12 Kasım 2022 05:00

Cübbeli Ahmet ve ticaret odası seçimleri

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

İsmailağa Cematinden Cübbeli Ahmet İstanbul Ticaret Odası seçimlerine, Canan Kaftancıoğlu’nun adayının LGBT’yi desteklediğini iddia ederek resmen müdahale etti. Twitter’dan yaptığı çağrıda İTO’nun başına “Türk toplumunun duygu ve düşüncesinden uzak biri seçilirse Müslüman Türk toplumunun aleyhine kararlar alabilir… meydana gelecek bütün günahlara, milli ve dini değerlerimize yapılacak zararlara ortak olacağınızı unutmayarak mutlaka rey kullanmaya gidiniz…” cümlelerinden oluşan bildik hamaseti boca etti.

Bu tip cemaatler, LGBT en büyük güvenlik sorunu olarak alınsın diye neredeyse kampanya düzenleyecek! LGBTİ’nin olduk olmadık yerde kriminalize edilmesi ve dev aynasında öcü gibi gösterilmesi sıradanlaştı. Peki yanmaz kefen ve terlik satmak dışında bilinen bir ticari faaliyeti olmayan, buradan kazandığından daha fazlasını jetskide harcayan Cübbeli başka neyle iştigal eder ki hem bütçe açığı vermeyen bir ticaret erbabı, hem sivil toplum sözcüsü veya kanaat önderi gibi kılıktan kılığa girebilir? Ya İTO seçimleri, o ne alaka?

Tabii var bir alaka. Cübbeli Ahmet gibi tarikat ehilleri bu noktaya uzun ince bir yoldan geldiler; fıkıh, kelam bahsinden değil. Cinsiyetler arasındaki ilişki alimliğinden de söz etmiyoruz. Kısaca hatırlarsak kendisi de bir Nakşibendi olan Turgut Özal neoliberal sahneye şaşaalı bir giriş yapmıştı. Portföyünde en ücra köşedeki ticaretten yastık altı paralara kadar her şeyi sermayeye dönüştürmek vardı.

Özal, dokunduğunu altın yapan bir Midas gibi başladı. Kaplanlar diye tabir edilen küçük Anadolu sermayesini büyümeye teşvik etmek ve bunun yanı sıra tarikat ve cemaatlerin topladığı bağışları, dindarların yastık altı birikimlerini, esnafın artı kazançlarını piyasaya çekmek gibi hedefleri de vardı. Menderes’in vadedip fazla ilerleyemediği “Her mahallede bir milyoner yaratma” konusunda AKP’ye devredeceği yüklü bir miras bıraktı. Aile, namus bir de helal para diyen bu kesimler için faizsiz finans kurumları da açtırdı. Olmadı Arap sermayesinin bankerlerini çağırdı. Hatta bir tanesinin yönetimi kardeşindeydi. Ve ‘helal para’ faizsiz banker sistemiyle toplanıp bunu yabancı bankaların kasalarına boşaltan hortumlarla uluslararası sermayeyle kucaklaştı.   

O gün bugündür küçük dükkancılıktan, kobiciliğe oradan holdingleşmeye doğru tarikat ve cemaatlerin yukarıya doğru sermaye göçü var.

Siyasal İslamı ehlileştirmek, radikalleri ılımlılaştırmak için, dinin ticaretle barışıklığından yararlanmak gerektiğini söyleyen Graham Fuller’ın haklı çıktığı ve bu yüzden de uzun süre model ülke diye gösterilen bir ülke oldu Türkiye.

Bugün tarikat ve cemaatlerin olmadığı yer yok. Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın Metastaz adlı kitaplarında bu cemaatlerin hangi sanayi dalında neler yaptıkları ve devlet içinde tuttukları pozisyon güzel güzel anlatılıyor. Ama yerimiz dar; meraklısı alıp okuyabilir.

Nur-Nakşibendi kökenli örgütlerin büyük bir kısmı ticarete verdikleri cevaz sayesinde sadece öte dünya ile değil aynı zamanda bu dünyanın meseleleriyle de ilgililer. Gülen Cemaatinin dosyalarından bu örgütün uluslararası sermayeye eklemlenme biçimini, devlet içinde ne kadar geniş bir alanı kapladığını zaten  öğrenmeyen kalmadı. Şimdi onlardan boşalan bazı makamlarda Menzilciler, nurcular, ışıkçılar ötekiler berikiler var. Tek marifetleri bazı rezaletlere sahne olan yurtları, dershane ve okulları işletmek değil. Savunma sanayiinden, tır taşımacılığına, iletişimden telekomünikasyona, sağlıktan inşaata kadar her dalda yetişmiş durumdalar.

Ne var ki şimdi ortalık biraz karışık. İçinde yaşadığımız hiper enflasyon ortamında ticaret odasındaki küçük ve orta ölçekli sermaye her zamankinden daha fazla iktidar desteğine ve teşviklere muhtaç. O yüzden İTO gibi bir örgütte yönetimde olmak demek iktidarla maddi ilişkilerin dolaysızlaşması demek. Geçen yıllar içinde bu ilişki biçimi tarikatların konforu oldu.

Bürokrasinin içindeler. İktidar vakıflarıyla ilişkideler, ihale düzenlemesinde rol alıyorlar, askeriyede bulunuyorlar. Tarikat ve cemaatlerin bünyesindeki inançlı yoksullara karşı insan kaynakları ofisi gibi çalıştıkları için onların örgütlenme hakkını iş güvenliği karşılığı rehin alarak fabrikalarda sendikaları ötelemeyi biliyorlar. Vahşi kapitalizm onları düzenin kolonları haline getirdi. Şimdi hayatın zorlaştığı, iktidarın geleceğinin belirsiz olduğu bu koşullarda kaybetmek istemedikleri konfor için mücadeleye hazırlar. O yüzden İTO da bu kadar yönergeli bir seçim yaptı. Yani LGBT ajitasyonunun arkasında esasen ne farz ne sünnet, basbayağı ekonomik ve siyasi çıkarlar var.

Cübbeli, İTO için ‘Nedir bu seçimlerin önemi’ diye sorduğunda ona ‘hocam’ demişler, ‘Batı ülkelerinde sivil toplum örgütleri ve odalar, hükümetlerin siyaset belirlemelerinde etki gruplarıdır. Hükümetlerin yaptığı yanlışlarda uyarıcı bir rol oynadıkları gibi, yapması gereken şeyleri de hatırlatırlar.’ Budur.

Cübbeli’nin İTO seçimlerinde desteklediği aday kazandı ve yeni başkan ilk konuşmasında Cumhur İttifakına sadakat bildirdi. İktidar cemaatsiz cemaat onlarsız yapamıyor. Öyle bir ortak yaşam, öyle bir denge-denetleme mekanizması, öyle bir danışıklı dövüş.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa