9 Kasım 2022

Sanatı hedef alarak iklim krizine dikkat çekmek

Birkaç gün önce bir müzeye girerken olağanüstü önlemlerle karşılaştım. Su dahil çantamdaki bütün sıvı maddeleri, makyaj malzemelerini, kremleri, kolonyayı, vs. kapıda bırakmak durumunda kaldım. Bu olağanüstülüğün nedenini ilk anda kavrayamasam da birkaç dakika sonra son haftalara damgasını vuran “tablo eylemleri” nedeniyle olduğunu anladım. Müzeler adeta teyakkuza geçmişti. Zira, ekim ayından beri Batı dünyası bir protesto biçimini konuşuyor: Dünyaca ünlü ressamların en ünlü ve en pahalı tablolarına çorba, boya gibi sıvı maddeleri atma eylemlerini. Amaç iklim krizine, küresel ısınmaya ve hayat pahalılığına dikkat çekmek. İlk bakışta eylem biçimi ile talep arasında bağ kurmak zor gibi görünse de eylemciler bir bağ olduğunu düşünüyor.

İlk olarak ekim ayı ortalarında Londra’da National Gallery’de çevreci iki kadın aktivist iklim krizine ve küresel ısınmaya dikkat çekmek için ve petrol kullanımının acilen durdurulması talebiyle Vincent Van Gogh’un Ayçiçekleri tablosuna iki konserve dolusu domates çorbası fırlattı. Eylemi Just Stop Oil (Sadece petrolü durdur) grubu üstlendi. Zaten bu çevreci örgüt dikkat çekici nitelikteki sivil itaatsizlik eylemleriyle tanınıyor. Muhafazakar hükümet Kuzey Denizi’nde petrol ve gaz çıkarmak için yeniden adım atınca bu protesto eylemini gerçekleştirdiler. Zira, Just Stop Oil aktivistleri hayat pahalılığı, iklim krizi ve petrol arasında doğrudan ilişki olduğu savıyla hareket ediyor.

İngiltere’de başlayan bu eylem biçimi kısa sürede pek çok ülkeye yayıldı. Ekim ayının sonunda, Almanya’nın Postdam kentinde çevreci aktivistler bu defa Claude Monet’nin tablosuna patates püresi attılar. Daha sonra Hollanda ve İtalya da bu tür eylemlere ev sahipliği yaptı. Çevreci aktivistler geçtiğimiz cumartesi günü de Madrid’de Francisco de Goya’nın iki eserini hedef aldı ve boyalı ellerini tablolara yapıştırdılar. Görünen o ki, Avrupa’nın birçok ülkesi bu tür az kişi ile gerçekleştirilen, şok edici özelliği olan medyatik eylemlere sahne olacak.

Eylemler sadece düzenlendikleri ülkelerde değil, pek çok ülkede tartışıldı ve böylece dikkat çekmeyi de başardı, ancak iklim krizine ve küresel ısınmaya değil, eylem biçimlerine. Zira, eylemlerle birlikte tartışılan iklim krizinden daha ziyade, ulusal miras niteliğindeki sanat eserlerine zarar vermenin meşru bir eylem biçimi olup olmadığı meselesi. Protestocular “Sanat hayattan daha mı değerli?​” diyerek protesto biçimlerini savundular. Bu anlayışla, eylemleri için en pahalı sanat eserlerini hedef aldılar. Örneğin, Van Gogh’un Ayçiçekleri eserine biçilen fiyat seksen dört milyon dolar. Özellikle İngiliz aktivistler Sufrajettes’lerden (Süfrajet) esinlenerek bu tür bir eylem biçimini benimsediler. Zira, Sufrajettes’ler de yirminci yüzyılın başında kadınların oy hakkı için sanat eserlerine ve kamu binalarına zarar veren eylem biçimlerine başvuruyordu. Dolayısıyla, başka ülkelerden anlaşılması zor olsa da iki aktivistin Van Gogh’un eserine çorba fırlatma eylemi İngiltere’de geleneksel nitelikte bir protesto biçimi ve bu eylem biçiminin İngiliz siyasal hayatında bir yeri var.

Buna karşılık söz konusu eylemlerin sık sık “Sanatın içine tükürülen” bir ülkeden anlaşılması oldukça zor. Sanatı zenginlikle özdeşleştiren bu protestoları bir tür sanatın içine tükürme olarak gördüğümden -ya da belki de bu eylem biçimini anlayacak kadar genç olmadığımdan- olsa gerek, bu protestoları anlamakta ve kabullenmekte zorlandığımı itiraf etmeliyim. Sembolik de olsa, sanat eserlerine zarar verme gayesiyle hareket eden bir eylem biçimini haftalardır anlamaya çalışıyorum. Evet, en nihayetinde bir ülkedeki eylem repertuvarı ancak o ülkenin siyasal kültürü ve tarihsel geçmişi ile birlikte anlaşılabilir, ancak dünyayı kurtaralım derken içindeki zenginlikleri de yok etmeyelim diye düşünüyorum. Hele de onca başka zenginlik sembolü önümüzde dururken…

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Palavra çöktü

Palavra çöktü

Merkez Bankası, 2025 yıl sonu enflasyon tahminini, daha yılın ilk sunumunda yüzde 21'den yüzde 24'e yükseltti. Enflasyonu düşürme bahanesiyle 20 aydır ücret ve maaşlara saldıran ekonomi yönetiminin hiçbir öngörüsü gerçekleşmedi. Enflasyonun temel sebebinin iç talep ve ‘ücret artışları’ olduğu palavrası tamamen çöktü.

2025’te asgari ücrete yüzde 30 zam

Memur ve emeklilere yüzde 11.54 zam

İşçi emeklilerine yüzde 15.75 zam

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et