09 Aralık 2022 04:40

Gelecek kimin olacak?

Fotoğraf: Burcu Yıldırım / Evrensel

Paylaş

İşçi ve emekçi halkın geleceğine, sermaye ve gericilik adına sahip çıkanlar çoğalıyor. Erdoğan AKP’sinin “Türkiye Yüzyılı” diye adlandırarak açıkladığı hedeflerde işçi ve emekçi halk yoktu. Sermayenin ve gericiliğin programı, ülkenin geleceği olarak pazarlanmıştı. “Millilik ve yerliliğin” bir sos gibi bolca üzerine boca edildiği bu gelecek vizyonu, ekonomisiyle, politikasıyla, sosyal yaşamıyla, kültürüyle iktidarın 20 yılda harabeye çevirdiği ülkeyi kanatlandırıp, uçurmayı vadediyordu. 20 yılda işçi ve emekçileri yoksulluğa, sefalete ve açlığa iten iktidarın yaptıklarını, yapacaklarının teminatı olarak görürsek, ülkeyi daha nelerin beklediğini tüm açıklığı ile anlayabiliriz.

Geçtiğimiz günlerde CHP’de “Yeni Yüzyıla Çağrı” adı altında hedeflerini açıkladı. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında nasıl bir ülke inşa edeceğini geniş bir sunumla tüm ülkeye ilan etti. Gazetemizin haber ve yorumlarında bu konu neredeyse tüm yönleri ile ele alınıp, eleştirildiği için burada açıklanan programın içeriğine yeniden girilmeyecek. Ama ortaya çıkan sonucun altını bir kez daha kalınca çizmek gerekiyor. Bu “vizyon” içerideki ve dışarıdaki büyük sermayeye güvence verme programı ve bu programda işçi ve emekçiler, yani emekleriyle, alın terleriyle bu ülkeyi adım adım inşa edenler yoklar. Ülkenin gerçek sahipleri dışlanınca halkın kanını içen tüm sömürgenler ve asalaklar baş tacı yapılıyor.

Bu açıklamalardan sonra şu gerçek bir kez daha ayan beyan ortaya çıktı: Bu ülkeyi kökten değiştirme ve yeniden inşa etme görevi ve sorumluluğu sadece ve sadece işçi ve emekçi halkın sırtındadır. Eğer bu görevi o başaramazsa, bunu başarmak için gerekli yeteneği, cesareti ve atılımı gösteremezse, bu görevi onun yerine kimse yerine getirmeyecektir. Bugün ülke derin bir kaynaşma içerisinde. Bu kaynaşmanın belirtileri zaman zaman direnişler, grevler, gösteriler, protestolar olarak kendini açığa vuruyor. Evet henüz yetersiz ve güçsüzler. Ama geçen her gün, her hafta, her ay, her yıl daha güçlü, birleşik ve genel bir mücadelenin mayalandığının haberini veriyor. Bu mücadelenin gelişip, güçlenmesi için işçi ve emekçi halkın en iyi evlatları büyük bir çaba gösteriyor, sarsılmaz bir irade ile geleceği inşa edecek olanlara yardım ediyor.

Elbette bu mücadeleler sadece bizim ülkemizde verilmiyor. Kapitalizmin merkez ülkelerinde işçi ve emekçi eylemleri güç kazanıyor ve yaygınlaşıyor. İngiltere, Fransa, Almanya, Belçika, İtalya vb. ülkelerde hayat pahalılığına, savaşçı politikaların yol açtığı sıkıntılara, işsizliğin ve yoksulluğun yaygınlaşmasına karşı işçi ve emekçiler ayağa kalkıyorlar. Demir yolcular, sağlıkçılar, madenciler, eğitimciler, kamuda çalışanlar, öğrenciler, açıkçası halkın geniş kesimleri sermaye iktidarlarının uyguladıkları politikalara karşı seslerini yükseltiyorlar, taleplerini dile getiriyorlar. İşçi ve emekçiler her geçen gün daha iyi anlıyorlar ki, kendi kaderlerini kendileri ellerine almak zorundalar.

Evet hareketler ve mücadele henüz dağınık ve genel ve birleşik mücadelenin gücünü yansıtmak konusunda zayıf. Ama mücadeleye atılmak, harekete geçmek başlı başına bir kazanım ve ileriye doğru atılacak her adım birleşmeye, birlikte mücadele etmeye, eylemlerini ve taleplerini genişletip, direngenleştirmeye doğru alınacak yolun taşlarını döşüyor. Sendika üst yönetimlerinin hareketi frenlemeye, geri çekmeye yönelik çabaları oralarda da ciddi bir sorun. Ama bir kez harekete geçen kitlelerin bu tür sorunları aşabileceklerini tarihsel deneyimler açıkça gösteriyor.

Kuşkusuz işçi sınıfı ve emekçi kitleler hareketlenirken en önemli zayıflıklardan ve eksikliklerden birisi örgütlülüklerinin zayıf olmasıdır. Bu harekete yön verecek, ona nihai hedeflerini gösterecek, sömürüyü ve sınıfların varlığına son verecek perspektifi kazandıracak partilerin zayıflığı ciddi bir sorun. Ama sınıfın canlılığı ve mücadeleye atılması, aynı zamanda onların da gelişip, güçleneceği zeminin varlığını da gösteriyor. Kendisini bu hareketin içine atanlar, onun güçlenmesine ve yaygınlaşmasına olağanüstü bir çaba ile katkıda bulunanlar, kendileri de gelişip, güçleneceklerdir. Ülkede ve dünyada sömürüsüz ve sınıfsız bir toplum için mücadele edenler görevlerini yaptıklarında, egemen sınıf partilerinin ve temsilcilerinin işçi ve emekçi halkların geleceğini çalma ve karartma çabaları boşa çıkacak, işçi sınıfı ve emekçi halklar geleceği inşa etmek için kendi kaderlerini kendi ellerine alacaklardır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa