26 Kasım 2022 05:00

‘Erdoğan 10 yıl sonra bizim dediğimize geldi’ muhalefeti ile nereye kadar?

Tayyip Erdoğan ve Abdülfettah Sisi

Fotoğraf: Murat Kula/AA

Paylaş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, FIFA Dünya Kupası için gittiği Katar’da Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi ile hararetli bir biçimde el sıkışması altı günden beri siyasi gündemin ilk sırasında.

Çünkü, 2013 yılında Sisi liderliğindeki askerlerin Müslüman Kardeşlerin iktidarını devirmesinden beri Erdoğan, ulusal ve uluslararası her platformda Sisi’yi ”darbeci”, “katil”, “zalim”…sıfatları ile teşhir edip, her kötülüğün başına Sisi’yi koymuştu.

Bu yüzden de Sisi ile el sıkışmanın Erdoğan’ın dış politikasının eleştirilmesini gündeme getirmesi şaşırtıcı olmazdı, olmadı da.

Muhalefet Erdoğan’ın tutumunu “keyfilik”ten “tutarsızlık”a, “pragmatizm”den “Makyavelizm”e, çeşitli adlandırmalarla eleştirirken, Erdoğan tutumunu, sermaye siyaset erbabının her derde deva olarak kullandığı “Ülkeler arasında ebedi dostluklar ve düşmanlıklar yoktur çıkarlar vardır” klişesiyle açıkladı.

YANDAŞLAR ‘BİAT’TA ‘NİRVANA’YA(*) ERDİ!

AKP propagandası ve yandaş medya; Erdoğan’ın Sisi üstünden yürüttüğü kampanyayı sevinç çığlıklarıyla desteklerken Erdoğan’ın Sisi’yle içtenliği besbelli olan el sıkışmasını da sevinç çığlıkları ve alkışlarla karşıladılar.

“Dün dündür bugün bugündür” zırvasıyla Erdoğan’ın Sisi’yle el sıkışması desteklenirken, Erdoğan’ın 10 yıldır sürdürdüğü hakaret ve aşağılamalarını; tehdit ve her sorunu askeri güç kullanarak çözme politikasını da aynı tereddütsüzlükle doğru olduğunu savunuyorlar. Tabii sadece Sisi’yle (Mısır’la) değil, diğer dış politikadaki zikzaklarının da doğru olduğunu bir daha üstüne basarak iddia ediyorlar.

Bu yandaş mantıkla bakıldığında yandaşlar; “Reis’in her söylediği her yaptığı doğrudur; söylemedikleri ve yapmadıkları da yanlıştır” aşamasına gelmişlerdir ki; bu mantıkla elbette bundan sonra söyleyeceklerinin ve yapacaklarının doğru olacağını da şimdiden ilan etmiş olarak, “nirvana”ya erdiklerini göstermektedirler!

Bu da gösteriyor ki bugün yandaşlar, Almanya’da “Führer ne diyorsa, ne yapıyorsa doğrudur demedikleri ve yapmadıkları da yanlıştır” ya da İspanya’da, “Kudillo ne diyorsa ne yapıyorsa doğrudur; demedikleri ve yapmadıkları da yanlıştır” demekle de kalmayıp “Bundan sonra diyecekleri ve yapacakları da doğrudur” diyorlar. “Biat”taki son aşamaya, “nirvana”ya erişmiş bulunuyorlar!

Elbette siyasette, hele de kötülükten söz ediliyorsa mutlak anlamda bir “son aşama”dan söz edilmez. Tersine her zaman “dibin de dibi“ olduğunu yaşayarak da görüyoruz. “Ama bundan sonrasının artık bir ölçüsü yoktur” anlamında bir son aşamadan söz ediyoruz.  

SİSİ İLE EL SIKIŞMAK TÜRKİYE-MISIR İLİŞKİLERİNİ
‘ASKI’DAN İNDİREBİLECEK Mİ?

Erdoğan’ın Sisi ile “el sıkışması”ndan coşan yandaşlar çıtayı biraz daha yukarıya, “Sıra Esad’la kucaklaşma”ya koydular! Erdoğan da, “Neden olmasın. Seçimden sonra beyaz bir sayfa açabiliriz” diyerek karşılık verdi. Ama kısa bir süre sonra “Esad’la görüşmenin seçimden önce de olabileceğini” de söyleyerek, yandaş safları daha da sıklaştırmayı amaçladı!

Sanki Erdoğan aşağılayıp hakaret edince ona göre karşılık verenler, sanki Erdoğan “canım cicim” deyince koşup kucaklayacaklarmış gibi,’ herkes Erdoğan nasıl istiyorsa öyle oluyormuş, olacakmış’ havası yayıyorlar.

Oysa, Suudi Arabistan’a da, BAE’ye de, İsrail’e de, Mısır’la da “ilişkilerin normalleşmesi” için Türkiye onların kapılarına gitti ve onların koşullarını kabul ettiği için “normalleşmeler” başlayabildi!

Örneğin Mısır’la ilişkilerin normalleşme girişimleri iki yıla yakın bir zamandan beri sürüyor.

Nitekim Mısır’la 2021’in başlarında henüz görüşmeler alt düzeyde başladığında, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Mısır ile diplomatik düzeyde temaslarımız başladı. Bir şartımız yok” demesine Mısır’dan tepki, 13 Mart 2021 de Mısır haber ajansı MENA’dan geldi. Resmi bir kaynağa dayandırdığı haberde MENA, “Mısır’ın, kendisiyle normal ilişkiler kurmak isteyen herhangi bir ülkeden (Türkiye kastediliyor), uluslararası hukuk kurallarına uymasını ve bölgedeki Arap ülkelerinin iç işlerine müdahale girişimlerini durdurmasını beklediğini” vurguluyordu. Nitekim, Mısır Dışişleri Bakanı Sami Şükri, (1 Kasım 2022’de) yaptığı açıklamada Türkiye ile iki yıla yakındır sürdürülen “ilişkileri normalleştirme” amaçlı görüşmeleri, Türkiye’nin Libya’da verdiği sözleri yerine getirmediği gerekçesiyle askıya aldığını duyurdu.

Erdoğan’la Sisi’nin Katar’da el sıkışması, “normalleşme görüşmelerini” yeniden başlatabilecek mi bunu da yakında göreceğiz.

İlişkilerin ”normalleştirilmesi”nde Suriye için ise daha çok sorun var. Çünkü Esad yaptığı çeşitli açıklamalarda Türkiye’yi işgalcilikle suçluyor ve Türkiye’nin askerlerini Suriye topraklarından çekmesini istiyor, Ki, Suriye, daha yakın bir zamanda, Doğu Perinçek’in gayriresmi ziyaret girişimini bile geri çevirmişti!

SERMAYE MUHALEFETİ İKTİDARIN DIŞ POLİTİKASINA ÇANAK TUTUYOR

Bugünden bakıldığında şu açıkça görünüyor ki; Suriye iç savaşı, Erdoğan-AKP iktidarının Suriye’ye müdahalesi üstünden doğruluğunu kanıtlamayı amaçladığı yeni Osmanlıcı dış politikanın mezarı oldu. Şimdi de bu enkazın altından çıkmak için girişilen askeri operasyonlar yapılıyor. Ama açıkça görülüyor ki bu operasyonlar sadece mezarı daha da derinleştirecek.

Sermaye muhalefeti de var olan durumu sadece Esad’la, Sisi ile ilişkilerin normalleştirilme girişimlerinden ibaret tutarak, iktidarı 10 yıl sonra kendi çizgilerine gelmiş olmakla eleştiriyorlar. Bu da Erdoğan’a geniş bir manevra alanı bırakılması anlamına geliyor.

Çünkü;

-ABD ve Rusya başta olmak üzere emperyalistlerin bölgeye müdahalesine karşı çıkan gerçek bir antiemperyalist tutum alan,
-“Türkiye’nin ulusal güvenliğini sınırlarının ötesinden başladığını iddia eden emperyalist tez”e cepheden karşı duran,
-Bölge gericilikleri arasındaki çıkar çatışmasında taraf olmayan, ülkeler arasındaki sorunları halkların kendi kaderini tayin hakkını savunmak ve halkların kardeşleşmesini esas alan bir barış mücadelesini esas alan,
-Mülteci sorununu işçi sınıfı enternasyonalizmi üstünden çözmek için; Türkiye’de kalmak isteyenler için entegrasyon, başka ülkelere gitmek isteyenlerin özgürce gidebilmeleri için gerekli uluslararası girişimleri yapan, ülkelerine geri dönmek isteyenler için güvenli bir geri dönüşün gerektirdiği girişimleri yapan bir bölge politikasını esas almayan bir dış politika anlayışı, tek adam rejiminin emperyal hayallerle süslenmiş yeni Osmanlıcı girişimlerine çanak tutmanın ötesine geçemez.

Nitekim bir yandan iktidarın dış politikası kıyasıya eleştiriliyormuş gibi konuşulurken, “Bir gece ansızın gelebiliriz”le sloganlaştırılan ve o dış politikasının alameti farikası haline gelen, sınır ötesi askeri operasyonlara selam durup destek veren fotoğraf sermaye muhalefetinin gerçek görüntüsünü vermektedir.

(*) Nirvana: Budizmde her türlü duygudan, istek ve tutkudan kurtularak mutlak aydınlanmaya varma hali.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa