26 Kasım 2022 03:40

Yeryüzündeki yıldızlar

Fotoğraf: Pixabay 

Paylaş

Bazı insanların elde ettikleri başarılar sadece çok çalışmanın ürünüdür. Ancak en başarılı insanlar aynı zamanda büyük yetenek sahibi olanlardır. Neredeyse tüm dünya satranç şampiyonları deha/yetenek sahibiydi. Bunların dışında büyük dehaya sahip olup da şampiyon olamayan yüzlerce insan satranç tarihine bıraktıkları oyunlarla ölümsüzler listesine girmeyi başarabilmiştir. İlk Dünya Şampiyonu Steinitz’ten (1886) son Dünya Şampiyonu Carlsen’e (2022) kadar geçen 136 yıllık süreçte şampiyonlar genellikle satrancı kültürel olarak benimsemiş ülkelerden (özellikle SSCB) çıktılar. Elbette bu durumun istisnaları da mevcuttu. Gelmiş geçmiş en yetenekli oyuncu olduğu düşünülen Kübalı Capablanca, Hollandalı Euwe, Bulgaristanlı Topalov, Hindistanlı Anand ve Norveçli Carlsen gibi. Bu istisnaların sebepleri olarak, iletişim çağında bilginin ulaşılabilirliği, oyuncunun ekonomik imkanları ve üstün yeteneği gibi temel unsurlar gösterilebilir. Örneğin Capablanca (1888-1942) inanılmaz yeteneğine rağmen ekonomik nedenlerden dolayı Alekhine ile rövanş maçı yapamamış ve tacını geri alamamıştır.

Yüzyılı aşkın süredir ülkemizden dünya şampiyonu çıkaramamış olmamızın en önemli sebebi, bilimselliği reddeden anlayışların etkisiyle satrancın en iyi haliyle sıradan bir oyun olarak görülmesi, en kötü haliyle örümcek kafalıların satrancın haram olduğunu iddia etmeleridir. Bu durum maalesef toplumumuzun kültürel kodlarına işlenmiştir. Bilimsel ve teknolojik olarak gelişmiş ülkelerde satranç parklarına, bizde ise tarikat yurtlarına rastlanması arasında somut bir paralellik vardır. Ancak bu kodların değiştirilmesi de pekala mümkündür.

32 yıldır satrancın içinde olmam nedeniyle Türkiye’de inanılmaz yetenekli birçok oyuncuyla tanıştım, tanışmadıklarımın oyunlarını inceleme fırsatına sahip oldum. Açıkça söyleyebilirim ki büyük ustalarımız yeteneklerinin ve yıllarca verdikleri emeklerin karşılığını hiçbir zaman almadılar alamadılar. Kastettiğim maddi bir karşılık değil, hak ettikleri saygınlığı görmediklerini ve sahip çıkılmamalarını kastediyorum. Eğer başta satranç federasyonundan ve devleti yönetenlerden gerekli desteği birazcık olsun görebilselerdi bugün gerçek anlamda bir satranç ülkesi olabilirdik. Henüz dünya şampiyonu çıkarmamış Çin bugün bir satranç ülkesi olarak adlandırılıyorsa bunun sebebi sporcuların ciddi şekilde desteklenmesi ve saygı görmesidir. Çin’in güçlü ekonomisi nedeniyle iyi bir örnek olmadığını düşünenler için Ermenistan, Gürcistan, Romanya gibi ülkeler de örnek gösterilebilir.

2000’li yılların başında Ali Nihat Yazıcı başkanlığındaki Türkiye Satranç Federasyonu yönetimi ülke satrancına yeni bir vizyon getirdi. Toplum satranç antrenörlüğü, hakemliği gibi kavramlarla tanıştı, satranç kulüplerinin sayısında patlama yaşandı, liglerin sayısı arttırıldı, İş Bankası gibi önemli sponsorlar edinildi 2012’de Dünya Satranç Olimpiyatları İstanbul’da düzenlendi ve satranç tabana yayılmaya başlandı. Elbette bu büyüme sırasında gözden kaçırılan şeyler olduğu gibi yapılan önemli hatalar da vardı. Kulüpler satranç eğitimindeki rantı fark eden tüccarlar tarafından ele geçirildi, satranççıların federasyon seçimlerinde oy kullanması ve söz sahibi olması neredeyse yasaklandı. Hükümetle uyum sağlamayı reddeden Yazıcı, Gülkız Tulay’ı aday gösterip destekleyerek kazanmasını sağladı. Ne var ki Tulay satrancın içinden gelmiyordu ve başkanlığını sağlamlaştırmak adına hükümetin her isteğini yerine getirerek federasyon yönetimine AKP’li bürokratları yerleştirdi. Böylece özerk federasyon statüsünün içi boşaltıldı. Yazıcı, Tulay’ı aday göstermesinin hayatının en büyük hatası olduğunu dile getirmekten çekinmedi ama artık çok geçti. Federasyonu adeta turizm acentesine dönüştüren Gülkız Tulay kendi ifadesiyle “Antrenörlük belgesini ev hanımlarına iş imkanı olarak” pazarladı. Satrancın gerçek emekçileri ise bütün bu gidişatı korkaklıkla seyrettiler, kendi iç çekişmeleri nedeniyle bir araya gelemediler. Göstermelik başarılarla iktidarını devam ettiren Tulay dönemi adeta karşı devrim gibiydi, birkaç yıllık duraklama döneminden sonra satranç ülkemizde hızla gerilemeye başladı. Bugün ulusal takımı oluşturan oyuncular önceki dönemin yatırım yaptığı genç yeteneklerdi. Devam edecek…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa