12 Aralık 2022

İki lawfare davası

Pedro Castillo | Fotoğraf: Lucas Aguayo Araos/AA

Geçtiğimiz hafta Latin Amerika’nın iki ülkesinde önemli politik çalkantıları beraberinde getirecek gelişmeler yaşandı. İlk olarak salı günü Arjantin’de eski başkan ve ülkenin mevcut başkan yardımcısı Cristina Kirchner’e yönelik yürütülen yolsuzluk davası sonuçlandı ve suçlu bulunan Kirchner’e 6 yıl hapis cezası ile ömür boyu kamusal görevde bulunamama cezası verildi. Eski Başkan Mauricio Macri’ye ve ülkedeki büyük sermaye ve medya gruplarının oluşturduğu sağ cepheye yakınlığı yasadışı yollardan elde edilmiş bazı ses kayıtları ile kanıtlanmış olan mahkemenin üyeleri ise politik bir karara imza atmakla suçlandılar. Karar sonrasında uzunca ve oldukça ateşli bir video yayınlayan Kirchner, bu davanın bir yasal savaşın (lawfare) parçası olduğunu, kendisini ya ölü ya da hapiste görmek isteyen kesim tarafından örgütlendiğini belirtti. Ancak konuşmasının en önemli kısmını, 2023 seçimlerinde ne başkanlığa ne de senato üyeliğine aday olacağını ve tutuklanmaya hazır olduğunu söylemesi oluşturuyordu. Böylece Cristina Fernandez, bir meydan okumaya imza atarak, aslında toplumda önemli bir kesimin desteğini de konsolide etmenin yolunu aradığını göstermekte.

Bir günde gerçekleşen tüm bu olaylar Arjantin’de siyasal panoramayı allak bullak etmiş olsa bile Kirchner’in gerçekten 2023’te aday olup olmayacağını bugünden kestirmek güç. Çok yakın bir tarihte kendisine yönelik suikast girişimi şans eseri başarısız olan Cristina şimdi ise Macri ile yakınlığı ispat edilmiş olan hakimler tarafından siyaset sahnesinin dışına itilmiş ve siyasal bir biçimde mahkum edilmiş bir biçimde önemli bir mağduriyet görüntüsü veriyor. Bu durumun Kirchner’i daha güçlendireceğini tahmin etmek zor değil.

Arjantin’deki politik çalkantı daha tam anlamı ile sindirilememişken asıl yasal darbe Peru’dan geldi ve seçildiği günden beri bu akıbeti yaşaması beklenen Pedro Castillo dramatik bir biçimde kongre tarafından görevinden azledildi. Böylece Peru 5 sene içinde altıncı başkanını da görevden uzaklaştırılmasına sahne oldu. Aslında kongrede çoğunluğa sahip olamayan Castillo, seçildiği günden itibaren azledilme tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Bu durum hiç şüphesiz Alberto Fujimori’nin dizayn ettiği anayasal sistemden ileri geliyor. Peru’da kongre başkanı tamamen muğlak bir kavram olan ahlaki eksiklik gibi bir suçlama üzerine azledebiliyor.

Castillo ise, seçildiği günden itibaren çoğunluğuna sahip olmadığı ve Fujimoricilerin önemli bir blok oluşturduğu kongre tarafından azledilmemek için elinden geleni yaptı. Kabinesinin önemli sol isimleri kongre tarafından kabul etmediği için feda edildi, partisinden koptu. Sürekli olarak kabine değişikliğine maruz kalan hükümet, hemen hemen hiçbir yolsuzlukla mücadele kanunu da geçiremedi. Hatta Castillo’nun yurtdışı gezileri kongre tarafından yasaklandı, Pasifik İttifakının geçici başkanlığını almak için Meksika’daki zirveye gitmesine izin verilmedi. Tam da bu yüzden ittifak üyesi devlet başkanları bu hafta devir teslim törenini Meksiko City’den Lima’ya alarak Castillo’ya görevi teslim etmeye hazırlanmaktaydılar.

Bu noktada Castillo, son manevrasını Alberto Fujimori’nin 1992’de yaptığına benzer bir biçimde kongreyi lağvederek olağanüstü bir hükümet ile seçime gitme kararı alarak gerçekleştirdi. Aynı gün Castillo için kongrede azletme oylaması yapılacağından, Başkan bu oylamayı engellemek ve yeni bir anayasa için kurucu seçimlerin önünü açmayı hedefliyordu. Ancak anayasaya göre başkan kongreyi sadece iki defa üst üste kabinesine onay verilmemesi durumunda azledebildiği için, Castillo, Anayasa Mahkemesi, Ordu ve diğer kolluk kuvvetlerinin muhalefeti tarafından darbecilik ile suçlandı ve 7 günlüğüne göz altına alındı. Unutulmamalı ki Fujimori darbeyi gerçekleştirdiğinde arkasında ordu güçleri bulunmaktaydı.

Meksika’dan siyasi sığınma talep ettiği anlaşılan Castillo için şimdi özellikle kırsal kesimlerden, göreve dönmesi, kongrenin lağvedilmesi ve yeni bir anayasa yazılmasına yönelik seçim talep eden protestolar yükseliyor. Castillo’nun yerine başkan seçilen başkan yardımcısı Diana Boluarte ise 2026’ya kadar seçimlerin yapılmayacağını söyleyerek görevde kalacağını ilan etmiş durumda. Ancak son 7 senedir gerçekleşen sürece bakıldığında kendisinin ne kadar süre ile başkanlıkta kalabileceğini kestirmek ise güç gibi görünüyor.

Evrensel'i Takip Et