‘Yetersiz bakiye’ günlerinde asgari ücret
Fotoğraf: Evrensel
Yetersiz bakiye’ büyükşehirlerde yaşayanlar için tanıdık bir kavram. Toplu ulaşım araçlarından yararlanmak istediğinizde önceden satın aldığınız ve para yüklettiğiniz dijital kartı ulaşım aracındaki cihaza gösterir, paranızı ödersiniz. Kartınızda yeterli para yoksa cihazdan tuhaf bir ses çıkar, ekranda da ‘yetersiz bakiye’ yazısı görünür. Yıl boyunca ülkenin dört bir yanında; belediye otobüslerinde, raylı ulaşım araçlarında daha önce olmayan bir sıklıkta ‘yetersiz bakiye’ uyarısı duyuldu. Gün ağarmaktayken iş yolunda ya da akşam eve dönüşte kart sahibinin yorgunluğuna yorgunluk katan, onu zor durumda bırakan bu mekanik ses, bu yıl ülkemizde olup biten pek çok yoksunluk ve adaletsizliğin TÜİK verilerinden daha sağlam bir göstergesi oldu. Temel haklar arasında yer alan ulaşım hakkının tacize varan ihlalini, emekçinin işine-evine ulaşmak için çektiği çileyi gözler önüne serdi. ‘Yetersiz bakiye’ uyarısının duyulması, çoğu zaman bir başkasının kartını uzatarak yaptığı dayanışmanın ortaya çıkmasına sebep olduğu gibi, kartına yeterince para yükleyemeyenlerle kartındaki yüklenmiş miktar kuruş hesabıyla sınırda olanlar arasındaki kader birliğine de işaret etti.
Neoliberal ilkeler etrafında şekillenen ekonomi politikaları uygulayan Erdoğan rejimi, ‘refah devleti’ ölçütlerinden uzaklaşalı çok oldu. Market raflarındaki fiyatların günlük artışıyla yüzlere çarpan yüksek enflasyon düzeyi, ücretleri çaresiz kıldı. İşe gidecek yol parası bulmak, ısınmak, çocuğun beslenme çantasına bir şeyler koymak çileye dönüştü. IMF’nin Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’na göre dünyanın en büyük 21. ekonomisi olan Türkiye’de açlık yaygın bir duruma dönüştü, toplumsallaştı.
* * *
Görünüşte yedi milyon işçiyi ilgilendiriyor gibi görünse de, sigortasız çırağın, evlere temizliğe gidenin, yarı zamanlı çalışan öğrencinin ve daha nicesinin kaderini belirleyecek olan Asgari Ücret Tespit Komisyonunun toplantıları geçen hafta başladı. Türk-İş’e bağlı 34 sendikanın yöneticilerinin katıldığı toplantıdan çıktığı ifade edilen “kırmızı çizgi”li rakam baştan ölü doğmuş bir sonucun habercisi gibi. Geçen yıl saptanan iki asgari ücrette olduğu gibi, bu yıl da komisyon bileşenlerinin oy birliği ile karar verecekleri tahmin edilen ücretin, ilan edildiği anda buharlaşacağını başta komisyon üyeleri olmak üzere herkes biliyor.
Aralık ayı boyunca asgari ücret hesaplanma yöntemlerine ilişkin olmadık görüşlerin seslendirildiği görüldü. Hesaplamalar herkesin yarışa aynı çizgiden başladığı hayali üzerinden şekil aldı. Gelirin insanca yaşama düzeyinin tek göstergesi olmadığı yine unutuldu. İktidar blokunun hesapları, gıdaya ve temiz suya erişim düzeyi, sağlıklı yaşam ortamı, yaşam uzunluğu beklentisi, kamu hizmetlerinden yararlanma düzeyi ve okuryazarlık oranı dikkate alınmadan yapıldı. Bununla da yetinilmedi, asgari ücretteki “aşırı” yükselişin patronların yükünü artıracağı ve iş çıkarmalara neden olacağı ifade edildi. Bankaların ve ilk 500 listesinde yer alan şirketlerin kâr rekorlarına rağmen, fedakarlık yine işçilerden beklendi.
* * *
Eric Hobsbawm’ın belirttiği üzere yoksulluk daima içinde yaşanan toplumdaki egemen eğilimlere göre tanımlanıyor. Yoksulluk sınırının ne olduğuna gücü elinde tutanlar karar veriyor. Aslında patronlar tarafından yapılan müdahalelerin en önemlisi, Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanmadan yapılıyor. İş daha yoksulluğun ne olduğu tanımlanırken bitiriliyor. Kötürümleştirilmiş göstergeler yoksulluk sınırını örtmek için kurgulanıyor. Bu da yetmezmiş gibi, teslim alınmış sendikaların masaya getirdiği düşük tekliflerle pazarlık süreci baştan boğuluyor.
Her yeniden düzenlenme döneminde tekrarlanan bu durum kader olmamalı. Tıpkı ‘yetersiz bakiye’ seslerinin bir mahcubiyet nedeni değil ulaşım temel hakkının gasbından kaynaklanan bir bilinçlenme imkanı olduğu gibi asgari ücret saptama gösterisi de yapısal emek sömürüsünün açığa çıkarılması için bir fırsat olarak düşünülmeli. Asgari ücret kavramı siyasetin merkezine alınmalı.
Bu yolda asgari ücret rakamları üzerinde sürdürülen kayıkçı kavgasının dışında kalınması, asgari ücret düzeyi üzerinden yapılan üretim planlamalarının reddedilmesi, asgari ücret tartışmalarının sadece bu ücret düzeyinde çalışanlara değil, bu düzeyin biraz üzerinde geliri olan güvencesiz kesimlere dokunmak için de bir fırsat sayılması ve asgari ücretin neden olduğu toplumsal gerilemenin görünür kılınması kritik bir öneme sahip.
Belki de en önemlisi, henüz doğrulanmış olmasa da İran’da ahlak polisinin ortadan kalkmasını gündeme getiren ortamın, değerlerini cesaretle savunup alanlara çıkanların emeği üzerinde üretildiği unutulmamalı.
* Eric J. Hobsbawm. 1968. “Poverty.” International Encyclopedia of the Social Sciences içinde. New York. s. 398.
- 150. Yazı - Üçüncü Mektup 24 Kasım 2024 03:01
- Biber gazını 40 yaşından sonra tadanların muhalefetini zenginleştirmek 17 Kasım 2024 04:25
- Demokrasi karşıtlığının kitlesel tabanı 10 Kasım 2024 05:26
- Ahmet Özer'in tutuklanması ve Kolombiya barış sürecinden dersler 03 Kasım 2024 04:32
- Fethullah Gülen'den sonra... 27 Ekim 2024 04:02
- ‘Çözüm’ü küçük çıkarlar için heder etmek 20 Ekim 2024 04:47
- ‘İç cephe’ çağrılarını 10 Ekim 2015’te yitirdiklerimizin fotoğraflarına bakarak düşünmek 13 Ekim 2024 04:47
- İsrail devleti terörü neleri örtüyor? 06 Ekim 2024 04:32
- Sağda birlik arayışları ve Kürtler 29 Eylül 2024 04:45
- Günay Kubilay'dan "Bir Kumpas Davasının Anatomisi" 22 Eylül 2024 04:00
- Narin… 15 Eylül 2024 04:51
- Reşit Kibar "Ne" için öldürüldü? 08 Eylül 2024 04:04