Sisi'yle tokalaşmak
Fotoğraf: Murat Kula/AA
Erdoğan’ın Katar’da Sisi ile tokalaşması siyasetsizlik, tutarsızlık, ilkesizlik, zikzak, ‘U dönüşü’ gibi olumsuz kavramlar kullanılarak eleştiriliyor. Şimdiye kadar Sisi’ye yapılan hakaretlerin, ağır ithamların, Rabia ile meydan okumaların kolaj yapıldığı söylem, görüntülü medyadan basılıya kadar defalarca tekrarlandı. Mısır’la ilişkilerin geçmişteki ve şimdiki biçimi arasındaki farklılıklara işaret ederek iktidarı yıpratacağını düşünmenin dayanılmaz naifliği AKP Grup Başkan Vekili Bülent Turan’ın “Temel parametreler değişti” açıklamasıyla teyit ettiği, değişimin tehlikeli gerekçelerinin önüne yığılıp kalıyor; ötesine geçmiyor.
Bu tokalaşmaya sadece Erdoğan’ın fikir değiştirmesiyle, bir gece ansızın geçildiğini düşünmek doğru değil. Türkiye’nin Suriye’deki hikayesi bile bölgede atılan her adımın ne kadar çok faktörü ilişkilendirmeyi, bazı aktörleri ötelemeyi bazılarını yalıtmayı, bazılarını kendi çıkarlarının AKP’ninkiyle örtüştüğüne ikna etmeyi; pazarlık, blöf, diretme ve el altından verilen vaatlerin devrede olduğunu defalarca göstermişken hem de.
Hal böyleyken Sisi ile barışma konusu Erdoğan’ın çelişkilerine indirgeniyor ısrarla. Bunu hem Cumhur hem Millet İttifakının yayınları yapıyor ve sonuçta hegemonik bir kavrayış haline geliyor. Türkiye’nin emperyalist güçler ile bağımlılık ilişkilerinin analiz dışı kaldığı kimi olgulardan birisi bu da. Bu tür bir analizde emperyalizmin sözünü etmek nedense ‘emir komuta zinciri’ni hatırlattığından tabu muamelesi görüyor. Erdoğan yerli yersiz kullanarak kirlettiği için de ‘düşünce setlerimiz’ içinde bu sözcük yer almıyor. Ama bu setten kovulması olguda olmadığı anlamına gelmez.
Erdoğan Sisi dışında Ortadoğu’da birçok devlet lideriyle barıştı. Suudi Arabistan’a Kaşıkçı’nın dosyalarını teslim etti, Birleşik Arap Emirlikleri ile anlaşmalar imzalandı. Katar zaten cepteydi, şimdi sırada, arada bir göz kırpılan Suriye Lideri Esad var. AKP Grup Başkan Vekili değişen parametreleri şöyle açıklıyor: “Doğu Akdeniz’i Yunanistan ile İsrail’e mi bırakacağız? Mavi Vatan’daki iddialarımızı sağlamlaştırmayacak mıyız? Libya’da oyun bozmuşuz. Suriye’de sınırdaki terör devletini bozmuşuz…” Bunlar manzaranın AKP penceresinden görünen unsurları. Bütün bu noktalardaki hamlelerin şimdilik duvara tosladığı ama devam eden raundların olduğu da açık.
İktidarın Türkiye’ye biçtiği vizyon ancak bölge ülkelerinin, Akdeniz’in güneyi ve Kıbrıs için talepkâr olan devletlerin, bütün bu su yolları üzerinde kontrolün kendisinde olmasını isteyen Rusya ve ABD’nin; her birinin Ortadoğu’ya bir güvenlik, sermaye birikimi ve pazar alanı olarak bakan irili ufaklı emperyalistlerin oyun sahasında gerçekleşiyor. ABD şimdilik çoğunun üzerinde şu veya bu şekilde bir nüfuz sahibi; iki sene önceki NATO toplantısında Çin ve Rusya’nın baş düşman olarak altının çizildiği yeni bir dünya düzenine bütün üye ülkelerin onayını alan da o.
Bu büyük ve tehlikeli stratejinin alt unsuru olarak Trump ve Biden’ın Arap NATO’su kurma hayalini denklem dışında tutmak kolay değil. Eski düzen sarsılıyor, şimdiki ise bir araf. İşte bu nedenle keskin U dönüşleri dünyanın, içinde bulunduğumuz ‘parametresi’nin karakteristiği. Uluslararası hukukun, temayüllerin, istikrarın ve öngörülebilir siyasetin yönetemeyeceği bir dağınıklık hali.
AKP ne istiyor o belli; herkesin kendisine alan ve pazar açmaya çalıştığı bir dönemde her türlü; siyasi, askeri, ekonomik manevralarla nüfuz oluşturmak, jeopolitiğini güçlendirmek. Suriye sınırının ötesindeki 30 kilometrelik alanın demografisini bozarak bu bölgeye yerleşme niyeti defalarca dile getirildi. ABD ise Türkiye’nin sınır çizme harekatını ‘derin endişeler’iyle izleyerek denetliyor. Rusya’nın, Kürt yerleşimleri konusunu Esat’la konuşun dediği tek adam iktidarının bu görüşmeden anladığı ile Esat’ın anladığı muhtemelen aynı değil. Terör ve güvenlik konusunda muhatapların farklı anlamlar çıkardığı, aynı dili konuşmanın zorlaştığı böyle bir kargaşa dönemini Erdoğan bir de iktidarının kitlesel zeminini toparlamak için değerlendiriyor.
ABD, Ortadoğu’daki diğer despotlarla kol kola girmesi karşılığında Türkiye’nin jeopolitik önceliklerini kendi stratejisinin kaldıraçlarından biri haline getirmeyi kısmen benimsedi. Tek adam rejiminin paraya sıkışmışlığı, yüksek enflasyonun yol açtığı yoksulluğun halkta biriktirdiği tepkiler ve bunlar var diye vazgeçmek istemediği Ortadoğu’daki nüfuz mücadelesi bu keskin U dönüşlerini, dolanmaları, yolda plan değiştirmeleri mümkün kılıyor. Ne de olsa ucunda swaplar, krediler, alım satım işleri var. Her harekatın köpürttüğü beka için milli birlik de cabası. Ötesi dün dündür bugün bugündür!
Demek ki U dönüşleri siyasetsizlik anlamına gelmiyor. Ama dış politikadaki değişimleri buna indirgemek o anlama gelir. Halkın bedel ödemediği bir dış politikayı tartışamamak da öyledir veya böyle bir dış politika vizyonu yoktur. Bir de şu; Sisi’yle tokalaşmak bir demokratın darbeciyle tokalaşması demek değil. Mısır’daki rejimle buradaki kardeş sayılır aslında.
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48
- Kürtler Türkler birbirini sevsin! 01 Kasım 2024 05:02
- ‘Çözüm’süz süreç 25 Ekim 2024 15:05
- Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oluyormuş gibi çözüm süreci 18 Ekim 2024 05:07
- Yenikapı ruhu 2.0 11 Ekim 2024 04:50
- Kimin yanında, kimin karşısında? 04 Ekim 2024 04:55
- Narin'in katlinden polis cinayetine 27 Eylül 2024 06:05
- İsrail’in kirli savaşı 20 Eylül 2024 06:00
- Narin'in gerçek sırrı 13 Eylül 2024 05:23
- Halaydan büyük meseleler 06 Eylül 2024 05:41
- SETA'dan gelen imdat 30 Ağustos 2024 04:55
- İzmir yangınının anatomisi 22 Ağustos 2024 05:00