Sistemler ve boşluklar (Spalletti ve Van Gaal)

Fotoğraf: Flickr (CC BY-SA 2.0)

Teknik direktörleri basın toplantılarında ya da röportajlarda taktik vizyonlarına dair “sahici” şeyler söylerken görmek pek kolay olmuyor. Herhalde gazetecilerin ve taraftarların futboldan çok iyi anladıklarını sandıkları halde pek de bir şey anlamadıklarını bildiklerinden yüzeysel ifadeler kullanmayı tercih ediyorlar. Karşılarında futbolu bildiğine ikna oldukları bir muhabir de nadiren çıktığı için “hap”ı verip geçiyorlar. Avrupa futbolunda Napoli’yle bu sezonun en heyecan verici oyununu oynayan Luciano Spalletti, Şampiyonlar Ligi’nde üst tura çıktıkları maç sonrası şunu söylemişti: “4-3-3 mü? Artık futbolda sistemler yok, her şey rakibin size bıraktığı alanlarla alakalı. Boşlukları hızlı bir şekilde tespit etmeli, darbeyi doğru anda vurmalı, pres altındayken dahi harekete geçme cesaretine sahip olmalısınız.”

Spalletti’nin “Futbolda sistemin/dizilişin önemi yok” ve “Rakibin bıraktığı boşluklar” vurguları, yukarıda açıklamaya çalıştığım “Siz ne anlarsınız ki” tavrı nedeniyle beni epey rahatsız etti. Çünkü zaten yaygın şekilde bilindiği üzere:
a) Futbolun da aralarında olduğu pek çok spor, alan yaratma ve alan hakimiyetine dayanır,
b) Rinus Michels ve Total Futbol devriminden beri “aktif oyun alanı” en ileri futbol taktiklerinin geliştirildiği saha olmuştur ve “alan (boşluk yaratma” bu sanatın merkezindedir,
c) Sistem ve diziliş, tam da Spalletti’nin bahsettiği “Boşlukları hızlı şekilde tespit etmek” onlardan faydalanabilmek için önemlidir.

Ayrıca mesele hiçbir zaman “rakibin bıraktığı boşluk”tan ibaret olamaz, Spalletti’nin çok iyi yaptığı gibi “Rakibi belli alanları boş bırakmaya zorlamak”tır esas ustalık. Sistem, diziliş, pas, oyuncu rolleri, sahaya yayılım… Her şey Rinus Michels’in dediği gibi “Topa sahipken alanı genişletmek, topa sahip değilken alanı daraltmak” prensibinin ne kadar kolektif şekilde uygulanabildiğine bakar.

Teknik direktörlerin taktik masaya Spalletti’nin bizi kandırmaya çalıştığı kadar edilgen şekilde oturmadıklarına güzel bir örnek Almanya-Japonya maçında verildi. Hansi Flick’in öğrencileri ilk yarıyı özellikle Sol Bek David Raum’un hücumda sağladığı +1’lik avantajla domine etti. Birden fazla gol atabilselerdi maç büyük ihtimalle bitmişti ancak devrede Japonya Teknik Direktörü Hajime Moriyasu, en yaratıcı hücumcusu Takefuso Kubo’yu çıkarıp yerine Takehiro Tomiyasu’yu aldı. Önce 5’li savunmaya dönerek burada sayısal eşitliği sağladı ve önde baskıyla rakibi durdurdu sonra en yetenekli hücumcularıyla genişlik sağlayarak “aktif oyun alanı”nı değiştirdi, rakibi tehdit eder hale geldi. Moriyasu’nun yaptığı meselenin “rakibin bıraktığı boşluk”la sınırlı olmadığını, rakibi aktif oyun sahasında boş alan bırakmaya mecbur bırakmanın “sistem” işi olduğunu gösteren açık bir taktiksel hamleydi.

Bu Dünya Kupası’nda herkes bazı büyük takımların yaşadığı sorunlara, 0-0’lık maçlara dikkat çekip “Fark yaratacak”, “İki çalım atıp savunmayı dağıtacak” yıldız eksikliğine vurgu yapıyor, “Topa sahip olmaktan çok geçiş oyununun önem kazandığını” iddia ediyor.

Modern savunma prensiplerinin daha fazla takım tarafından yetkin şekilde uygulanabildiği, yeterince taktik hazırlığa izin vermeyen takvimin, milli takımların bu savunmaları açacak hücum taktiklerini uygulayabilecek ustalığa erişmesini engellediği kesin. Savunma yapmak her zaman daha kolay olduğundan uluslararası turnuvalarda bu bazen sıkıcı 0-0’lara, sürprizlere neden olur. Bundan 2022’ye has bir şeymiş gibi bahsedilmesi enteresan ancak çıkış noktamıza dönerken Spalletti’nin başarıyla uyguladığı prensiplerin ustasına dönmekte fayda var.

Katar’da Hollanda’yla teknik direktörlük jübilesini yapan, yaşayan Total Futbol efsanesi, bir başka deyişle “alan bulma ustası” Louis Van Gaal, bu kadroyla 3’lü savunma oynayacağını açıkladığında kendisini eleştiren bir gazeteciye futboldan anlamadığını söylemişti. Spalletti’nin detayına girmeden kastettiği şey de burada gizli herhalde. Van Gaal elinde hücumcu 3-4-3’le tarih yazdığı ’90’ların Ajax’ı (Barcelona’yla da zaman zaman 3’lü oynayıp 2 kez üst üste şampiyonluk kazandı) olmadığını biliyor. Kadrosunun güçlü yanlarından faydalanmanın, “Mümkün olduğunca” daha iyi hücum etmenin yolunun da bu sistemden/dizilişten geçtiğini düşünüyor. 2014’te yarı final oynattığı takımdan daha kaliteli olduklarını, şampiyon olabileceklerini söylüyor. Spalletti’nin kafa karıştıran sözlerinin aşkına bu turnuvada en çok Van Gaal’in vedasına odaklanacağım.

Evrensel'i Takip Et