2 Kasım 2022

Marx, hoşgörü ve kurtuluş

Bismarck’ın kültür kavgasını ele alırken Marx ve Engels’in bu döneme dair yorumlarına yönelip geçen haftaki sorumuza ip uçları arayalım: “Kültür savaşı, antisosyalist yasalar ve refah devleti uygulamalarını Bismarck’ın aynı siyasi hamlesinin farklı basamakları olarak değerlendirebilir miyiz?​” Bu soru bize bugün kültür savaşı kavramı altında tartışılan siyasal olguyu stratejik ve taktik düzlemde analiz etmek için neler öğretebilir?

Kültür kavgası (Kulturkampf) kavramı Marx’ın 1875’te kültür kavgasının zirvesinde anti-sosyalist yasalardan önce kaleme aldığı “Gotha Programı’nın Eleştirisi” olarak anılan metinde yer alır. Metin yayımlanmak için hazırlanmış bir analiz değildir. Eisenach merkezli Almanya Sosyal Demokrat İşçi Partisi (SDAP), Leipzig merkezli Ferdinand Lassalle’ın önderliğindeki Genel Alman İşçi Derneği’yle birleşmek üzeredir. SDAP liderleri ortak parti programını Marx’a yollayıp, onun fikrini sorarlar. Marx’ın mektubundaki eleştirilerden dört başlığı öne çıkaracağım:

1) Milliyetçik ve orta sınıf: Marx, Lassalle’ın orta sınıfın (Mittelstände) burjuvazi ve feodallerle beraber işçi sınıfına karşı gerici bir kitle oluşturduğu tezini “saçmalık” olarak reddeder. Lassalle’ı, burjuvaziye karşı feodal mutlakiyetçilikle yaptığı ittifakı güzellemek için Komünist Manifesto’yu çarpıtmakla suçlar. Manifesto ve önceki sosyalistlerin aksine Lassalle işçi hareketini en dar milliyetçi/ulusalcı görüş açısından kavramaktadır. (Marx 1987: 23) Marx, uluslararası bir ekonomide ulusal bir işçi sınıfı hareketi stratejisi takip etme fikriyle dalga geçer: “Herhangi bir satıcı, Alman ticaretinin aynı zamanda uluslararası ticaret olduğunu bilir ve Bay Bismarck’ın büyüklüğü tam da bu kendisine özgü uluslararası siyasetinden gelmiyor mu?​” (24) 1873’ün borsa krizinden iki yıl sonra kaleme alınan bu satırlarda, Das Kapital’in ikinci ve üçüncü ciltleri üzerine çalışan Marx’ın Bismarck analizinde orta sınıfın ve uluslararası ticaretin rolünü nasıl değerlendirdiğini görüyoruz.

2) İttifak stratejisi: Marx, Almanya’daki emekçi halk çoğunluğunun proleterlerden değil köylülerden oluştuğuna dikkat çekerek (27), proletaryanın çoğunluğu oluşturmadığı bir toplumda nasıl bir siyaset izlemesi gerektiğine dair -Kautsky, Plehanov, Luxemburg, Lenin, Gramsci gibi gelecek kuşak Marxistlerin hegemonya olarak adlandıracağı- stratejik soruyu formüle eder. Proletaryanın orta sınıf ve köylülüyü halk olarak temsil edebilmesini temel mesele olarak ortaya koyar.

3)  Devlet: Marx, programın (stratejik hedefi olarak tarif edebileceğimiz) “hür devlet” talebini eleştirir. Bu talepte varolan toplum varolan devletin temeli olarak ele alınacağı yerde, devlet kendi manevi, ahlaki ve hür (selbstständig) temelleri olan bir varlık olarak kabul edilmektedir. Programda sürekli lafı geçen “bugünkü devlet” sınır değiştirirken değişmektedir: Prusya’da, İsviçre’de, İngiltere’de, ABD’de “bugünkü devlet” farklıdır: “Dolayısıyla bugünkü devlet bir kurgudur.” (28) Farklı kültürel ülkelerde farklı devletlerin çeşitli biçimlerine rağmen ortak bir noktaları hepsinin modern burjuva toplumunun zemininde yükselmesidir. Marx parti programını, demokratik cumhuriyet hedefini ifade etmekten çekindiği için korkaklıkla suçlar. Ancak demokratik bir cumhuriyette anlamı olan talepleri askeri bir despotizme yöneltmenin saçmalığını vurgular.

