06 Aralık 2022 04:23

CHP’nin “Vizyon Belgesi”: “Vatan” pazar mı demek?

Kemal Kılıçdaroğlu, İkinci Yüzyıla Çağrı buluşmasında konuşurken

Fotoğraf: Ali Atmaca/AA

Paylaş

AKP, MHP ile ittifakına dayanarak, tek adam yönetimini halka öylesine dayattı… Erdoğan’ın iki dudağı arası tam keyfiyet, yasaklarla pekiştirilmiş baskı ve grevci işçinin işten atıldığı, muhalife hayat hakkı tanınmayan silme eşitsizlik ve adaletsizlikle karakterize siyasal egemenlik öylesine bezdirdi… Tekeller kârlarını katlar, para sahiplerinin mevduatları hazine garantisine bağlanırken, işçilerin çoğunun açlık sınırının altında ücret alabildiği, köylünün ürün ekemez olduğu, halkın karnını doyuramadığı bir sosyal düzen… Ve enflasyonla zamların uçuşa geçtiği, yolsuzluk ve yiyiciliğin tavan yaptığı faiz ve rant ekonomisinde ne söylense kulağa hoş gelecekti.

Nitekim öyle oldu. Bırakın CHP’yi, İyi Parti, hatta Erdoğan’ın Davutoğlu’suyla Babacan’ının edeceği muhalif kelamlar bile çoğu kişinin hoşuna gidecekti. Eleştirileri yürek soğutacak, keyfiyet ve adaletsizlik olmasın demeleri bile belirli destekler alacaktı.

Kılıçdaroğlu’nun “rozetsizler”le güçlendirilmiş açıklamaları da hoşa gitti. “Kurumları yeniden inşa edilmiş, sistemi yasal çerçeveye oturtulmuş, toplumsal güven ve huzurun hakim olduğu, bölgesinde barışın ve refahın merkezi haline geldiği bir Türkiye'yi inşa edeceğiz” denince, kimin hoşuna gitmez?

Bu amaca nasıl ulaşılacağı, açıklamaların ilk hayhuyu arasında tabii ki fazla kurcalanmayacak ve akıllarda güzel vaatler kalacaktı. Yeter ki “tek adam rejimi bitsin”di. “Yeni bir tek adam aramıyor”du Kılıçdaroğlu. Bu yeterdi, “güçlendirilmiş parlamenter sistem” her derde deva “Lokman hekim macunu” idi, yala yala dur! “Yeni düzen”in sosyal ve ekonomi vizyonu ne kadar Erdoğan’ınkinden farklı olacaktı, en azından şimdilik çok da önemli sayılmayacaktı!

Hele sunulan “vizyon” güzel ambalajlanıp sunulmuşsa, alıcısının bol olması işten bile değildi!

Kılıçdaroğlu ya da danışmanlarının bir yeni icatları da vardı: Yurt-içi ve dışından çoğu ekonomist 70 “değerli isim” bulmuş, adını “siyaset üstü güçbirliği” takmışlardı. “Siyasi ve siyaset üstü, rozetli veya rozetsiz”, ama “hepsi ülke için vatan için birlikte”ydiler!

Değerli 70 kişi Türkiye için 24 saat çalışan bir güç birliği olacak”tı. “Bu 70 değerli isim ne bir kişi için, ne bir parti için, ne de iktidar için çalışacaklar. Vatanları için çalışacaklar, vatanları.” Böyle dedi Kılıçdaroğlu.

Ancak iki küçük soru şart. Yeni başdanışman bay J. Rifkin örneğin gerçekten vatanı için mi çalışacak? Öyleyse hangi vatanı? Merkel ve Çin devlet başkanına danışmanlık yapmış bu zat için, öyle anlaşılıyor ki, vatan fark etmiyor. Ya parayı bastırana çalışıyor beyefendi ya da belirli yaklaşım ve görüşlerinin gönüllü alıcılarına. Hangisi tercih edilir? Bize kalırsa adam günümüz tekelci kapitalizminin ihtiyacı olan görüşlerini pazarlıyor!

Böyle olduğu şuradan anlaşılıyor ki, diğer “değerli kişiler” de, Kemal Derviş misali, hep aynı tekelci kapitalizminin ihtiyaçlarını karşılamaya kurgulanmışlardı. Sadece kaçıncı sanayi devrimini yapacağımıza dair farklı görüşteydiler. Yoksa Öztrak bey örneğin, “girişimci, rekabetçi iş insanlarıyla [TÜSİAD’cılar türünden tekelci burjuvalarla yani]… ülkemizi hak ettiği zenginliğe kavuşturacak”tı. “Üreterek zenginleşecek rekabetçi Türkiye”de, piyasa koşullarında “zenginliğin adil paylaşılması” hoş bir masal olsa bile, bir kez “Afro-Avrasya’nın en önemli arz ve tedarik merkezi” olduk mu, tamamdı!

Şili’nin payına bakır, Muz Cumhuriyetlerinin payına muz, Suudilerin payına petrol üretmenin düştüğü, Bulgaristan’ın eskiden Varşova Paktı’nın “sebze ambarı” olduğu gibi, Türkiye de “tedarik merkezi” olur kurtulurdu! Çözüm; emperyalistlerin dayatması olan uluslararası kapitalizme entegre olmuş ülkelerin bu tür uluslararası iş bölümündeydi?! Aslan payını emperyalistler alırken kişi başına 20 bin dolarlık milli gelir vaadine nasıl ulaşılacaksa artık!

Bu, şu demektir ki, AKP işçinin iş gücünü ihracatı artırmak için ucuza kapatırken, CHP, aynı iş gücünü tedarik merkezi deyip yapma peşinde. Demokrasi, liyakat, hukuk vb. laflarının ötesinde bütün fark bu!

İkinci soru mu? O da şu: “Vatan” dediğiniz şeyi, sermaye yatırılıp mal alım-satımı yapılan “pazarınız” mı sandınız siz?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa