01 Kasım 2022 04:56

"Tahıl koridoru" krizi ve Erdoğan’ın nefesi!

Tahıl Sevkiyatı Anlaşması, 22 Temmuz’da İstanbul Dolmabahçe’de imzalanmıştı. (Fotoğraf: DHA)

Paylaş

Rusya, temmuz ayında BM ve Türkiye’nin ara buluculuğunda Rusya ve Ukrayna arasında imzalanan ve “Ukrayna ile Rusya’nın tahıl ve gübresinin Karadeniz üzerinden dünya pazarına güvenli bir şekilde ulaştırılmasını amaçlayan” Tahıl Koridoru Anlaşması’nı süresiz askıya aldığını açıkladı. Rusya Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada bu kararın “Ukrayna’nın İngiliz uzmanların katılımıyla Kırım’daki Rus Karadeniz Filosu gemilerine ve tahıl koridorunun güvenliğini sağlamada yer alan sivil gemilere karşı terör eylemi gerçekleştirmesi” sonrasında alındığı belirtildi.

Rusya Savunma Bakanlığının bir diğer çarpıcı iddiası da İngiliz Donanmasının son saldırılarda yer alan biriminin aynı zamanda 26 Eylül’de Baltık Denizi’nde Kuzey Akımı 1 ve Kuzey Akımı 2 boru hatlarına yapılan sabotajdan da sorumlu tutulmasıydı ki, İngiltere’nin Ukrayna savaşının en hararetli savunucusu olduğu düşünüldüğünde bu iddiaların tamamen temelsiz olduğu da söylenemez.

Rusya Lideri Putin de daha önce Rusya ve Kırım’ı birbirine bağlayan Kerç Boğazı Köprüsü’ne yapılan sabotajın büyük olasılıkla Ukrayna’nın Odessa Limanından gönderilen patlayıcılarla yapıldığını ve tahıl koridorunun “Terör eylemleri için kullanıldığının ortaya çıkması halinde” Rusya’nın koridoru kapatacağını söylemişti.

Rusya’nın bu kararı ve olası sonuçlarına geçmeden önce bugüne nasıl gelindiğine dönüp bakmak gerekiyor.

Dünyanın en büyük tahıl ihracatçıları arasında yer alan Ukrayna ve Rusya’nın tahıl ürünlerinin Karadeniz üzerinden dünya pazarına taşınmasına olanak sağlayan anlaşma, BM ve Türkiye’nin ara buluculuğunda 22 Temmuz’da imzalanmış, Dolmabahçe Sarayı’nda yapılan imza törenine Cumhurbaşkanı Erdoğan ve BM Genel Sekreteri Guterres de katılmıştı.

Hem Ukrayna’ya SİHA satan ve hem de Rusya ile ilişkilerini sürdüren Erdoğan, her ne kadar bu anlaşmanın ara buluculuğuna soyunmasını “Açlık tehdidinin önünün alınması” ile açıklasa da asıl neden kendi iktidarının siyasi ihtiyaçlarıydı. Çünkü Erdoğan, bu ara buluculuk üzerinden öncelikle iç politikada yıpranan imajını dış politikada üstlendiği rol üzerinden toparlamayı hedefliyordu. Öte yandan ülkede başta ayçiçeği yağı olmak üzere gıda fiyatlarının tırmanışa geçmesinin halkta yarattığı tepkileri Türkiye’yi tahıl koridoru yaparak azaltmayı amaçlıyordu -ki, o dönem sosyal medyada gıda fiyatları konusunda “provokatif ve dezenformasyon içeren paylaşımlar” yaptıkları gerekçesiyle Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından birçok kişi hakkında işlem yapılmıştı.

Rusya’ya yaptırım uygulayan ABD ve AB’yi, Tahıl Koridoru Anlaşması’na Rusya’nın tahıl ve gübresinin de dahil edilmesi konusunda ikna etmek, BM Genel Sekreteri Guterres’e düşmüştü. Ancak yapılan anlaşmaya rağmen Rusya’dan tahıl ve gübre almak isteyen ülkelerin ABD ve AB yaptırımlarından çekinmeleri, Rus mallarının dünya pazarına açılmasını engellemişti. Bunun üzerine Putin, 7 Eylül’de “Rusya’nın anlaşmanın şartlarını güvence altına aldığı halde aldatıldığını ve ayrıca Ukrayna’dan ihraç edilen tahılın da düşük gelirli ülkelere değil, AB’ye sevk edildiği” açıklamasını yapmış ve bu konuda Erdoğan ile görüşeceklerini söylemişti.

Erdoğan da bu açıklamanın hemen ardından “Tahıl sevkiyatında zaten şu an itibarıyla biliyorsunuz, Rusya tarafından henüz tahıl sevkiyatı yok fakat Sayın Putin’in tabii haklı olduğu bir konu var. O da nedir? Bu tahıl sevkiyatında gelen tahıllar maalesef zengin ülkelere gidiyor, fakir ülkelere değil.” diyerek Putin’i doğrulamıştı. Buna rağmen Erdoğan 21 Ekim’de yaptığı açıklamada ise, 19 Kasım’da sona erecek anlaşma konusunda “Sevkiyat anlaşmasını uzatma noktasında herhangi bir mani söz konusu değil. Dün akşam Zelenski ile yaptığım görüşmede de Sayın Putin ile yaptığım görüşmede de yine bunu gördüm” demişti.

Ancak öyle olmadı ve Rusya anlaşmayı askıya aldı.

Rusya’nın tahıl koridoru anlaşmasını askıya almasından sonra hem Rusya ve hem de ABD ve AB cephesinden yapılan açıklamalar, birçok Afrika ve Asya ülkesini açlıkla yüz yüze bırakma pahasına bu konunun nasıl emperyalistler arasındaki egemenlik mücadelesinin alanı/parçası haline getirildiğini ortaya koyuyor.

Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Yerhov, Hürriyet gazetesine yaptığı açıklamada Ukrayna’dan yaklaşık 8.5 milyon ton tahıl sevkiyatı yapıldığını ve bunun alıcılarının yüzde 51 oranında AB, Britanya, İsrail ve G. Kore olduğunu, en muhtaç Afrika ülkelerinin payının ise sadece yüzde 3 olduğunu söylüyor ve “Bu koşullarda süresinin uzatılmasına nasıl bakabiliriz?” diye soruyor. Ancak asıl dikkat çekici açıklama Rusya Tarım Bakanı Dimitri Patruşev’den gelmişti. Petruşev, Rusya’nın yoksul ülkelere ücretsiz olarak 500 bin ton tahıl desteği yapmaya ve ayrıca Ukrayna tahılının yerini alarak tüm ülkelere uygun fiyatlarla tedarik sağlamaya hazır olduğunu söylüyordu.

Bu açıklamalar Rusya’nın Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan çekilmesinin batının kendisine uyguladığı ambargoya karşı bir yanıt olduğunu ve ayrıca bu kararın Ukrayna’nın dünya pazarındaki yerini de alma gibi bir hedefi olduğunu ortaya koyuyor.

Öte yandan yapılan anlaşmaya rağmen Rusya’nın tahıl ve gübresinin dünya pazarına ulaşmasını engelleyen ABD’nin Dışişleri Bakanı Blinken, Rusya’yı “Gıdayı silah olarak kullanmak”la suçluyor ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ise “AB, Rusya’yı bu karardan dönmeye çağırıyor” diyordu.

Emperyalist güçlerin Ukrayna üzerinden sürdürdükleri egemenlik/paylaşım mücadelesi ve bu mücadelenin bir alanı/parçası olarak Tahıl Koridoru Anlaşması’nın askıya alınmasının dünya için ortaya çıkaracağı sonuçları tartışmak için erken olabilir. Ancak yaşanan gelişmeler bize bugünden şu gerçekleri gösteriyor:

Birinci olarak; batının ambargosu ve Rusya’nın buna yanıt olarak Tahıl Koridoru Anlaşması’nı askıya alması ve yine Kuzey Akımı 1 ve 2 boru hatlarına yapılan sabotajlar, emperyalistler arasındaki çatışma ve mücadelenin her alanda giderek daha sertleşeceğine işaret ediyor.

İkincisi; bir yandan Batılı ülkelerin ve öte yandan Rusya’nın yoksul ülkelerle ilgili açıklamaları, bu güçlerin asıl derdinin yoksul ülkelerin açlığı değil, onları egemenlik mücadelesinde kendi yanlarına çekmek olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Sonuçta tahıl koridorunun açılmasından sonra en muhtaç 25 Afrika ülkesine gönderilen tahılın sadece yüzde 3 olması, bu çekişmenin faturasını kimlerin ödediğini çarpıcı biçimde ortaya koyuyor.

Üçüncüsü ise, son gelişmelerin görünür kıldığı bir diğer önemli nokta da Erdoğan’ın ‘ara buluculuk’ girişimlerinin sınırları olmuştur. Çünkü Erdoğan bu role her ne kadar kendi siyasi çıkarları ve iktidarına manevra alanı yaratmak üzere soyunmuş olsa da karşılaşılan sonuç, Erdoğan iktidarının nefesinin neye yetip yetmediğini de göstermiş oldu. Nihayetinde Rusya ve Ukrayna arasındaki barış görüşmelerine ara buluculuk girişimi başarısızlığa uğradıktan sonra Erdoğan’ın Tahıl Koridoru Anlaşması’ndaki ara buluculuk rolünün de sınırlarının çatışma halindeki emperyalistler tarafından çizildiğini görmüş olduk.

En önemlisi ise, bütün bu gelişmeler dünyanın daha geniş alanlarında çatışma riski doğurarak halkları ölüm ve açlıkla karşı karşıya bırakan bu emperyalist savaş tehdidinin ancak halkların ortak mücadele ve dayanışması ile durdurulabileceğini çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa