Yine yargı

Dün sabah gündem yine yargı idi.

Barış Terkoğlu’nun haberi çok tartışıldı. İstanbul Anadolu Adliyesinde bir hakime İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’na siyasi parti üyeliği yapamayacağı, Belediye Başkanı ve Milletvekili olamayacağı bir ceza vermesi konusunda baskı yapılmış, hakim de bu baskıya direnmiş. Ceza vermeyi düşünüyormuş ama daha az bir ceza verip ertelemeyi (Belki de hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı) düşünüyormuş. İsteneni yapmayı düşünmediği için de Samsun’a sürülmüş. İddialar doğru mu bilmiyoruz. Terkoğlu, hakimin yakınlarından öğrendiğini söylüyor. Hakimin eşinin avukat olduğunu, hamile olduğunu belirtiyor haberinde. Tayini kendisinin istemediğini ve mağdur olduğunu anlatıyor.

Habere şaşırmıyoruz. İddiadakine benzer bir operasyon Canan Kaftancıoğlu’na yapıldı.

Uzaktan durup baktığında şöyle bir durum görünüyor. Sanki birileri birilerini hedef alıyor. Sonra tetiğe basıyor. Hedefteki kişi yandaş medyada karalanmaya başlanıyor. Sonra sosyal medya hesaplarındaki paylaşımları taranıyor. Medyada yaptığı konuşmalar tek tek inceleniyor ve işe yarayacak bir şeyler bulduklarında hedef savcılara havale ediliyor. Savcılar, iktidar yetkilileri ve yandaşları düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında gördüğü sözleri hakaret, tehdit, kışkırtma olarak değerlendiriyor. Sonra davalar açılıyor ve bu tür davalar için seçilmiş hakimler gereğini yapıyor. İki sene ceza. Artık siyasi parti üyesi olamaz, milletvekili olamaz, belediye başkanı olamaz. “Artık muhtar bile olamaz” sözü ciddi bir travma yaratmış belli ki. Hedeftekiler artık muhtar bile olamıyor.

Kanınızla duş alacağım diyenler, öldüreceğimiz elli kişinin listesi hazır diyenler özgür düşünmeye, fikirlerini ifade etmeye devam ediyor.

Bir de sık kullanılan başka bir yöntem var hedeftekilere karşı kullanılan. Saçma sapan iddialar için sahte deliller üretiliyor. Bilgisayarlara belgeler indiriliyor, gönderiliyor. Kim olduğu belli olmayan gizli tanıklardan aleyhe ifadeler alınıyor. İstiklal Caddesi’nde yürüseniz ve o sırada sizin telefonunuzla aynı vericiden görüşme yapan biri bulunup casus, terörist, örgüt üyesi vb. ilan edilebiliyorsunuz. Bu sefer öyle bir iki sene ceza da verilmiyor. Cezanın en hafifi örgüt üyeliği. Alacağınız ceza beş seneden müebbete kadar çıkabiliyor. Gezi, Kobanê ve Kavala davaları gibi.

Dün, bu davalara örnek başka bir dava da vardı. ÇHD yöneticilerinin yargılandığı dava. Karar duruşması başladı. Onları da Kavala gibi bir duruşma sonrası bıraktılar ama hemen tekrar tutukladılar. Av. Selçuk Kozağaçlı, Av. Barkın Timtik ve Av. Oya Aslan delil diye ileri sürülenlerin sahteliği üzerine yıllardır duruşmalarda kanıtlar sunuyor. Bakalım sonuç ne olacak?

İnsanın aklına belki de yargıya müdahaleyi bu kadar görünür yapmalarının nedeni, muhaliflerine neler yapabileceklerini açıkça göstermek içindir düşüncesi geliyor. Böyle bir tehditle sindirme, “Adalet yok”, “Yargı bağımsız değil” şikayetlerinin sonuçlarına daha ağır basıyor.

Ama yargı eliyle tasfiye operasyonları da iktidarlarını ebediyen sürdürmeleri için yeterli değil. Tankla, topla korunamamış iktidarlar; yargı eliyle yapılan zulüm ile mi korunabilecek?

Evrensel'i Takip Et