25 Kasım 2022

Ankara'nın planı, Batı'nın hesabı

Fotoğraf: Elif Öztürk Özgönce/AA

Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki Kürt bölgelerine düzenlediği askeri operasyona Batı’dan gösterilen “tepki”, bu sefer tam anlamıyla tepkisizlik oldu. Açıklamaların çoğunda “Terörle mücadelenin Türkiye’nin en doğal hakkı” olduğu ifade edilirken, “Sınırların aşılmaması”, “Ölçünün kaçırılmaması” vurgusu yapıldı.

Operasyona gerekçe yapılan İstiklal’deki terör saldırısının PKK/PYD tarafından yapılmadığına dair yaygın bir kanı artık oluştuğu halde neden böylesine kapsamlı bir bombardıman harekatının yapıldığının tartışması bile yapılmadı. En azından devletler ve hükümetler nezdinde. Basında ise epey haber ve yorum yer aldı.

Hafta başında Ankara’yı ziyaret eden Almanya İçişleri Bakanı Nancy Fraeser’in açıklaması resmi yaklaşımı özetliyor. İçişleri Bakanı Soylu ile Türkiye üzerinden gelecek sığınmacıların Avrupa’ya geçişinin durdurulmasını konuşan Faeser’in çağrısı “Ölçünün kaçırılmaması”ndan ibaret kaldı. Yaptığı açıklamalarla “Otoriter rejimlere alerjisi olan bir siyasetçi” profili çizen, bu nedenle Rusya ve Çin’deki insan hakları ihlallerine her fırsatta dikkat çeken, Yeşiller Üyesi Federal Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ise, operasyon dolayısıyla doğru dürüst bir açıklama bile yapmadı. Federal Dışişleri Bakanlığının internet sitesinde yayımlanan herhangi resmi bir açıklama da yok. Sadece Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Christofer Burger’in verdiği demeçte “Türkiye’ye uluslararası hukuka davet ve bölgenin istikrarsızlaştırılmaması” uyarısı var. Başbakan Olaf Scholz da sessizliğini korumaya devam ediyor.

AB’nin dış politikasında önemli rolü bulunan Almanya’da, Türkiye’nin operasyonlarına yönelik sergilenen “üç maymun politikası”nın arkasında, bölgesel çıkarlar çerçevesinde Erdoğan’ı karşıya almama, iyi geçinme anlayışı bulunuyor.

Benzer bir yaklaşım diğer Avrupa başkentlerinde de hakim. Keza ABD ve Rusya’dan yapılan açıklamalarda havadan bombardıman konusunda “yeşil ışık” yakıldığı anlaşılıyor. Gerilim ve kaos uyarılarını yapan ülkeler, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonuna göz yumarak aslında adım adım gerilimin artmasına, Erdoğan’ın bunun üzerinden içerideki hedeflerine varmasına yardımcı oluyorlar.

Bölge ve dünyada olanların Erdoğan’ın bu konuda kolay manevra yapmasına yol açtığı ise ortada. Operasyonun başlamasından sonra Süddeutsche Zeitung’dan Tobias Matern’in yaptığı “Dünyanın durumu, Erdoğan’ın yaklaşan seçim kampanyasına mükemmel bir şekilde uyuyor” tespiti önemli. Emperyalist ülkelerin Türkiye ve bölgede varmak istedikleri hedeflere Erdoğan’ın temelde karşı çıkmadığı biliniyor. Buna rağmen, Kürtlerin yaşadığı coğrafyada hedeflerinde varmak için pazarlıkta sürekli el yükseltiyor. Son operasyonda İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyesi yapılmasına karşılık vize aldığına dair değerlendirme Matern’in yazısında da yer alıyor.

Ukrayna savaşının başlamasından sonra Batılı emperyalistlerle Rusya arasındaki gerilimi fırsata çevirmeyi başaran Erdoğan, bu nedenle tarafların birbirine karşı atacakları hamlelere karşılık tavizler koparmanın hesaplarını yapıyor.

İsveç ve Finlandiya’yı NATO üyesi yapmakla Rusya’ya karşı bir hamle üstünlüğü sağlamak isteyen ABD ve Avrupa’daki müttefiklerinin, bu hedefine varmak için Erdoğan’a belli tavizler verdiği açık. Zira, İsveç de bazı tavizler vererek, içeride Kürtleri kriminalize etme yönünde yasal düzenleme yapmaya başladı.

Dışarıdan koparılan her bir tavizin içeride Erdoğan ve partisine güç katacağı ortada. Bu nedenle seçim süreci, aynı zamanda Batı’dan koparılacak tavizlerin sıkça kullanılma süreci de olacak. Zira, süreç Erdoğan için var olmak ya da olmamaktan ibaret.

Ortadoğu Uzmanı ve Zenith Dergisi Yayın Yönetmeni Daniel Gerlach’ın verdiği söyleşi, Türkiye’deki durumu güzel özetliyor: “(Ekonomik sorunlardan ötürü) Türk halkı gibi Türk hükümeti de hayatta kalmaya çalışıyor.”

Bu nedenle operasyonun iç politikayla bağlantısını da kuruyor: “Geçen yaz büyük bir askeri operasyonun yapılacağı duyurulmuştu. Ancak bu uygulanmadı. Ayrıca, Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahale için bir bahaneye ihtiyacının olmadığını da söylemek gerekir. Daha önce birkaç operasyon gerçekleştirmişti. Bu tekrar eden bir model: Erdoğan dış politika eylemleriyle halkı iç sorunlardan uzaklaştırıyor. Enflasyon son derece yüksek, anketlerde aldığı oylar oldukça düşük ve gelecek yıl seçimler var. Almanya’da bu tür manevraların her şey ortada olduğu için işe yaramadığını düşünmeyi seviyoruz. Ancak, Erdoğan’ın yaptığı şey oldukça etkili.” (t-online.de, 23.11.2022)

Seçim sürecine giren Türkiye’de nelerin olacağı, Erdoğan’ın seçimleri hangi manevralarla kazanmak istediği az çok görülebiliyor. Kendi çıkarları ve hesapları için Erdoğan’ın attığı hamleler karşısında sessiz kalan, hatta destek veren Almanya ve AB, bunu yaptıkça sözde kurtulmak istedikleri otoriter rejimin ayakta kalmasına yardımcı oluyorlar. Dolayısıyla Batılı emperyalist devletler, güçlü bir seçenek ortaya çıkmadığı sürece kendi çıkarları için, insan hakları, demokrasi, basın özgürlüğünü önemsemeden “Erdoğan Türkiye’si” ile iş birliği yapmaya devam edecekler. Son tepkisizlik bunu bir kez daha gösterdi.

Bu nedenle dışarıdan beklentilere kapılma yerine içeride güçlü bir demokrasi mücadelesi kaçınılmaz görünüyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Sermaye için iş birlikçi pazarlık

Sermaye için iş birlikçi pazarlık

Ekonomide sıkışan Erdoğan yönetimi; ABD Trump yönetimi ile Ukrayna konusundaki çelişkiyi fırsata çevirmek için Avrupa Birliği ile pazarlıkta. Hedefte Erdoğan iktidarının arkasındaki sermaye güçlerinin, yerli ve yabancı tekellerin iştahını kabartan AB’nin 800 milyar avroluk silahlanma pastası var. “Antiemperyalizm” diye pazarlanan bu adımlar emperyalistlere bağımlılığı daha da artıracak, fatura emekçilere çıkacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
İktidar yoksullaştırdığı halkın imdadına yetişen kent lokantalarından rahatsız. Kent lokantasını öven Vedat Milor’a soruşturma açıldı.

Evrensel'i Takip Et