Demek her ‘gerekli görüldüğünde’ sosyal medya kısıtlanabilecek

Fotoğraflar: BTK logosu ve Pixabay
Alternatif Bilişim Derneği Başkanı Avukat Faruk Çayır çok hayırlı bir iş yaparak CİMER üzerinden Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) 13 Kasım akşamı, Taksim’deki terör saldırısı sonrası, sosyal medyaya uygulanan bant daraltmasının gerekçesini sormuş. Beş farklı konuda bilgi talep etmiş Çayır; öncelikle haklı olarak BTK tarafından böyle bir kararın alınıp alınmadığını sormuş. Çünkü, o gece kararın nasıl alındığına, kim tarafından alındığına dair hiçbir bilgi yok. Yalnızca İhlas Haber Ajansı’nın “Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), Taksim'de meydana gelen patlama sonrası ortaya çıkan aykırı görüntülere ilişkin sosyal medya platformlarında bant daraltma uygulaması yapıldığını duyurdu” diye bir haberi var. Kim duyurdu, kime duyurdu, bu bilgilerin hiçbiri yok. İkinci soru da zaten bununla alakalı, “Söz konusu bant daraltma uygulaması, hangi kurumun talebi üzerine, hangi gerekçeyle ve hangi Anayasal ve yasal dayanaklar ile alınmıştır?” Üçüncü soruda nasıl, kim tarafından uygulandığını, dördüncü soruda ise sosyal ağ sağlayıcılarıyla temas halinde olunup olunmadığını, bilgi, belge talep edilip edilmediğini soruyor. Ve son soru ‘bari işe yaradı mı’yı anlamaya yönelik, online dünyaya aşina olanlar, ki kasıtlı olarak yanıltıcı bilgi paylaşanlar da bunlara dahil, uygulamayı aşıp sosyal medyaya rahatça eriştiler. Diyor ki başvuruda, bundan sonra yanıltıcı bilgilerin paylaşımına dair bir raporlama yaptınız mı ya da yapmayı düşünüyor musunuz? Hepsi gördüğünüz gibi hepimizin merak ettiği, gayet yerinde sorular. Belki ek olarak bant daraltması uygulaması sırasında kurum olarak BTK’nın ve BTK Başkanı’nın taziyelerini iletmek üzere Twitter’a hangi yöntemle girdiği, tavsiye ettiği bir VPN servisinin olup olmadığı da sorulabilirdi. BTK’dan gelen cevap tek cümle: “Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) yapmış olduğunuz Bilgi Edinme Başvurunuz ilgisi nedeniyle Kurumumuza yönlendirilmiş olup, başvurunuz ile ilgili olarak Kurumumuzun ihtisas birim(ler)inden alınan bilgi ‘5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun 60’ıncı maddesinin onuncu fıkrası kapsamında gerekli tedbirler alınmış olup bu tedbirler hakim tarafından onaylanmıştır’ şeklindedir.”
Cevapta bahsedilen Kanun’un 60. Maddesinin 10. Fıkrası 2016 yılında olağanüstü hâl ilanının hemen ardından 15 Ağustos’ta çıkarılan 671 sayılı KHK ile düzenlenmiş. OHAL kalktı ama düzenleme duruyor ve diyor ki:
“Anayasanın 22 nci maddesinde sayılan sebeplerden biri veya birkaçına bağlı olarak, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhurbaşkanlığı, alınması gereken tedbirleri belirler ve uygulanmak üzere Kuruma bildirir. Kurum Başkanı, Cumhurbaşkanlığının gerekli gördüğü tedbirlere ilişkin kararını derhal işletmecilere, erişim sağlayıcılara, veri merkezlerine ve ilgili içerik ve yer sağlayıcılara bildirir. Bu kararın gereği, derhal ve kararın bildirilmesi anından itibaren en geç iki saat içinde yerine getirilir. Bu karar, yirmidört saat içinde sulh ceza hâkiminin onayına sunulur. Hâkim kararını kırksekiz saat içinde açıklar, aksi halde karar kendiliğinden kalkar.”
Anayasa’nın 22. Maddesi “Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır” cümlesiyle başlar ve benzer maddelerde olduğu gibi görünmez bir “ama” bağlacıyla devam eder ve bu hürriyetin hangi koşullarda kısıtlanacağını sıralar. Burada tuhaf bir durum var. Sosyal medyaya uygulanan bant daraltması yalnızca haberleşme özgürlüğünü değil (ki o özgürlük pek de kısıtlanmış sayılmaz) aynı zamanda 26. Madde ile düzenlenen ifade özgürlüğü ve 28. Madde ile düzenlenen basın özgürlüğünü de kısıtladı. İnsanların konuyla ilgili duygularını düşüncelerini ifade etme, haber alma ve basının haber verme hakkı ihlal edildi. Gelen cevapta gecikmesinde sakınca bulunan hallerin neler olduğuna dair tek bir cümle yok. Anlaşıldığı kadarıyla talimat Cumhurbaşkanlığından gitmiş. 13 Kasım’dan bugüne dek ne Erdoğan’dan, ne de İletişim Başkanı Fahrettin Altun’dan ‘evet bant daraltılmasını biz talep ettik, çünkü şu şu nedenlerle gerekliydi’ gibi bir açıklama duymadık. Bu kısıtlama sayesinde şunları engellemiş olduk gibi bir sonuç da yok. Haberleşme özgürlüğünün esas konusu olan mesajlaşma uygulamalarına herhangi bir kısıtlama getirilmediği için oradan aldığı bilgiyle Avukat Jiyan Tosun’u hedef gösteren Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Taşkaya’ya yönelik yaptırımı geçtim bir kınama dahi yok.
Alternatif Bilişim Derneği’ne verilen cevabın ardından yeni birçok soru belirdi zihinlerde. İlki ve belki en önemlisi neden yapıldı bu bant daraltma uygulaması? İktidarın isterse en temel haklarımızı bir talimatla kısıtlayabilecek sınırsız yetkiye sahip olduğunu kanıtlamak için mi? Olağanüstü hal kalkmış olsa bile aslında kalkmadığını göstermek için mi? İleride benzer uygulamalara daha sık başvurulacağından, tepkiyi ölçmek için mi? Cevapları bunlarsa çok vahim. Son sözü anneme bırakayım: “O gece sosyal medyaya girememek, haber alamamak çok ağrıma gitti” dedi. CHP’den önce kurduk kendisine bir VPN ama ağrına giden muameleye dair bir çözüm bulamadık. Ne diyelim, ‘seçimi bekle’ mi diyelim?
Evrensel'i Takip Et