4)  Kültür savaşı: Marx, kültür ve eğitim politikalarına dair bölümde programın liberal anayasalcılığın genel ilkelerini tekrarlamasını eleştirir. “Milli eğitimde eşitlik ve genellik”, “zorunlu genel eğitim”, “ücretsiz eğitim”, “bilim özgürlüğü” ve “vicdan hürriyeti” talepleri şu ya da bu şekilde kapitalist devlet anayasalarında bulunmaktadır. Marx, güncel strateji ve taktikler yerine yüksek ilkelere sığınan programın materyalist bir eleştirisini sunar: “Milli eğitimde eşitlik talebiyle bugünün toplumunda (ki mevzu bahis olan budur) eğitimin bütün sınıflar için eşit olabileceğine mi inanılmaktadır?​” (30) Yoksa eşitlikten kastedilen yüksek sınıfları da köylü ve işçilerin gittiği milli eğitim okullarının ortalamasına mı zorlamaktır? Zorunlu genel eğitim Almanya’da zaten vardır. İsviçre ve ABD ücretsiz eğitim uygulamaktadır. Bu ülkelerdeki ücretsiz eğitim sadece yüksek sınıfların eğitim masraflarını vergi kasasından karşılayamamaları anlamına gelmektedir. “Devlet eliyle milli eğitim” talebini bilhassa iğrenç (verwerflich) bulan Marx, genel bir kanunla halk okullarının araçlarını, eğitim personelinin niteliğini, müfredatı belirleme ve bunların uygulamasını müfettişlerle denetlemenin, “devleti milli öğretmen tayin etmekle” aynı şey olmadığını vurgular. Hükümet de kilise de aynı şekilde eğitimden tamamen dışlanmalıdır. Kulağa demokratik gelen tüm maddelerine rağmen bütün program Lassallecı grubun ya devlete duyduğu tebaa imanıyla, ya demokratik mucize inancıyla ya da bu ikisinin bir bileşimiyle enfekte olmuştur. Marx devam eder (31):

Vicdan hürriyeti!’ Niyet bu kültür kavgası (Kulturkampf) zamanlarında liberalizmi eski sloganlarına yüreklendirmekse, bu ancak şu şekilde mümkün olabilirdi: ‘Herkes kendi dinsel ve bedensel ihtiyaçlarını polis burnunu sokmadan giderebilmeli!’ Ancak işçi partisinin bu vesileyle burjuva vicdan hürriyetinin çeşitli dinsel vicdanın hürriyetinin hoş görülmesinden ibaret olduğunu ve kendisinin daha ziyade vicdanı dinsel hayaletten özgürleştirmeyi hedeflediğini ifade etmesi gerekirdi.” [Vurgular orjinal]

Marx, bu paragrafta işçi sınıfı partisini liberal anayasalcılığın hoşgörü ilkesinin ötesinde vicdanın kurtuluşunu talep etmeye davet eder. Eleştirileri, 1843’te kaleme aldığı “Hegel’in Hukuk Felsefesi’nin Eleştirisi” ve “Yahudi Sorununa Dair” adlı metinlerindeki anayasa tezlerini takip etmektedir. Liberal anayasalcılıkta bedensel ve dinsel ihtiyaçların polis müdahalesinin men edildiği özel alanlar olarak eşitlenmesine yönelik vurgu, bugünkü beden siyaseti açısından özellikle dikkat çekicidir. 1843’ten 1875’e Marx’ın vicdan için de, beden için de talebi tutarlı ve nettir: Hoşgörü değil, kurtuluş!

Marx, K. 1987. “Kritik des Gothaer Programms,” Marx-Engels Werke Cilt 19 (Mayıs 1875 - Mayıs 1883) içinde, Berlin, Dietz Verlag, ss. 11-32.

Evrensel'i Takip Et