06 Kasım 2022 05:00

Ele sıradan bize hayal, bitmez gibi görünen basit istekler...

Görsel: Pixabay 

PAZAR
Paylaş

En yakın dostlarımdan biri gittiği bir buluşmada gençlerle konuştuktan sonra anlattı:

“Hani biz gençler yaşamak istiyor deyince tiyatroya, festivale gitmek, istedikleri bölümde okuyabilmek, seyahat edebilmek istiyorlar sanıyorduk ya; meğer gençler yaşamak istiyoruz derken gerçekten yaşamayı, ölmemeyi istiyorlarmış. Çok genç, arkadaşını kaybetmiş, sevdiklerinin intiharıyla sınanmış.” 

İnsan hissediyor, görüyor ama biri tokat gibi yüzüne çarpmadan tam anlaşılmıyor. Hayatın en güzel çağında ne yaşıyor bu gençler?

Bir kere arkadaşım intihar etti, kaç sene geçti hâlâ atlatabilmiş değilim. 

Sevdiğin biri ölünce, keşkeler boyu geçiyor. Hiç beklemediğin anda metroda biri profilden ona benziyor, yolda kulağına sesi çalınır gibi oluyor. Eski fotoğraflara bakamıyorsun, numarasını silemiyorsun, aynı isimde birini kaydederken kalakalıyorsun, her seferinde yeni bir pişmanlık icat etmekten geri duramıyorsun. 

Kalan da hiçbir zaman eskisi gibi tam olmuyor yani.

“Yaşamak istiyoruz” ne geniş bir cümle aslında, içine milyonlarca mana sığar, bir nevi hayatı tanımlıyorsun. Yaşamak istiyoruz cümlesi nefes alabilmeye indirgenmişse, vah bize.

Herkes kendini ifade etme çabasında ama kimseler tam dinlemiyor. 

Dinleyen de tam anlamıyor. Anlaşılmaya anlaşılmaya unuttuk anlamaya çalışmayı da.

Garsonlar dışında kimse bize “Ne istiyorsun?” diye sormuyor.

Onları da artık az görür olduk, hesap ödeyecek para yok.

Ne istemediğini çok iyi ifade edip ne istediğini bilmeyenler coğrafyasında, insandan çok birer seçmen hissettiğimiz şu süreçte, kimse bana sormuyorsa kendime sorayım dedim: Ne istiyorum?

Öyle seçmen kimliğiyle, siyasi tercihler değil. Biricik ömrüm vardı yarıyı çoktan geçti. Bu hayattan ne istiyorum?

Artık kalıpların sınavı olmadan yaşamak istiyorum. Hangi mahalleden geldiği önemli değil, birilerinin kurallarına, giydirdiği kimliklere göre yaşamadığım için tehdit edilmek, alay konusu olmak, hakir görülmek gerilimi yaşamadan, gönlümden geçtiği gibi davranabilmek, giyinebilmek, konuşabilmek istiyorum. Herkesin dilediği gibi yaşama şansı olsa, kimse kimseye kalıbını dayatmazdı bence. O öyle bir insandır, sen de böyle. Yeter ki onursuz olmasın, kötülüğe bulaşmasın. Kalıplar dar geliyor, nefes alamıyorum, yırtıp atmak istiyorum.

Manevi ve fiziksel olarak yıpratmayacak iş saatleri içinde çalışmak, mesai bitince işi işte bırakmak istiyorum. 

Geçinebilmek için, çocuklarıma gelecek kurabilmek için bir işte çalışmamın yetebilmesini istiyorum. Kupon arsa kollamak, kârlı yatırım bulmaya çalışmak, düşük faizli kredi takip etmek, kelepir ev aramak zorunda hissetmek, başkalarının nasıl da kendini kurtardığını dinleyip aptal ve beceriksiz hissettirilmek değil, akışında dümdüz, çalışayım, kazanayım, geçineyim ve endişesiz olayım istiyorum. Kiracı kalmak bir imkansızlık sonucu değil bir tercih olsun istiyorum. Birkaç senede bir ev değiştirip dokusunu sevdiğim sokaklarda yaşayabilmeyi istiyorum. Gayrimenkul peşinde harcanmış bir ömür değil, semt semt yaşanmış, başka başka evlere anılar bırakmış olmayı istiyorum. Kitap yazabilmek istiyorum. Her evde bir kitap. Bittikçe tası tarağı toplayıp yeni bir mekan, yeni bir pencere önü. Çocuklarım ülkelerinde okusun istiyorum. Daha 18'lerinde gurbete göndermek istemiyorum. Her 6 Kasım’da protesto ede ede ömür bitiyor artık, hemen YÖK kalksın, üniversiteler özerk ve özgür olsun istiyorum. Heyecan duysunlar çocuklar okula gittiklerinde, bitirdikleri zaman için planları olsun, buldukları değil istedikleri işi yapsınlar istiyorum. Sırt çantasıyla bir yaz çıkıp dünyayı gezebilsinler istiyorum. Bir bilemedin iki-üç yıllık birikimimle bunu onlara sağlayabilmek istiyorum ve azınlıkta bir kesim olarak değil, herkesin gücünün yetebileceği bir imkan olarak sunmak istiyorum. Emeklerinin sömürülmediği, kağıt üzerinde kalmayan stajlarda kazandıklarıyla kendileri de katkıda bulunsunlar bu ortak plana, hedefleri ve buna giden yolda yapabilecekleri şeyler olsun istiyorum. Büyük düşünmeyi ve hayallerinin peşinden gitmeyi, dayatılan limitlere takılmadan öğretebilmek istiyorum. Bir işçi çocuğundan kozmonot yaratacak bir ülkeyi göremedik belki ama bir fabrika işçisinden halk ozanı, onun oğlundan ünlü bir balet yaratmış ülkem için de çok imkansız bir istek değil bence. Çalışınca kazanacağını, yetenekliyse başaracağını, isterse olacağını söyleyebilmek istiyorum, amasız, şerhsiz, torpilsiz, sermayesiz... Hiçbir şey başarmak zorunda olmadığını da anlatmak istiyorum. Sıradan bir mesleğin mutlu olmasına yetebileceği imkanlar vermesini istiyorum. Sürekli büyük hedeflerle yorgun düşmemelerini istiyorum. 

İşler aksın istiyorum, hiçbir yerde bir tanıdığımız olmak zorunda kalmadan.

Artık kimse bana "nerelisin?" diye sormasın istiyorum. Biriyle karşılaşınca ilk soru bu olmasın, ne fark eder kimlikler? "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" da denilmesin bana. Kimsenin ne olduğunu bilmeden, güvenle araç kullanmak, aynı sıraya girmek, sıramı kaptırmamak, kim vurduya gitmemek istiyorum.

Kapı çaldığında heyecanlanmak istiyorum, tebligat mı geldi, polis mi dayandı fikriyle tedirgin olmadan. Adliyede, emniyette, cezaevinde suçsuzluğu bilinen kimse kalmasın istiyorum. Kalmasın ki özgürlüğümün tadını çıkarabileyim ayıp oluyor hissi yaşamadan.

Kimseyi tanımak zorunda kalmak istemiyorum. Bilmem ne bakanının, özel kalemlerin, parti sözcülerinin, hiç gitmediğim bir ilin valisinin ya da kafaya takkeyi geçirip evlere kapatılmam, itaat etmem gerektiğini buyuran sakallı adamların adını duymak istemiyorum artık. Her afette bizler seferberliğe geçmeden devlet kurumlarının çözeceğine güvenmek istiyorum. Evi yıkılanlara, işsiz kalanlara, tedavi olamayanlara, yetime, öksüze, kışları evsizlere, sahipsiz yavru kedilere ve terk edilmiş köpeklere çare bulmaya çalışan herkesle bir yoruldum artık, hepimize biraz da devlet baksın istiyorum. Bana artık gelirimden kesilen vergi batmasın, gücüme gitmesin istiyorum. Bunca afet göbeğinde bir coğrafyada, doğa olaylarından, kazalardan ve kaza kurşunlarından ölme ihtimalim istatistiki olarak azalsın, önlenemeyenler başıma gelirse yeniden başlama şansım bulunsun istiyorum. Bir depremden sağ çıktığımda beni uzun yıllar boyunca konteyner ve çadır hayatının bekleyeceğini düşünerek rahat edemiyorum. Yapmam gereken basit şeyleri yaptığımda dünyadaki milyonlarca başka insan gibi akışında yaşayabilmek istiyorum. Sürekli güçlü olmak zorunda kalmadan, güçsüzken de ayakta durabilmek istiyorum.

Ne lazımsa evime yakın bakkaldan alıvereyim istiyorum, öyle marketlerce gezip fiyat karşılaştırmadan. 

Dilediğim saatte yürüyüşe çıkabilmek istiyorum ve dilediğim saatin genelde sabah beş olduğunu bilerek istiyorum bunu. Doğanın uyanma sesleriyle, elim cebimde, tekinsiz hissetmeden denizlere çıkan sokaklarda yürümek, eve dönerken yeni açan fırından sıcak bir simit alıp hemen oracıkta mis gibi gravyer ve çay eşliğinde yemek istiyorum. Bunu sık yapabilmek ve hep iyi peynir yemek istiyorum. Bir şeyi satın alırken hem fiyatına hem katkı maddesine hem GDO'suna bakmak zorunda kalmadan, bunlara zaten biri bakmış ve uygun değilse onay vermemiştir diye düşünüp, cebimdekinin yeteceğini bilerek, canımın çektiği şeyi alabilmek istiyorum. Damak tadım olsun istiyorum.

Kolay gezmek istiyorum. Basit bir seyahat için aylarca birikim yapmaya çalışmadan gezebilmek. Büyük seyahat planları da imkansız olmasın istiyorum. Senelerce hayalini kurup, plan yapıp, gerçekleştirebildiğimi görmek istiyorum. 50 yaşımda emekli olup ikramiye almak istiyorum. 

İkramiyemle meyhane açmak istiyorum. Devir parasına milyonlarca lira istenmeyen, belediyede rüşvet gerektirmeyen, kira bedeliyle dudak uçuklatmayan şekilde, böyle sevdiğim sokakları gezerek, boş ve bahçeli bir yer bulup, başvurumu yapıp, duvarına ruhsatımı, kapısına tabelamı asıp meyhane açmak istiyorum.

Burada uzun masalarda şairler buluşsun, yazarlar söyleşiye gelsin, masalar hep kaynaşsın istiyorum. Bazı ufak masalarda yalnız da içilebilsin, güzel müzikler çalayım istiyorum. Kadınların da tek başına gelip efkar dağıtabildiği bir yer olsun. Kapatma saatim de bana kalsın, kimse buyurmasın istiyorum. Bunu yaptım diye kimse beni yine kalıplarla yargılamasın, içkiye alkol demesin, yüzlerce yıllık meyhane kültürünü ayyaşlıkla, alkolizmle eşlemesin, canı çeken herkesin parası her şeye yetsin, yediğimiz içtiğimiz vicdan azabına dönmesin istiyorum.

Torunum olursa her gün ben bakmak zorunda kalmayayım istiyorum. İkinci baharlarım olsun, ertelenmiş hayallerle sonsuza kadar vedalaşmak zorunda kalmadan, birbirimize ayırdığımız özel zamanlarda doyasıya sevebileyim, bir çocuğa daha bakım verme mecburiyetim olmadan.

Bunun için kimse yargılamasın, yadırgamasın beni. Neden vazifem olsun ki? Mahallesinde erken yaşta gidebileceği kreşi olsun istiyorum, götürebileceğim yakın parklar, özgürce koşacağı geniş alanlar olsun istiyorum. Ben çimenlere uzanıp izleyeyim uzaktan istiyorum, kaçırılır endişesiyle terli ellerimiz birbirini sıkmadan gezebilelim. Evlatlarımda yaşayamadığımı bari torunla yaşayayım istiyorum. 

Torunuma çocukluğumda sevdiğim yerleri göstermek istiyorum, sevgilimle ilk gittiğimiz sinemaya o da ilk sevgilisini götürebilsin mesela. Ya da bursum yatar yatmaz kendime tatlı ısmarladığım pastaneye gidelim birlikte, ben anlatırım o dinler 50 yıl öncesini. Duvardaki bazı resimler aynı olur, masif rafları renove. Aynı statta başka konserler izlemiş olalım, bazı mekanlar farklı anılar üzerinden nesillerce ortaklaşsın istiyorum. Kentsel hafızamı istiyorum.

Benim yüzdüğüm koylarda o da yüzebilsin istiyorum, ne işe yaradığını bilemesem de yaşım gelmişse, tertemiz kumlara gömsün beni bakalım bir, güneşin altında. Sahiller hepimizin olsun istiyorum, mavi bayraklı tertemiz ve bedava.

Mayolu fotoğraflar çektirip aile albümüne koyabilelim istiyorum. Öyle ayıptan sayılmasın denizde mayolu halini el aleme göstermek de. Dünyanın en normal fotoğrafında mayolu nene olarak alay edilmeyeyim bir de.

Alışsın herkes birbirinin yaşamına. Ben istiyorum diye zorla torun yapılmasın, el alem ne der diye çocuk doğurulmasın, aşkla ve arzuyla doğmuş mutlu bir torun olacaksa evet istiyorum. Evlilik mecburiyeti bile olmasın ana-babası arasında.  Olmadıysa kimse de "Torun yok mu?" diye sormasın bana. Zaten kalabalığız, şart değil ya.

Devlet tiyatrosundan uygun fiyata yıllık üyelik kartı alayım istiyorum, mahallemdeki salonlarda geçerli olsun. 

İyi oyunlar izlemek istiyorum, dekorundan kısılmamış, metni sansüre takılmamış, oyuncusu televizyon işi yapmak zorunda kalmamış sahneler istiyorum.

Ben artık efkarlı şarkılar dinlemek değil, neşeyle sokakta ıslık çalmak istiyorum. Yaşım kaç olursa olsun, dans edebilmek istiyorum. O heyecanı ve coşkuyu kaybetmemek.

Ömrümde gamsız bir dönem olsun istiyorum.

Şaka yapabilmek istiyorum.

Mizahı kaybetmemek istiyorum. Yeniden zaplayabileceğim televizyon kanalları istiyorum. Bir sürü gazeteyi birden alabilmek, seyahat eklerine bakabilmek, bulmaca eklerini masamda görmek istiyorum.

Sigarayı bir ara bırakmak istiyorum. Adamın biri sigaraya taktı diye değil kendi isteğimle. Sırf onun istediği olmasın diye içtiğim şu meretteki inadım boşa düşsün artık kurtulayım istiyorum. Kendi kararlarımı kendim almak istiyorum. Kimse cebimdekilere; para, pasaport, sigara paketi vs çökmesin. 

Dünyanın bir yerlerinde bazı halklar için bu hayalperest bulunan isteklerimin normal ve sıradan bir yaşam olduğu fikriyle çıldırmamak istiyorum. Bize çok haksızlık oldu fikrinden kurtulmak istiyorum.

Yoruldum azarlardan, yargılardan, alaylardan, tehditlerden. Kafam rahat uyuyabilmek istiyorum. 

Bana bekle denilmesin, yetkilerimi komple devretmem istenmesin, kararlarımın etkisini görebileyim istiyorum, taleplerimi bağırmak istiyorum.

Birileri bana "Ne istiyorsun?" diye sorsun istiyorum. Tembihler ve vaatler duymak değil, yanıtlar vermek istiyorum. 

En sevdiğim sloganlardandı:

Ne istiyoruz?

Özgürlük

Ne zaman?

Hemen şimdi

Vermeyecekler

Alacağız!

Vermesinler, kendim, kendim gibilerle bir olup almak istiyorum.

Gitti benim gençliğim, bir nesil daha gitmesin istiyorum.

Sadece nefes almak değil, artık yaşamak istiyorum. 

Hemen şimdi!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa