4 Kasım 2022

Putin’in gazı ve Erdoğan’ın Suriye açmazı!

Fotoğraf: DHA (Arşiv)

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 5 Ağustos’ta Soçi’de Rusya Lideri Putin ile görüşmeye giderken Suriye Kürtlerine yönelik operasyon için ‘olur’ almayı umuyordu. Bilindiği gibi, Putin bu konuda beklenen desteği vermemiş ancak Erdoğan’ın sıkışmışlığını fırsata çevirmek için bu konunun Suriye yönetimi ile görüşmeler yapılarak çözülmesi gerektiğini söylemişti. Erdoğan da Soçi dönüşü, Putin’in kendisine “Bunları, rejimle birlikte çözme yolunu tercih ederseniz çok daha isabetli olur” dediğini aktarmıştı.

Ardından Putin’den alınan gazla Erdoğan iktidarı Suriye ile “Normalleşme” dosyasına hızlı bir giriş yaptı.

Önce Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, geçen yıl Bergrad’da Suriye Dışişleri Bakanı Faysal Mikdad ile ayaküstü bir görüşme gerçekleştirdiğini açıkladı. Çavuşoğlu’nun açıklaması Suriye’de cihatçı gruplarla birlikte işgal altında tutulan bölgelerde protestolara ve Türk bayrağının yakılmasına neden olsa da iktidar cephesinden bu yönlü açıklamalar devam etti.

Erdoğan, ağustos ayında Ukrayna ziyareti dönüşü “Bizim Esed’i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok” dedi. Eylül ayında Semerkant’ta yapılan Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısına katıldıktan sonra “Keşke Esed Özbekistan’a gelseydi, görüşürdüm” açıklamasını yaptı. Geçtiğimiz ay da Prag’daki Avrupa Siyasi Topluluğu zirvesinde kendisine sorulan Esad ile görüşüp görüşmeyeceği sorusuna “Vakti saati geldiğinde biz Suriye’nin başkanıyla da görüşme yoluna da gidebiliriz” yanıtını verdi.

Bu süreçte MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Suriye İstihbarat Başkanı Ali Memlük arasında hem Moskova ve hem de Şam’da çeşitli görüşmeler yapıldığına dair haberler yapıldı ve bu haberler yalanlanmadı.

İşte Suriye ile “Normalleşme” konusuna böylesine hızlı bir giriş yapan Erdoğan iktidarı, son bir aydır sessizliğe bürünmüş durumda. Çünkü Erdoğan iktidarı ile Suriye yönetimi arasında Putin’in verdiği gazla çözülemeyecek kadar ciddi sorunlar bulunuyor. Yapılan görüşmelerde bu sorunlarla bir kez daha yüzleşen iktidar, bu nedenle de sessizliğe bürünmüş görünüyor.

Aslında Suriye ile “Normalleşme” demesine rağmen, Erdoğan iktidarı yanlışlarından dönme gibi bir tutum sergilemiyor. Aksine yayılmacı emellerinden ve cihatçı gruplarla iş birliğinden döndüğüne, döneceğine dair bir işaret bulunmuyor.

Erdoğan, “Normalleşme” derken, Suriye yönetiminin Kürtlere yönelik operasyona izin vermesini ve mültecilerin Suriye’ye dönüşü konusunda bazı adımların atılmasını istiyor. Böylece bir yandan Kürt savaşı üzerinden şovenizmi körükleyip ülkeyi olağanüstü koşullarda seçimlere götürmeyi ve ayrıca mülteci kozunu da muhalefetin elinden almayı amaçlıyor. Dolayısıyla Erdoğan’ın “Normalleşme”den anladığı, yaklaşan seçimler öncesinde Suriye sorununda iktidarının iç politikadaki ihtiyaçlarına uygun adımların atılmasından başka bir şey değil.

Buna karşın Suriye yönetimi de Erdoğan iktidarı ile siyasi ilişkilerin geliştirilmesi için iki önemli koşul öne sürüyor. Bunlar, Türkiye’nin cihatçı gruplarla birlikte işgal altında tutulan bölgelerden çekilmesi ve cihatçılara verdiği desteği sona erdirmesi. Esad da Erdoğan’ın seçimler öncesinde oldukça zor bir durumda olduğunun farkında ve bu nedenle de ciddi tavizler koparmadan ilişkilerin geliştirilmesi yönünde adım atmaya niyetli görünmüyor.

Esad yönetiminin Erdoğan’dan ilk beklentisi, Türk askerinin İdlib’deki HTŞ’ye kalkan yapılmasına son verilmesi; başka bir deyişle Suriye’nin buraya yapacağı olası operasyonun önünde engel olmaktan çıkması iken, sahadaki gelişmeler tam tersi yönde ilerliyor. HTŞ, Erdoğan iktidarının göz yumması ve SMO (ÖSO) içinde Ahrar’uş Şam, Hamza Tümeni, Sultan Murad Tümeni gibi grupların desteğiyle Afrin’i ele geçirdi. Ardından her ne kadar Afrin’den çekildiği açıklansa da HTŞ aslında Afrin’den El Bab’a kadar ki alanlarda kendi egemenliğini kabul ettirmiş oldu.

Bu gelişmelere rağmen Ukrayna savaşının yarattığı yeni dengelere bağlı olarak Putin’in Erdoğan’ı yanında tutmak istemesi, Suriye sahasında yeni hamlelerin yapılmasına olanak tanıyabilir. Çünkü Putin’in uzunca bir dönemdir ABD ve Batılı emperyalistlerle sorunlar yaşayan Erdoğan’ın iktidarda kalmasını istediğini ve bunun için gerektiğinde ona destek vermekten geri durmayacağını son tahıl koridoru krizinde bir kez daha gördük.

Ancak burada şu gerçeği de göz ardı etmemek gerekiyor: Ukrayna savaşı aynı zamanda bir dönem önce Suriye’den çıkartılması tartışmaları yapılan İran’ın buradaki varlığını ciddi biçimde arttırmasına olanak sağladı. Dolayısıyla bu yeni durum, Putin destek verse de Erdoğan’ın Suriye’de İran ve Esad rejimine rağmen hamle yapabilme olanağını önemli oranda sınırlıyor.

İç politikadaki ihtiyaçları üzerinden başlattığı Suriye hamlesi şimdilik çıkmaza girmiş olsa da burjuva muhalefetin tutarsız politikalarını fırsata çevirmek için Erdoğan’ın bu konudaki arayışlarını sürdüreceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok. Çünkü bu gerici politika ile gerçek anlamda hesaplaşmak; emperyalist müdahalelere, iktidarın yayılmacı emellerine, cihatçı çetelerle sürdürülen iş birliğine ve Kürt sorunundaki şiddet politikalarına karşı barışı, halkların kendi kaderlerini tayin hakkını, seküler ve demokratik bir yaşamı savunmaktan geçiyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et