07 Aralık 2022 04:20

CHP’nin vizyonu

Fotoğraf: CHP

Paylaş

30 Kasım 2022 tarihinde, akşam saatlerinde, posta kutuma bir elektronik posta düştü. Daha doğrusu Spam’da buldum söz konusu gönderiyi. CHP’den geliyordu. Mesaj, “Değerli basın mensubu” diye başlıyor ve “Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin Yükseliş Vizyonu’nu açıklayacağı ve parti üst düzey yetkilileri ile akademisyenlerin sunumlarının da yer alacağı “İkinci Yüzyıla Çağrı” etkinliğimizde sizleri de aramızda görmekten onur duyarız” diye de devam ediyordu.

Belirsizlikler çağında toplantı davetleri de artık birkaç gün öncesinden yapılır oldu -yoksa, Türkiye’de zaten hep böyle miydi?- Akşamdan sabaha toplantı çağrısı ya da daveti aldığım da oldu şu son dönemlerde. Ben alışamadım bu belirsizlik çağına, hâlâ haftalar öncesinden programım belli olsun istiyorum ve son dakika davetlerini hiç ciddiye alamıyorum. Huysuz, aksi akademisyen halleri işte…

Akademisyendim değil mi ben? Hani kampüsten haziran 2017’de uzaklaştırılmadan önce. Hâlâ öyle miyim? Öyleysem bile CHP’ye akademisyen kimliğimle davet edilecek kadar değil sanırım smiley Evrensel’de bu köşede düzenli yazıyor olmam beni basın mensubu yapar mı? Bence yapmaz, böyle demek en başta yıllarını bu mesleğe vermiş olanlara saygısızlık olur. Zaten basın mensubu olmak gibi bir iddiam da yok. Olanak olduğu müddetçe akademisyenliğe hakkını vereyim yeter.

Geçtiğimiz cumartesi günü CHP’nin bu vizyon belgesi açıklandı. İçeriğe dair bir iki değerlendirme yapmadan önce, Yükseliş ve Vizyon konusunda birkaç sözüm var. Zaten bu iki sözcük içeriğe dair de önemli ipuçları taşıyor. Yükseliş’in bana çağrıştırdığı ilk şey 1960’ların uyanış ve şahlanış mitingleri oldu. 1967-1969 yılları arasında Türkiye İşçi Partisinin (TİP) Doğu Uyanış Mitinglerine (kısaca Doğu Mitinglerine) karşı Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) antikomünist şahlanış mitingleri düzenlemişti. Yükseliş, uyanıştan çok sağın bu şahlanışına yakın bir kelime. Zaten Kemal Kılıçdaroğlu’nun kapanış konuşmasındaki vurgu da daha çok şahlanışa gönderme yapıyor bence: “Sana rakip olmak için geliyoruz ey dünya! Türkiye bir yıldız gibi parlayacak!”. Yine de biz iyisi mi toplantının amacına Türkiye’nin Şahlanış Vizyonunun açıklanması denmemesine şükredelim.

Gelelim “vizyon” kelimesine… Üniversiteden atılmadan önce bu “misyon” ve “vizyon” kelimelerinden artık bana fena bıkkınlık gelmişti. Sürekli yok bölümün misyonu, vizyonu, yok üniversitenin vizyonu, misyonu! Ve bitip tükenmeyen toplantılar. Neoliberal eğitimin olmazsa olmaz iki kelimesi. Dayatılan misyon ve vizyonlar… Öyle ki, bazı meslektaşlar bu iki kavram olmadan düşünemez ve iş yapamaz hale gelmişti. Bölümün tanıtım sayfasında “misyonumuz” “vizyonumuz” gibi başlıklar yer alıyordu. Herhalde hâlâ vardır. CHP’nin bu vizyon açıklama toplantısı bana maalesef bu kötü anıları hatırlattı.

Yazının sınırlarına geldim, hâlâ bir türlü davetiyeden toplantının içeriğine giriş yapamadım smiley Kemal Kılıçdaroğlu’nun kapanış konuşmasına dair “akademisyen” kimliğimle bir iki eleştirimi artık şuraya bırakayım.

İlki, “Ülke söz konusu olunca, ideolojik farklılıklar teferruattır” üzerine. Her ne kadar bu sözü altılı masanın birlikteliğine atfen söylediyse de bu slogan CHP’nin iktidar olmak için herkesi yakalamak isteyen parti (Catch all party) modelini benimsemeyi sürdürdüğüne işaret ediyor. Zira, bu tür partiler en yüksek oy oranına ulaşmak için ideolojik bagajlarını boşaltırlar. Dört bir yana mavi boncuk dağıtırlar… Bu slogandaki “derin sağı” da gözden kaçırmayalım tabi.

Kemal Bey’in konuşmasında beni en fazla heyecanlandıran “Ve söz veriyorum yaşama sevincimizi geri alacağız” kısmı oldu. Onu geri aldık mı zaten mücadele azmi de geri gelir. Neden yaşadığımızı hatırlayalım yeter ki.

Ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarının daimi meselesi, göçmenler… “Türkiye senin mülteci kampın olmayacak!” diye seslendi dünyaya. Geçtim bu konudaki bilimsel tartışmaları, şunu düşünmek bile bu konuda esip gürlememeye yeter bence: Sadece 12 Eylül 1980’den sonra ya da özellikle son on yıldır o dünya ki binlerce Türkiyeli rejim mağduruna-öyle ya da böyle- kucak açmış ve bu insanlara “mülteci” kampı” olmuş bir dünya. Bu düzen böyle devam ettiği sürece, dün başkası olur, bugün sen, yarın kim bilir kim…

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa