10 Aralık 2022 04:27

Otopsi Masası Raporu 2: Hulki Cevizoğlu gibi ikametgahını Saray’ın Bekçi Kulübesine aldıran ‘Ulusalcılar’ bakın kime benziyor…

Hulki Cevizoğlu

Ekran görüntüsü, CNN Türk'ye yayınlanan Akıl Çemberi programından alınmıştır.

Paylaş

“Fanatizmle beslenen sekterlik, her zaman hadım edicidir.”
Paulo Freire

Anlatacağım…
Lakin evvela…
Efendiim?!
Çok mu takıldınız, başlıktaki ‘kime’ye?..
Pekâlâ pekâlâ, söylüyorum:
O, İskoçyalı vegan!..
“İskoç vegan da kim”… mi?..
Hiddetlenme ey okur, geleceğim…
Lafı ağzıma tıktınız yukarıda…
Evvela yoklama…
Bakalım şöyle… 
Herkes yerini aldı mı? Eksiğimiz var mı?..
Daha ekranını açmamış, Evrensel’de bizim sayfaya gelmemiş okur var…
Tamam peki, sabırsız okur…
Onlar da gelince ucundan ilişiversinler…
Efendim, şimdi şöyle…
Biz siz yokken (olanlar zaten biliyor ve hatırlıyor... değil mi?!)…
Geçen hafta (Allah kavuştursun) birbirini takip edecek bir diz yazı işine girdik…
Dönüp baktım da bildirmişiz ki:
“‘Mort gazeteciliğin’ otopsi masa[sını kuruyoruz]…
Maksadı:
Madem artık sandık hemen şuracıktaki tümseğin ardında gözüküyor…
Seçim sürecinde kritik misyonlar üstlenecek medyanın hallerine bakmak, birkaç yazıyla muradım bu …
Yani:
Bir nevi eleştirel medya okur yazarlığı denemesi yapacağız…
Toplumu sandığa taşıyacak medya haritası çıkaracağız…
İkaz babında mevcut medya tablosu üzerine düşünme deneylerine girişeceğiz…
Olan biten gazetecilik/iletişim mi, propaganda mı; farkı ne?...
İki eyleyişin/mefhumun ortak kümede birleşen ya da ayrışan yanları neler? başlığı açıp tartışacağız…
Sadece otopsi masası değil, kendimizce biyopsi masası da kuracağız…
Kimi ‘eleştirel gazetecilik’ pratiklerini biyopsi masasında teşrih etmeye çalışacağız…
Ama evvela ‘otopsi masası’…”

Demiş ve boylu boyunca sermişiz teşrih masasına, Ahmet Hakan gazeteciliğini…
‘Boylu boyunca’ deyince, yanlış anlaşılmasın; portresini yazmıyoruz ya, temsil kapasitesi yüksek son somut bir iki misal üzerinden…
Ha sorarsanız neden o?
Şundan: 
Medyada, kritik saydığımız vaziyet alışları temsilen, sembol addettiğimiz isimlere odaklandık da…
Tıpkı, o yazının sonunda anons ettiğimiz gibi:
“Hulki Cevizoğlu gibi Saray gemisine binmiş ‘ulusalcı’ zevatta sıra…”
Encamı hacimli brifingimiz kafi sayılsın ve sıradakini, Saray gemisine lejyoner yazılmış ulusalcı tayfayı temsilen Hulki Beyi… Sayın Doçent Dr. Sosyolog, Gazeteci… (Efendime söyleyeyim… Başka neydi?! Bi’bak sen…)  Hulki Cevizoğlu’nu[1] alalım ‘masa’ya…
Alalım da…

SORUMLULUK TANRISI AFFETSİN… (YİNE)

Bendeniz nicedir kaytarıyor, kendimi şımartma hakkımı kullanarak Hulki Bey’in feyz saçtığı kanallardan uzak duruyordum…
“Cevizkabuğu”nu kim takar…
İtalya-İspanya sokaklarında turluyor…
İzlanda’da yanardağların büyüleyici lavlarıyla akıp kaplıca havuz barlarında soluklanıyor…
Sonra trenle muazzam dağ manzarasını hafızam nakşederek Alplere tırmanıyor, Patagonya kırsalında kayboluyorum… (Belgesel kanallarında… Filme filan dadanmamışsam…)
Lakin geçenlerde mesuliyet hissi haytalığa galebe çaldı…
Zira malum “vizyon” günlerindeyiz…
CHP’nin, Deniz Baykal’ın 1998’deki şu Ricky Martin taklidi sayılan “Deniz geliyor Deniz” sahne şovundan beri, en afili (la havle!!) vizyon lansmanı vardı gündem de…  
Merak ettim; bakalım neler diyorlar?
Zaplayıp oturdum CNN Türk’ün karşısına ve “Akıl Çemberi”ne alındım derhal…
Tesadüf (valla tesadüf beyin marifeti) bu ya…
Hulki Cevizoğlu istim üstünde (yine); Allah ne verdiyse artık, eteğinde ne varsa, olanı olmayanı boca ediyor…
O kısa esnada… Bir lahza denilebilecek sürede, dağarcığının artık dibini bulmuş olmalı ki, artık olanı da görmez hale gelmiş…
“Altılı masa”nın anayasa taslağına veryansın ederken, o kadar “boş” buluyor ki Cevizoğlu, mealen yazıyorum, “Yahu şunu bile yazmayı akıl edememişler; baktım hiçbir yerde yok, ‘Cumhurbaşkanı seçiminde en çok oy alan parti başkanına hükümeti kurma görevi verir’ bile edememişler. Eğer efendim, zaten teamül bu diye düşünmüşlerse, e o zaman teamüllerle yönetilecekse, Anayasa’ya ne lüzum var, değil mi ama” diyor…
Bu “eksiklik” üzerine “altılı masa”ya dair inanılmaz tezler, iddialar inşa ediyor…
Sunucu meslektaş, artık ifradın tavan yaptığını, Hulki Bey’i zapt etmenin muhtemel sonuçlarından korkmuş olmalı ki, ürke ürke araya girdi[2] (mealen):

‘HULKİ BEY O [YOK DEDİĞİNİZ] MADDE ‘ALTILI MASA’ TASLAĞINDA VAR’

Der…
Ve önündeki “altılı”nın anayasa taslağından alakalı maddeyi okur:
“Cumhurbaşkanı en yüksek oyu alan partiye…” filan
İzleyenler ne düşündü o sırada bilmiyorum…
Ama zannımca “canlı yayıncılık” tecrübesini konuşturdu Cevizoğlu, toparlamaya çalıştı ve pek mutsuzca, panik olmamaya gayret ederek:
“İyi öyleyse biz de özür dileriz”in hemen ardından, vaziyeti sindiremeyerek yine üste çıkmaya çabalayarak saldırıya geçti:
“Biz özür dileriz ama kimse… bu siyasetçiler… altılı masa…”
Iıııh… Tak, geçtim… Vurdum kendimi yine dağa ovaya… filme milme…
Çünkü yok; Hulki Cevzioğlu, bu!..
Laf lafı açtı… derken, mevzumuzun odağından saptığımızı düşünenlere, hak veremeyeceğim…
Zira misalimizi şu soruya bağlayacağım:
Hulki Cevizoğlu’nu “Kılıçdaroğlu CHP’si” hususunda zihni melekelerinin şakulünü kaydıran öfkenin sebebi ne?..
Cevabı ya da daha isabetli teşhisle ‘bir cevabı’ bizi başlığın güzergahına çıkaracak, Cevizoğlu kumaşının ahlaki menendi (benzeri, eşi...) ile tanıştıracak… (Bu arada gafil geldim, spoiler vermiş oldum: “ahlaki menend”…)
Evet, soru şu:

CEVİZOĞLU HULKİ’Yİ ‘KILIÇDAROĞLU CHP’SİNİN İZAN TANIMAYAN, AMANSIZ DÜŞMANI KILAN, KEMAL BEY HUSUSUNDA KALP VE AKIL GÖZÜNÜ KARARTAN HIRÇINLIĞI ATEŞLEYEN NE OLABİLİR?..

Sebebe dair rivayetler muhtelif…
Cevzioğlu’nun izahı “tamamen politik”…
Özetle:
Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin Atatürk’ün partisi olmaktan çıkması…
Buna mukabil Erdoğan ve AKP’sinin milli çizgiye gelmesi…
Perinçek’in faraziyesini hatırlatıyor ilk bakışta... (Ama tam öyle değil.)
Farkı; Perinçek AKP’nin ABD çizgisinden kopuşunun miladını 2012-14’ten başlatır.
Halbuki Cevizoğlu o zaman aralığında AKP/Erdoğan karşıtı çizgide ve CHP ile sorunlu görülmüyor.
Dahası bu yıllar zarfında CHP’den milletvekili olmak istiyor.
Başvuruyor… Adaylığı kabul edilmiyor….
Yetmiyor…
Zaman içinde Halk TV’deki ‘Cevizkabuğu’ programı kaldırılıyor.
İşte burada diğer rivayet devreye giriyor:
Cevizoğlu CHP çevrelerinden beklentilerine kavuşamayınca ve eldekilerini kaybedince, yüz bulamadığı eski çevresinden çark ediyor.
Saray saflarına ilhak ediyor ya da yanaşıyor.
Hangisi doğru?
Bu mevzularda tefrik de hakikate ulaşmak da kolay olmaz…
Fakat şöylesi bir muhakeme bizi hakikatin anahtarına ulaştırabilir:
Kılıçdaroğlu’nun 10 küsur yıldır CHP’nin dümeninde olduğu ve son iki-üç yıla kadar Cevizoğlu’nun CHP çevrelerinde dolaştığı, dahası CHP’den milletvekili olmak istediği düşünülürse, Hulki Bey’in şimdilerde diline doladığı CHP eleştirilerinin hepsi havada kalıyor... (nazarımda)
Zira kafa karıştıran, eski tabirle tenakuza düşüren şu kritik soru kalıyor geriye:

MESELE CEVİZOĞLU’NUN İDDİA ETTİĞİ GİBİ, ‘KILIÇDAROĞLU LİDERLİĞİ CHP’Yİ ATATÜRK’ÜN PARTİSİ OLMAKTAN ÇIKARMASI’ İSE HULKİ BEY ATATÜRK’E İHANET EDEN O ‘KEMAL BEY PARTİSİ’NE DÖNÜŞEN CHP’YE NEDEN MİLLETVEKİLİ OLMAK İÇİN BAŞVURDU?  

Öyle ya sorarlar:
Madem gayrimilli çizgide seyrediyor, emperyalizmle galiz işler tutuyor Kılıçdaroğlu ve CHP’si, muhterem sen neden gittin o partiden milletvekili olmak istedin?
Ayıkman, CHP gerçeğini keşfetmen için adaylığının kabul edilmemesi, Halk TV ile ilişkinin kop(arıl)ması mı gerekiyordu?
Cevizoğlu’nun iddiaları bu sorulara cevap vermiyor.
Ha tabii şu da var:
Sizi bilmem ama ben…
Kötü gazeteciliğime verin, Cevizoğlu’nun CHP’ye milletvekili adaylık başvurusunu, şahsen Tarafsız Bölge’de saldırdığı Altan Tan’dan duymuştum…
Burada müsaadenizle bir parantez açacağım…
Sadece detay vermeyeceğim…
Ben de oluşan Hulki Cevizoğlu’nun ‘egosantrik’[3] kişiliğinin ufak bir misalini göstermek istiyorum:
Tan mealen, “Bana niye öfkeleniyorsun, git milletvekilliği adaylığını kabul etmeyen CHP’ye kız” demişti de, Hulki Cevizoğlu bir ara Ahmet Hakan’a küsüp programı terk etmişti...
Cevizoğlu, Hakan’ı, Altan’ı programın odağına yerleştirerek kendisini Sadece soru soracak ‘gazeteci’ muamelesi yapmakla eleştirmişti, öfkeli bir tonla…
Sonra da koskoca “sosyolog” kimliğinin görmezden gelinerek, “sade gazeteci” kimliği olarak muamelesini sindiremeyerek çekip gitti ve o gün bugündür CNN Türk’te yalnızca Tarafsız Bölge’ye çıkmıyor, Hulki Cevizoğlu…  
Neyse… Parantezi kapatalım…
Nerede kalmıştık…
Ha evet…
Çok sonraları -sanırım benim gibi yeni öğrenenler çoğalıp, söylentiler ayyuka çıkınca- Hulki Bey, Akıl Çemberi’nde vekillik başvurusunu, güya sarkastik ifadelerle sanki geçerken değiniyormuş gibi önemsizleştirmeye çalışarak açıkladı.
Bittabi bu yöndeki iddiaları itibarsızlaştırmak üzere…
Gayreti tabii karşılanmalı…
İkametgahını Saray’ın bekçi kulübesine aldırmasını “şahsi çıkar” iddiaları ile gölgelemesine müsaade edemezdi… (Lüzumsuz izahat: ‘bekçi kulübesi’ tabii ki pejoratif manada değil, ideo-politik çizginin savunucusu /‘eşik bekçisi’ nevinden, iletişim bilimlere ait terim olarak kullanılıyor.)  
Zira o “Eski mahallesinden kopuşunu” ziyadesiyle “asil dava” kavgasına bağlayarak ondan çok ekmek yiyecekti…
Evet anladınız; o “asil dava” Atatürk’e ihanet edenlere karşı gerçek Atatürkçülüğün bayrağını taşımaktı, Cevizoğluların Hulki Bey’inin nazarında…
Bu böyle bilinmeliydi ki Atatürkçü mahalleye seslenme ihtiyacı duyan rejimden, İktidar mahfillerinden “Atatürkçülere seslenme kapasitesine sahip,” o mahallenin “sembol ismi” köpürtmesiyle ayrıcalıklar talep edebilsin…
Kibir abidesi olarak kurulduğu (Bilhassa Atatürkçüleri ayartmaya dönük) kanal ve programlarda, “kıymetimi bilin şımarıklığı” ile yaptığı huysuzluk ve kaprisleri, kimi küstahlıkları sineye çekilsin…
Velhasıl Cevizoğlu, CHP mahallesine/Atatürkçü cenaha seslenmek için kendisine -tepe tepe kullandığı- hayli kıymet biçmiş ve Saray rejimine “alın beni/imajımı kullanın ama karşılığını da isterim” havasında görünüyor…
Resmetmeye çalıştığım tabloyu doğrulayacak temsili çıkış, ki bu aynı zamanda Hulki Bey’in Saray propaganda taburuna lejyoner olarak yazıldığını dost düşman kalabalıklara deklare eden, Kanal İstanbul için tüm kişisel birikimini/tarihini siper edişiydi…
Gelin bakalım nasıl kendini yalanlayarak Kanal İstanbul müdafaasına koştuğunu: 

CEVİZOĞLU’NUN KANAL İSTANBUL TARTIŞMASI KARŞISINDAKİ POZİSYON SAVRUKLUĞU

Kısa bir süre öncesine kadar milli saiklerle karşı çıktığı projeyi “Atatürkçülük” namına sahiplenerek ortaya atılmasından söz ediyoruz…
Dahası Kanal’ı müdafaada en ön sipere koşma hevesini saklamaması…
Yukarıda savunduğum “Atatürkçülükten gelme/Atatürkçülere seslene kapasitesinden ekmek yeme hesabını bakın kendi ifadesiyle nasıl açığa vuruyor, Cevizoğlu…
İktidar çevrelerini (ve hatta Erdoğan’ı kasıtla), mealen:
"Onların savunması ile benim gibi Atatürkçü çevreden gelen birinin Kanal İstanbul’u savunması aynı şey değil [daha etkili].”
Cevizoğlu, Kanal İstanbul’u savunmasının, CHP’li/Atatürkçü kesimler nezdinde “Ezber bozucu/ikna edici” olduğunu düşünüyor…
İkna iddiasını test edecek donelerden yoksunuz...
Ama Cevizoğlu’nun kendisine dair ezber bozduğu doğru…
Zira muhterem Cevizkabuğu, Kanal İstanbul konusunda tam aksi görüşlere sahipti…
Hem de bugün Atatürkçülük namına savunduğu Kanal İstanbul’u 2019 yılında misal, yine Atatürkçülüğe yaslanarak karşı çıkıyor…  

ŞİMDİLERDE HARARETLE SAVUNDUĞU KANAL İSTANBUL’U MEĞER DAHA ÖNCE BOP’TAN DAHA KORKUNÇ BULUYORMUŞ...

Okuyalım:
Cevizoğlu, konuyla ilgili kaleme aldığı söz konusu yazısını o dönem Twitter hesabından projeye sert şekilde karşı olduğunu beyan edip, “KİP (Kanal İstanbul Projesi), BOP denilen ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nden çok daha büyük ve korkunç bir proje. Pazartesi yazım:” ifadeleriyle takipçilerine duyurmuştu.” (cumhuriyet.com.tr, 20 Nisan 2021)
Kendi ifadesiyle “Bir oyun dahi önemli olacağı önümüzdeki kritik seçimde” Atatürkçü cenaha seslenebilme kapasitesini Saray rejiminin hizmetine amade eden Hulki Cevizoğlu’nun bendeki resmi kabaca bu…
Saray’ın, Cumhur İttifakı hesabına, CHP tabanı ile Kılıçdaroğlu yönetimi arasına nifak sokma stratejisinde Hulki Bey’in eforu ceviz kabuğunu ne kadar doldurur, Atatürkçü cenahı ne kadar ayartabilir, bilemem…
Bildiğim ve gördüğüm, Hulki Cevizoğlu somutunda göstermeye çalıştığım profilin müstesna değil, evrensel olduğu…
İşte onlardan biri de Cevizoğlu’nu anlamada mihenk sayıp kerteriz aldığımız -yukarıda andığım- o İskoç vegan…

İŞTE DÜN BOP PROJESİ DİYE CEPHE ALDIĞINI BUGÜN SAVUNAN CEVİZOĞLU’NU ÇAĞRIŞTIRAN O İSKOÇ’UN VEGAN, AKTİVSİTLİĞİNDEN DERİ ÇANTA TACİRLİĞİNE UZANAN ACIKLI HİKAYESİ

Sözcü gazetesi mahreçli haberin başlığı izaha hacet bırakmıyor:
“Dünyaca ünlü vegan, deri çanta satıcısı çıktı” (24 Nisan 2022)
Kısaca hikayesi:
“İskoçya’da yaşayan ve dünyaca tanınan vegan aktivistler arasında yer alan Rafal Mysakowski’nin lüks markalara ait deri çantaları internetten satışa çıkardığı ortaya çıktı.”
Ama artık kime çekmişse, bakın nasıl da gözünü budaktan esirgemez bir aktivistmiş:
“Dağların tepelerine yazdığı ‘Hayvanlara karşı nazik ol yoksa seni öldürürüm’ mesajlarıyla tanınan Mysakowski’nin Gucci ve Burberry olmak üzere eBuy üzerinden deri çanta sattığı belirlendi.”
Hayvan hakları savunuculuğundan deri tacirliğine…
Kılıçdaroğlu CHP’sine “Atatürkçü” hassasiyetlerle savaş açıp, Atatürk’ü “İki sarhoş”un teki sayanın kapısına lejyoner propagandist yazılmak…
“Nass ne diyorsa odur” diyerek meydan okuyan; Türkiye’yi İslami nasslarla yönetme hedefini saklamayan Rejimin yanında saf tutacaksın, Atatürkçü mahalleyi, Kılıçdaroğlu CHP’sine karşı kışkırtmaya dönük propaganda provokasyonları yapacaksın…
“Ahlaki tutarlılık”…
Anahtar mefhum bu…
Pek ‘muhterem’ bu İskoç karakteri Hulki Cevzioğluların neden ahlaki menendi (benzeri) saydığım anlaşıldı mı?
Öyleyse:
Mesele kimi ve neyi eleştirdiğin eleştirinin muhtevası kadar, hatta misalimizde olduğu gibi, nereden/kimin hesabına hangi zeminden eleştirdiğin daha önemli...
Sizce?

///

[1] Bu dip not size değil, sevgili okur, Gözde Editörümüze: Aman Sayın Tüzer, Hulki Bey’in titrini eksiksiz yazdım mı, lütfen kontrol ediniz… Ötesi olmasa da olur ama “Doç. Dr.” ve “Sosyolog” unvanlarını atlarsak hadise çıkarır, maazallah ‘masa’yı filan terk edebilir… Zira şahitliğim var, “Doç” olduğundan habersiz Akıl Çemberi rejisi kj’ye ‘Dr’ diye devam ettiğinden ötürü epey fırça yemişti, (böyle denilmesi hoşuna gidiyor:) “Hoca”nın kariyer başmaklarındaki tırmanışını takip etmediği için…  

[2] Eh.. Ürkmekte haksız sayılmaz sunucu; denk gelmiştim de…  Eski programlarından birinde, hoşuna gitmeyecek bir soru mu ne sormuş ya da sözünü mü kesmişti ne, Hulki Cevvizoğlu küstü, program boyunca neredeyse, gelen hiçbir soruya cevap vermeyerk, susma hakkını kullanmıştı.

[3] Egosantrizm ya da beniçincilik her şeyi kendine dayandırmak, kendine bağlamak, kendine indirgemek, her şeyde kendi görüş açısından hükümde bulunmak, her şeyde kendini esas almak ve kendi fikrini, mantığını ve duygusunu hareket noktası, örnek, ölçü ve merkez almak eğilimi olarak tanımlanır. (Vikipedi)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa