimdi bunun sırası mı?​” diyenlere aldırmadan Türkiye’nin cumhuriyet deneyimine ilişkin yapılacak cesaretli eleştiriler, bir düşünsel çerçeve olarak cumhuriyet bilgisinin Türkiye siyasal sistemine yapacağı katkının da önünü açacaktır. Bu nedenle, dağınık ilerleyeceği şimdiden belli olan 100. yıl etkinliklerinde üretilecek olan sözün bir araya getirileceği, birbirine dokunacağı mecraların üretilmesi bir sorumluluk olarak öne çıkmış görünmektedir.   

* John Bodnar. 1993. Remaking America: Public Memory, Commemoration, and Patriotism in the Twentieth Century. Princeton, New Jersey: Princeton University Press.

* Cenk Saraçoğlu. “Cumhuriyeti Tartışmak: Bir Yöntem Önerisi.” Gazete Duvar. 25 Ekim 2022.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa