Hüzün ve coşku iç içe
![](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/164510.jpg)
İstanbul Üniversitesi | Fotoğraf: İBB Basın Bülteni
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Mezunları Cemiyeti bir büyük ailenin iki ferdi olarak bu hafta tatlı ve acıları iç içe yaşadı. Sözlerimizi tatlıya bağlamak için önce acı kayıplarımızla başlamak istiyorum. Geçtiğimiz hafta içinde iki değerli hocamızı, Profesör Metin Sarfati ve Prof. Dr. Erol Manisalı Hocalarımızı ebediyete uğurladık.
Profesör Metin Sarfati iktisat felsefesi ile ilgilenmiş idi. İktisat alanı, toplumsal üretim ve tüketim ilişkisi bağlamında, fakültelerde okutulan araçsallaştırılmış biçimiyle salt teknikten ibaret değildir; halihazırda okutuluş biçimiyle iktisat, iktisadi olayların teknik yansımalarının görüntülerinden ibarettir. İktisat alanının salt teknik ve mekanik düzleme indirgenmesi, muazzam karmaşık devasa ilişkiler yumağının sadece perdede yansımalarının resmedilmesinden öte bir anlam taşımaz. Ondan dolayıdır ki, iktisadi süreçlerden ve politikalardan daimi şikayetçi olduğumuz halde her ne hal ise, bir türlü çözüme kavuşamıyoruz, çünkü iktisat havuzunda yüzen insanların psikolojileri ve düşüncelerinin oluşturduğu bütünseli, diğer bir deyişle, toplumsal felsefeyi algılayamıyoruz. Sarfati Hoca’nın, Burak Atamtürk Hoca ile yapmış olduğu, Efil Yayınevi baskısı İktisat Sadece İktisat Değildir başlıklı derleme umalım genç meslektaşlarımızı bu konuda heyecanlandırır.
Geçtiğimiz hafta içinde yaşadığımız ikinci acıyı da, Profesör Erol Manisalı Hoca’mızın kaybı oluşturmuştur. Kırk yılı aşkın hocalık süresinde onlarca talebe yetiştirmiş, akademi yaşamına çok değerli araştırmacı ve genç hocalar kazandırmış olan Erol Manisalı Hoca’mızı da geçen salı günü üniversitede yaptığımız bir programla ebediyete uğurladık. Hiç kimsenin yeri doldurulmaz olmakla beraber, Erol Hoca’mızın genç arkadaşlarının devraldıkları meşaleyi yüz akıyla taşıyacaklarından kuşkumuz yoktur. Ondan dolayıdır ki, Erol Hoca’mızın yaşama uzun eser/gölge bırakarak aramızdan ayrılmış olduğunu söyleyebiliriz. Erol Hoca’mız Cumhuriyet gazetesindeki yazılarında Avrupa Birliği bağlamında gümrük birliği konusunda, Kıbrıs meselesi üzerinde ve ülkenin çok çeşitli alanlarında ulusalcı bakış açısı ile siyasi şimşekleri üzerine çekmiş ve bütün bu çabaların sonucunda hiç hak etmediği acılara maruz kalmıştır. O nedenle, tabutu başında imamın helallik talebi, toplumdan değil, tam tersi, Erol Hoca’dan istenmeli idi. Sosyal teamüller aklın alanını teslim alınca, mantık ve düşünceler donarak, olması gereken gerçeklikten sapabiliyor.
Her iki hocamızın da ışıklar içinde huzurla uyumasını, ailelerine ve akademi camiasına başsağlığı dilerim.
Değerli okuyucularım, sizler bu yazıyı okuduğunuz gün biz karıncalar da yüzlerce mezunumuzla İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyetinin yıllık geleneksel Karıncalar Günü şenliklerini yaşıyor olacağız. Karıncalar Günü’nde tam bir kurumsal topluluk anlayışı ile mezunlarımız ve hocalarımız bir araya gelir, aralarında deneyimler paylaşılır, mezunlara yeni ufuklar açılır, böylece kurumsal yapı güçlenir ve gelişir. Zira her üniversitenin ya da fakültenin mezunlar derneği/cemiyeti eğitim kurumunun sosyal-eğitim uzantısı olarak fevkalade işlevseldir.
Karıncalar Günü salt bir şenlik günü olmanın çok ötesinde, derin anlamı olan coşkulu bir eylemdir. Bu günde geleneksel olarak emekli bir hoca sembolik ders yapar. Sembolik dersin hem konuşmacı hoca hem de dinleyici konumundaki geçmiş talebeler açısından farklı anlamları ve yorumu vardır. Dersi yapan hoca, bu dersinde geçmişteki olağan dersindekinden çok farklı bir sıfatla, talebe özlemi, ders anlatma özlemi, kısacası sahne alma özlemi ile talebelerin karşısına çıkmaktadır. Fakat bu kez sahne alış hoca olarak değil, emekli olarak ve bir veda performansı şeklindedir. Ben de bu deneyimi yaşarken, ilk cümlemin “Her emekli hoca bu testi tadar” ifadesiyle başlayıp, bir teste tabi olduğumu belirterek, belki de artık meslektaş ve arkadaşlarım olmuş olan eski öğrencilerimin beni yorumlamasında şefkatli davranmalarına örtülü rica göndermiş olmuşumdur. Çünkü tüm coşkulu tavırlar arasında, amaçtan bağımsız olarak, dinleyenler psikolojilerinde bir yandan konuşanın hocalık hal ve tavrımı hatırlıyor, diğer yandan da o andaki veda konuşması hal ve tavrımı zapt ediyorlardı. Konuşanın farklı ortamda yansıyan bu iki halini mukayese edip, farkı belleklerine yansıtan dinleyiciler aslında net kararlarını o anda veriyorlardı. Çok isterdim, o esnada tüm arkadaşlarımın beyin dalgalarını bir göstergede yansıtabiliyor olup, test sonucunu derhal alabilseydim. Heyhat!..
Hocalık, birikim ve deneyimin çok önemli olduğu meslekler arasında en yüksek bir yere sahiptir. Nasıl bir firmanın uzun süre yöneticiliğini ya da sahipliğini yapmış olan bir kişinin deneyimi fevkalade iyi yetişmiş yetenekli genç insanlara tercih edilebilir dahi olabiliyorsa, bütün yaşamını okuma ve anlatma ile geçirmiş olan deneyimli bir hocanın toplumsal önemi de bu açıdan çok yüksektir. Üstelik hocalık eyleminde, örneğin bir cerrahta olması gerektiği gibi, vücudun mekanik niteliği önemli olmadığından, hafızası ve muhakeme kabiliyeti yerinde olan her hoca topluma hizmette tam yetkilidir. O nedenledir ki, Batı üniversitelerinde emeritus hocalık statüsü vardır ve yaşlanan hocalar bizde olduğu gibi, pijamasını giyip TV karşısına oturtulmayıp, yüksek lisans ve/veya doktora derslerinde görev verilir. Toplumsal nüfusunun beyinsel özelliği niteliği ile fevkalade öne çıktığı günümüz dünyasında, toplumu ilerilere taşımaya azimli ve ileri görüşlü siyasilerin önerisi, çok sayıda insan değil, çok kaliteli beyin üretme olmalıdır.
Küresel ekonomi savaşlarında beyinleri merkezde toplayan emperyalist güç, emri ve etkisindeki çevre politikacılara, halklarına beyin değil, nüfus üretimi tavsiyesinde bulunmalarını telkin eder.
Evrensel'i Takip Et